2. dünya savaşı sonrası, sovyet tehlikesi ile irkilen abd, ikiye bölünmüş almanyanın batı tarafını -komünist rusyanın avrupayı ele geçirmesini engellemek amacıyla- güçlü ve liberal bir devlet haline getirmeye çalışmıştır.
sosyal devlet ise ikinci dünya savaşından çok daha önce avrupanın bir çok ülkesinde uygulanan bir sistemdir.
yani bunların hepsi amariganın oyunu falan güzel tabi..
2. dünya savaşından sonra avrupa ülkeleri başta olmak üzere ülkelerin kendilerini sosyalizme doğru kaydırmasına bir tepki olarak kapitalizmin beşiği abd tarafından geliştirilen bir önlemdir.
günümüzde sosoyalizmin esamesi okunmadığı ve bir tehdit arzetmediği için sosyal devlet ilkeside yavaş yavaş terkedilmeye ve kapitalizmin eski düzenine geçilmeye başlanmıştır.
inanmayanlar zengin-fakir arasındaki farka.
işsizlik oranlarındaki artışa bakmaları yeterlidir.
bunlarladamı yeterli gelmiyor sizi ikna etmek için.
çevrenize, ailenize, arkadaşlarınıza, komşularınıza bir bakın.
onların yaşam koşullarını bir irdeleyin.
günümüz türkiyesi' ndeki yorumu; kendilerine muhtaç bıraktıkları insanlara kömür. Bulgur, makarna, nohut dağıtmak olan ilke. Uyuşturucu bağımlısı gibi kendilerine bağımlı hale getirilmiş fakir fukaraya oy karşılığında verilen rüşvettir.
kapitalizmin ellerinde maddi ve manevi olarak eriyen insanların kurtuluş reçetesi olarak sunulan formüldür. denildiği gibi sscb'nin karşısına bir anti-tez olarak konulmuş; "bakın bizde hem liberalizmin getirdiği özgürlükler sonuna kadar yaşanıyor, hem de insan hakları sonuna kadar korunuyor" denilmiştir. tarih bize bu manevranın başarılı olduğunu göstermiştir.
bazı devletlerin yanlış anladığı devlet şekli (bilmiyorum artık hangi devletse).
hacım sosyallikten bahsettiği hiperaktiflik değil. yok şuraya gidelim yok gezelim tozalım. hiç durmak yok, sürekli gezeceğiz olayıda değil. spor yaptırmak gibi bir amacı da yok.
işte diyorum ya yanlış anlamışsınız siz. "sosyal devlet" asosyal bireyleri sosyalleştirelim hareketi değildir! kaldı ki ben asosyal değilim.
sosyal devlet; sosyal adeleti ve sosyal güvenliği sağlayan devlettir. sen bunları sağlayacaksın hacım. sağlayacaksın ki ben de yukarıda saydığım dört adet kuruma (sgk, bağ-kur, hastane, sydv) gitmekten kurtulacağım. o zamana diyeceğim ki devletim beni önemsiyor.
tamaam bu sorunu çözdük. şimdi kaldı tapu dairesi, vergi dairesi ve belediye.
bunları halletmek için de "sosyal hukuk devleti" ibaresindeki "hukuk" kısmını sağlayacaksın.
ben de;
-"keşke avrupa'da yaşasak"
-"değerimiz bu kadarmış"
-"arkadaş, tbmm üyeleri niye acıbadem'de sağlık hizmetlerinden yararlanıyor?"
-"niye vergi borcunun faizi bankalar ile yarışıyor"
-"milletvekilleri kıyak emekli oluyorlarda, benim annem niye ölüm aylığı alamıyor?"
-"ben bu durumda milletime nasıl faydalı olabilirim?"
-"bu yaşadıklarımız insanı kanunsuz şeyler(rüşvet vs) yapmaya teşvik etmiyor mu?"
-"benim mi devlete borcum var, devletin bana mı borcu var?"
-"ben içtiğim suya bile vergi verirken niye ödediklerimin hiçbiri bana dönmüyor?"
gibi cümleler kurmayacağıma and içerim.
büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. saygılar.
