Aslında çoğu zaman bir sığınak görevi görüyor bu sözlük. Ateistleri, müslümanları, trolleri hepsi bir şeyleri unutturmak adına görev almış insanlar gibi. Onlara teşekkür etmeli ama kendime kızmalı çok kızmalı hemde.
sen kaçsan da belli bir süre sonra önünde dağ gibi dikiliyor ve hadi beni aş diyor. sen de kafanı yukarıya kaldırıp la bu aşılır mı diyorsun. ama geri dönüş yolun zaten kapalı ve sınırlı süren var. ayrıca bir hata yaparsan o süre geçeceği için hata yapma şansı da yok. işte buna hayatın zorlayıcı etkisi diyoruz ve bazı anlar hata da kabul etmez. bir hata süreyi uzatır o süre uzarsa artık dağ üstüne yıkılır.
o yüzden kaçmamakta fayda var. zaten fazla da kaçamazsın o seni bulur ama işte o zaman geç kalmış, ihtimallerini tüketmiş, kaçış yolunu kesmiş, süreni azaltmış ve şartlarını ağırlaştırmış oluyorsun.
hayır kafana sıkmayı çok istiyorsun ama o tepenin üstünde seni bekleyen umut biraz ağır basıyor gibi oluyor.
sorumluluk alıp sorunları kabullenmek ve bunlara çözüm üretmekten bir süreliğine kaçma durumu.
insan bunu niye yapar diye bir düşünmek lazım. bence bu işin korkaklıkla falan alakası yoktur. kişi eğer ki sorunlarının üstesinden gelemeyeceğini düşünmeye başlarsa işte tam o anda kendini geçici de olsa rahatlatmak için alternatif bir çözüm olarak bunları görmezden gelmeyi tercih eder. görmezden gelip sorunlardan kaçınca da kısa bir rahatlama, huzur ve mutluluk kişimizin tüm bedenine yayılır. her ne kadar uzun sürmeyeceğini kendisi de bilse de her şeyden sıkılan, bunalan ve hayatını rayına oturtmakta zorlanan biriyse bu kısa zaman dilimi içerisinde gayet rahat olacaktır. bir kendini rahatlatma durumu olarak da belirtilebilir.
kısaca arada sırada yapılmalıdır diyorum.