şimdi buradaki temel sorunlardan biri de sosyalizmin tarihsel denemelerinden hareketle yapılan eleştirilerdir. bu sorun sscb, çin, k.kore, gibi örnkelere takılı kalarak yorumlanmaya çalışılan sosyalizm kavramı yerine bir ideoloji, fikirsel bir akım olarak sosyalizmi açıklamaya çalışmakla aşılabilir kanımca. zira özellikle sscb deneyiminden kaynaklı kritikler bizleri sonuç olarak yanlış bir noktaya götürecektir. sosyalizmin toplumu bir standart etrafında toplaması durumu gerçeklik olmakla birlikte buradaki standart kavramı insanları yanıltmaktadır. ekim devrimiyle kurulmuş bir yapının kısa dönem içerisinde yaşadığı iç savaş, sonrasında liderini kaybetmesi, ardından tek ülkede sosyalizm ve dünya devrimi çekişmeleri arasında sıkışan bir yapıyla kendini tüm diğer dünyadan soyutlamasıyla sonuçlanmış olduğu için sscb deneyimi teorik olarak sosyalizmi temsil edememiştir. kendisini sürekli tehdit altında hisseden, bu tehtidi kendince en aza indirmek için ekonomik ve siyasal olarak baskı mekanizmaları geliştiren, bu mekanizmaları meşrulaştırmaya çalışan ve 2. dünya savaşı sonrasında da emperyal bir güç olma yoluna giren bir sscb'yle sosyalizmi tanımlamak her açıdan yanıltıcı olacaktır. bu noktada sosyalizmi temel argümanlarına sağdık kalarak günümüz koşullarına adapte etme çabalarının çok sınırlı bir düzeyde kalması, abd'nin yeşil kuşak projesiyle türkiye'de ve sscb'ye sınır teşkil eden ülkelerdeki psikolojik harp mekanizmalarıyla yarattığı sosyalizm - din karşıtlığı masalının geniş kitleler üzerinde etkili olması, sermayenin ve küreselleşme olgusunun tetiklediği kapitalizmin zaferi, gerek ekim devriminde gerekse daha sonrasında sınıf bilincinden yoksun bir şekilde örgütlenip olaya kısa vadeli ekonomik kazanımlar çerçevesinden bakan işçi, emekçi kitleleri ve son olarak küreselleşmenin bayraktarı medyanın sermaye sahiplerinin elinde bir güç odağı oluşturmaya başlaması nedeniyle; kapitalizm insan doğasına uygun, fırsatların bitip tükenmediği, her mahalleden bir milyoner çıkarma hayaliyle umut tacirliği yapılan bir sistem olarak pazarlanırken, sosyalizm tektipliğin, baskının, dinsizliğin sistemi olarak ötekileştirilmiştir.
20.yy'ın ilk çeyreğinden itibaren sosyalbilimler alanında araştırmalar yürüten, yürütülmesine destek veren abd ve uluslararası sermaye sahipleri, kitleleri güdüleme yolunda, zaman zaman söylemlerini farklılaştırsa da, zihin kontrolü, psikolojik harp gibi mekanizmaları oldukça ustaca kullanarak günümüz dünyasının adaletsiz, korkunç ve bilimsel(!) temellerini sağlamlaştırmıştır. ancak dünya genelinde ve türkiye'de sosyalist mücadelenin tam anlamıyla bitirilememiş olması, mücadelenin daha uzun süre devam edeceğinin bir göstergesidir. bu mücadaledenin alanları, söylemleri, bayraktarları zamanla değişiklik gösterse dahi sosyalizmin doğa kurallarına aykırılığı gibi önerme bu mücadele içerisinde boş ve anlamsız bir slogandan öteye geçemeyen bir söylemi temsil edecektir. zira bu önerme tamamıyla insanı insan olmaktan çıkaran, dürüstlük, dostluk, merhamet gibi kavramları insandan gayrı tutan bir yaklaşımın göstergesidir.
kimi insanların, yaşadıkları toplumda, yaşam biçimleri ile farklılaşarak, özel ve gıpta edilen bir konuma sahip olma dürtüsünün etkisinde kalmaları, diğer bir deyimle; benzer evlerde kalmayı, benzer araçlara binmeyi, benzer giysileri giymeyi, benzer yiyeceklerle beslenmeyi, benzer koşullarda yaşam sürdürmeyi bir türlü içlerine sindirememelerinin doğal sonucudur.
onlara sorulması gerekenler şunlardır;
- diğerlerinden daha mı çekicisin?
