şüphesiz sosyal sigortanın ve asgari ücretin, çalışan orta-alt sınıf için önemi büyüktür. bir güvencesi olduğu gibi, ileride emeklilik şansı ve asgari düzeyde alacağı maaşın garantisi verilmiştir. bunlar ilk bakışta olağan ve olması gereken bir takım hak gibi görülürken aslında destek olduğu kadar köstek olması da söz konusu.
aslında iş yazılı olmayan kurallarla işliyor.
sosyal sigorta belirli zaman aralıkları ile işveren tarafından yatırılan ücret ile, çalışan şahısların sigortalanması mantığındadır. tabi işler bu şekilde yürümüyor maalesef...
işveren sizin bu sigorta ücretinizi maaşınızdan düşerek ödüyor yani sigorta priminiz aylık 400 tl ise sizin maaşınız 1500 tl olmak yerine 1100 tl olarak ödeniyor. bu konuda devletin belirlediği asgari ücretin altında ücret verilememesi işsizliğe neden oluyor.
işvereniniz bu konudan sıyrılmasını becerebiliyor ama olan yine size, bize oluyor. sosyal sigorta için yatıracağı ücretten kaçmayacağını anlayan işveren, bu ücreti bu kez maaş kesintisi ile veya asgari düzeyde ücret veriyor ise işten çıkarma ile paçayı kurtarıyor. sonuçta maaşı 1600 tl olan arkadaştan, primi yine 400 kabul edersek 4 çalışanın primini çıkarıyor. sadece asgari ücret meselesinden bile baksak, emek ve kapasite gibi şahıslara bağlı ve şahıstan şahısa değişen mevzular da patlak veriyor. Şöyle düşünürsek; bir a işi olsun. bu a işi için gereken emek ve kapasitenin karşılığı 800 tl olsun (bu emek ve kapasitenin ücretlendirilmesi, kime ve neye göre olacağı belli olmasa da)
bu a işi için gereken çalışan sayısı ise 2 olarak düşünelim.
a işine giren iki kişi 800 tl olarak aldıkları maaşları, asgari ücret zorunluluğu ile 1600 tl'ye çıkması tabi ki sevindirici bir haber ancak işveren bu kez çalışan sayısını azaltıp yani bir arkadaşı kovup yine kazancını ve karını korumaya çalışacaktır.
sosyal demokrasi kaş yapayım derken göz mü çıkardı?
neden kapitalist sistem günümüzde bu kadar gelişmiş ve ilerlemişken marx'ın dediği gibi (tarihsel materyalizm ve diyalektikğin gerektirdiği budur veya marx’a göre bu olmalıydı) bir işçi sınıfı devrimi göremedik. aksine liberalleşen, dünyaya açılan sosyalist rejimleri görür olduk. bütün sorumluluğu elbette sosyal demokrasiye yükleyemeyiz, nitekim bu işin içinde medya, pazarlama, büyük hükümetlerin baskıları gibi daha bir çok neden olsa da, sosyal demokrasinin reformcu yönü aslında ilk yıllar için hayal edilemez başarılar sağlamış ancak radikal solun enerjisini düşürmüş hatta sosyalizmin ve komünizmin ''motoru'' olan değişim ve devrime, yakıt sağalayacak olan orta-alt sınıfı susturmuş ve serbest piyasa ekonomisine boyun eğdirmiştir.sadece bu konuyu sosyal sigorta ve asgari ücret kapsamında ele aldığımızda bile, sosyal sigorta ve asgari ücretin orta-alt sınıfa verilen ufak tefek imtiyazların (bunlar belirli çalışma saatleri, emeklilik, belirli bir ücret garantisi ve benzerleri çoğaltılabilir) aslında orta-alt sınıfta ''ılımlılaşma'' nedeni olması muhtemel. işverenin o kadar da umurunda olmadığı hatta ''hakkımızı'' aldığımız için bu hakkın bedelini bizden çıkartması acı olan gerçek...
yani bir sonuca varmak gerekirse: sosyal sigorta ve asgari ücret, bizzat kapitalizmin koruyucusudur. en büyük ''düşmanına'' verdiği ''sus payı'' ile yolunu gayet güzel bulmuş, bu sus paylarını bizzat bizden temin etmiş ve bu reformcu yaklaşım radikal sol düşüncenin en azından uygulama yönünden önünü kesmiştir. belki bu sosyal demokratların veya üçüncü yolcuların esas istediği ''şey'' değildi ancak yıkamayacağını düşündüğü sistemden belirli haklar kazanmaya çalışması, sistemi yıkabilecek olanları da engellemiştir.