5. Madde Devletin Temel Amaç ve Görevleri
Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk Devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir yasam seviyesi sağlamayı, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi görev bilen devlet şeklidir.
devlet sınırları içerisinde vatandaşlık görevi üstlenmiş her bir bireyin insanca şartlar altında, eşit koşullarda yaşam hakkı sağlayan devlet biçimidir. devlet bütünlüğünü korumakla birlikte dış güçlere karşı varlığını sürdürebilmek adına gelişirken vatandaşın yaşam hakkını elinden alarak, yaşam standardını en asgari şartlara indirgeyerek bu sıfatın üzerine çarşaf geçirir. minareyi çalan kılıfı çoktan hazırladığından, insanları birşeylere muhtaç bırakarak bu yaşam koşullarını yoksul ve zengin gibi sadece iki ayrı tarza ve hayat koşullarına iterek sadece siyaset yapar. ve nitekim günümüzde sosyal devlet sadece siyasi bir propaganda olmuştur.
insan onuruna yaraşır bir yaşamı, vatandaşlarına lütfeden değil görevi olarak sunan devlettir.
sosyo-kültürel ve ekonomik sınıf farklılıklarına rağmen asgari yaşam şartlarını ayrım gözetmeksizin her vatandaşı için sağlayan, sınıfsal eşitsizlikleri törpüleyen, herkesi geçmesi için, yapması için bırakmayan (bkz: laissez faire, laissez passer), sosyal mobilizasyonun mümkün kılındığı devlettir. sistem içi sınıfsal hareketlerin mümkünlüğü sistemin emniyet sübaplarındandır ki; ne de olsa tahakküm görünmezleşdikçe güçlenir. (bkz: tahakküm ve direniş sanatları)
bizim bir türlü göremediğimiz devlet türüdür. hani görebilecek miyiz ölmeden önce, sanmıyorum. belki bir bankanın maaş kuyruğunda beklerken, belki bir hastanenin acil servisinde parasızlıktan bakılmazken.. işte bu şartlar altında ölürken aklımıza gelir, ne kadar sosyalsin be devletim bu kadar da olma deriz,kim bilir?
Doğal tekellerden oluşan ve bu tekeller vasıtasıyla daha ucuza daha fazla ihtiyacı olana maksimum kalitede hizmet sunmayı hedefleyen devletçilik anlayışıdır . Eğitim , sağlık , güvenlik , ulaşım ve zaruri beslenme gibi konularda hizmetlerin her yurttaş için parasız sunulması ve parasız sunulmasından kasıtla gelişgüzel yapılmaması anlamına gelir .
Bir ülkede eğitim yoluyla insanlar salaklaştırılıyorsa , güvenlik kurumları on koruyacağı yerde gidip dövüyor ve öldürüyorsa , bir ülkede yaşayan vatandaş hayatı boyunca sadece 1 tane köyde yaşayıp diğer il ve ilçelerden habersiz hale getirilmişse , insanlar çöplerden beslenmek zorunda bırakılıp , açlıktan ölen insanların hikayeleri duyuluyorsa o ülkede değil sosyal devlet , devletin "d" harfi bile yoktur.
(bkz: Doğal tekel)
kapitalizmin sosyal devlet anlayısı bir cesit kor allaha nasıl bakarsa allahta kore oyle bakar durumudur, yani ne kadar ekmek o kadar kofte. saglıklı isleyen bir vergi ve sigorta sistemi olmadan sosyal devletten bahsedemeyiz.sen calısıp sigorta primini odeyeceksin ki saglık sisteminden sınırsız yararlanabilesin. vergini duzenli vereceksin ki temel egitim duzeyindeki egitimi parasız alabilesin. uretime baglı gelir olmadan neyi bedava servis edebilirsin. bizim carpık yapımız icinde bunlar duzgun islemez cunku bunları duzenleyecek olan hukuk sistemimiz de carpıktır.bu carpık yapı icinde herkes kendi kafasına gore kendi utopyasını dile getirir. evet hastane kapılarından insanlar geri cevrilmesin butun cocuklar temel egitimlerini saglıklı bir sekilde alabilsinler. yeni isyerleri acılsın uretim artsın issizlik azalsın. bunlar ulus devlet modeli icinde kapitalizmle celisen seyler degildir. birileri sanki gokten ilahi adalet indireceklermis gibi butun sucu kapitalizme atıyorlar.