1. Starbucks'a gidilir 20 liraya kahve alınır (fiyatını bilmiyorum) kahve kartonuna havalı bir isim yazdırılır, instagram'a fotoğraf atılır, kahve içilir ve eve dönülür. Bu haftada bir tekrar edilir.
2. Tiyatroya gidilir, keyifli bir oyun izlenir, ufkunuz açılır ve eve dönülür. Bunu ayda bir defa yapsanız kâfi.
3. Halısaha maçına gidilir, keyifli bir maç yapılır, maç kadrosuyla birlikte tuttuğunuz takımın maçına gidilir ve eve dönülür.
Bizim burada eski bir kahvehane var. Önünde üç tane akasya ağacı, ilerisinde ise ağır ağır akan bir dere bulunuyor. Oraya gider, beni tanımayan insanların arasında otururum. insanları izlerim, muhabbetlerine kulak kesilirim. Akasyadan bir yaprak düşer, ilerdeki ışıklarda duran otomobillerin camından bir gölgenin başı bana doğru birkaç saniye döner. içten bir bakışla süzerim o insanları. Sonra siyaset, futbol, gereksiz bir yığın şey konuşulur. Aklıma Yusuf'un uzun uzun bakışları gelir. Dilime gelen şeyleri söyleyebilecek birilerini ararım, bulamam. Kendimi unutup Topluma ne zaman eklemlenmeye çalışssam başarısız olurum.
Dün de aynısı oldu. Uzakta bir dağ köyüne gittik. ihtiyar bir kadın bana kabaklarının nasıl olduğunu anlattı. Yüzündeki çizgilerin derinliğine bakarak onu dinledim. Bu kahredici sinmişliğin bitmesi, o kadının benim ilgisiz gibi durup üzüntüye kapılmaması için çok çaba sarfettim. O anlattı ben de gülümseyerek dinledim. Anlattıklarını unutup bir daha bir daha anlattı aynı şeyleri. Hiç bozuntuya vermedim. Tekrar tekrar dinledim. Sonunda gönül rahatlığıyla sözlerini sonlandırdı. Sonra bahçedeki bir sedire uzanıp çatıların uçlarına baktım. Buna benzer bir çatının ucunda geçen ay bir karı kocanın kararsızca işledikleri bir hataya aracılık etmiştim. Gözlerimi çevirdim. Pişman oldum. Yeniden. Sonra 4-5 yaşında iki kız çocuğu gelip yanıma uzandı. Bana ninni söylemelerini istedim. ikisi de bana bildikleri birer ninniyi sırayla söylediler. Tam uyuyacakken küçük olan çocuk üzerime çıkıp uykumu böldü. Ona kızmadım. Gülümsedim. Konuşmaya çalıştım onlarla. Şaşırdım. Yine aynısı olmuştu. Ben çocuklarla hiç olmadığım kadar rahat konuşuyordum. "O çocuklar büyüyecek" diyordu bir şiirde. "O çocuklar büyüyecek" sonra kalktık.Giderken çocukları öptüm, ihtiyar kadına sarıldım. Akşam oluyordu. Otomobilin arka koltuğunda uzaklara bakıyordum. Tam o kahvenin ilerisindeki ışıkta kırmızıda durduk. Kafamı çevirip hep oturduğum masaya birkaç saniye baktım. Oradaydım. Gülümsedim.
Bu uğurda çoğu zaman kendini rezil eden tipler de mevcuttur tabi... Üniversiteye yeni başlayan gençlerin sıkça başvurduğu tonla şeydir de aynı zamanda. Hal böyle ise hatalarında kaçınılmazlığı da bir gerçektir.
kimi insanın hayatının amacıdır, kimi insan için hiçte önemli olmayan bir şeydir. bazıları sosyalleşmeyi bir ihtiyaç olarak görür ve çok önem verir. bazısı az önem verir sadece basit bir araçtır.
sonuç olarak; sosyalleşmek adına yapılan şeyler, çoğu zaman başkaları üzerine yapılır ya da onlar için yapılır, yani onlar için yaşanılır. başkaları için yaşamayın. kendiniz olun ve allah için yaşayın. *
17 kasım makalesi.