- diğerlerinden daha mı sikicisin?
- osuruğun misk-i amber mi kokuyor?
- altın mı yumurtluyorsun?
- pembe mi sıçıyorsun?
onlar, diğerleri ile eşit olmayı asla içlerine sindiremezler. var olan değerleri ve kısır toplumsal değer yargılarıyla bulundukları çağı yaşayan, onun ötesine geçme becerisinden yoksun, kısacası; henüz evrenselleşme sürecini tamamlayamamış kişilerdir.
ha diyosunuz ki insan id aşamasında kalsın, hadi bilemediniz ego aşamasına geçsin. ulan insanın yaratılmışların en mükemmeli olmasının sebebi iç güdülerine gem vurabilmesidir. eğer sosyalizm insan doğasına tersse tüm dinler de insan doğasına terstir. zira dinlerin tamamına yakınında oruç, perhiz benzeri ibadetler, zina, hırsızlık gibi günah kabul edilen eylemler vardır. (bkz: ya kurban olduğum yaratıyosun bari takip et!)
sosyalizmin, eşitliğin doğa kurallarına aykırı olduğunu savunanlar ya tuzu kurular ya da tuzu kuru olmayıp nasıl ve nerede yaşadığını farketmeyenlerdir bence...
bir ihtimal daha var tabi, bir gün ezenler kulubünde yer alabileceklerini düşünmektedirler.
anarşizm tek gerçektir. doğal'a en uygundur. kız vermezse kafa göz dalarız, onu isteyen başkası da bize kafa göz dalar, sonuçta güçlü olan istediğini alır. tıpkı doğadaki gibi.**
Sosyalist düşünürsek, milyonlarca yıllık insanlık tarihini çöpe atmamız gerekir. Çünkü sosyalizme göre, sosyalizm icat edilene kadar yapılmış insan davranışlarının tümü hatalıdır, bu mudur? Hayır kim veriyor bu hakkı sosyalizme? Sosyalist olanlar yaşayıp ölmüş milyarlaca insandan çok daha sağlıklı mı düşündüklerini iddia ediyorlar? Yok böyle bir şey. Sosyalizmi savunanlar, 2. dünya savaşından sonraki bloklaşmayı biraz incelesinler. Kim neden sosyalist olmuş, kim neden kapitalist olmuş öğrensin ve böyle bir ütopyadan vazgeçsin. Lakin yok öyle bir şey, deneyenleri de gördük. Sosyalizmden kurtulmak için ellerinden geleni yaptılar. Yapmaya da devam ediyorlar. Tabi sosyalizmden kurtulup, gittikleri yer, yani kapitalizm de melek sayılmaz ama en azından biraz daha vahşi bir ortam, doğal yani*.
sosyalizmin özünde, her şeyin devletin olması, her adımının devlet tarafından izlenmesi, şehirler arası seyahatinin kısıtlanması, inancının yasaklanması, ibadethanelerinin kapatılması, devletin her boku senden daha iyi bilmesi, işçi sınıfını devletin sömürmesi, ona sendikalaşma hakkı bile vermemesi, kılık kıyafetine bile devletin karışması, devlet, devlet, devlet, devlet olması vardır.
Ben bu konuları öğrendiğimden beridir bu görüşü savunurum. insan özünde kapitalist bir canlıdır. bir hayvanı olduğu gibi kabul edip, neden insan denen canlının doğuştan gelen özelliklerini yok etmeye, onu olmadığı bir şeye dönüştürmeye çalışıyoruz ki? insan biriktirmek ister, ilgi çekmek ister, diğerlerinden farklı olmak ister. Bunlar öğrenilen şeyler midir, yoksa insanın doğuştan sahip olduğu özellikler midir? Sosyalizmin insanı kurtaracağına inanmıyorum, insan kendi tarihini yazar. Bir karınca nasıl ki yuvasıyla doğayı şekillendiriyor ve yaptığı her şey doğa denen kümenin içerisinde yer alıyorsa, insanın da yaptığı her şey en azından bir karınca kadar doğaldır. Sosyalizm diyenler etraflarına bir baksınlar, biraz yakın tarih okusunlar. Ülkelerin neden sosyalist olduğuna baksınlar, soğuk savaş dönemini biraz anlamaya çalışsınlar.
not: kapitalizmi savunuyor değilim fakat şu an insan yaşantısına en yakın düşünce sistemi kapitalizmdir.