insanlar, anne karnında herşeyi öğrenmezler. insanlar doğduğu çevre, yaşadığı standartlar gibi birçok etkenlerin sonucunda birşeyler öğrenirler. Yani tüm insanlar doğduklarında aynı bilgiye sahiptirler. O yüzden sormak ayıp değildir, sormamak ayıptır. Soru sormak, cehaletin ilacıdır. Soru sormak birşeyi öğrenmek demektir. Öğrenmek ise Allah katında yeri olan bir etkendir.
Ebû Davud'un bu konu hakkındaki sözleri; Câbir radıyallahü anlatıyor:
Arkadaşlarımla beraber sefere çıkmıştık, içimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Sonra aynı adam uykuda ihtilâm olduğu için, arkadaşlarına:
- Teyemmüm edebilir miyim, bu hususta benim için ruhsat buluyor musunuz? diye sordu.
Arkadaşları da:
- Hayır, su mevcut oldukça teyemmüme ruhsat yoktur, diye cevap verdiler. Bunun üzerine o şahıs gusül abdesti aldı ve açık vaziyetteki yaradan içeriye giren suyun tesiri ile vefat etti.
Peygamber aleyhisselâmın huzuruna geldiğimiz zaman, kendisine hadiseyi naklettiler.
Bunun üzerine Resûlüllah aleyhisselâm:
- Adamı öldürmüşler, Allah onları öldürsün, buyurdu.
Ve "Bilmiyorlarsa sorsaydılarya; cehaletin ilâcı sormaktır, o adama teyemmüm etmek kâfi gelirdi. Yarasına da bir bez parçası koyar, üzerine mesheder ve vücudunun diğer yerlerini de yıkardı" diye ilâve etti.