acemi birliğinde il jandarmadan gelen yarbaya en ufak şeylerin şikayet edilmesiyle, daha sonradan gelen albay'a karşı uyarılmamızla oluşan durum, şöyleki:
albay: bi sıkıntısı, sorusu olan var mı?
309 ksd: ...
albay: çocuklar sıkıntınız varsa söyleyin bakın!!!
309 ksd: ...
albay: (bölük komutanına dönerek) sen mi tembihledin bunları?
tam o sırada ishak adında kopuk bir arkadaşın sorusu herkeste buz etkisi yartmıştır:
ishak: komutanım, tsk da yıpranma var mı?
- ya moruk bana besyuz milyarin olsa bana yarisini verir misin?
- veririm tabi ki... neden sordun?
- hic sormak icin sordum.
- ha ...
- peki diyelim ki yerde bir cuzdan buldun, onu sahibine mi teslim edersin yoksa cukkaya
mi atarsin?,
- sahibine teslim ederim. neden sordun?
- hic merak sormak icin sordum.
- ha...
- ya simdi...
- bir dakka simdi ben sana sorucam. sen de yılbasindan beri bir degisik hava ne oldu?
- yooo ayniyim.
- yok ben senin sictigin boku bilirim söyle bakalim.
- tamam aramizda kalsin ama.
- tabi aramizda kalacak.
- milli piyangodan buyuk ikramiye bana cikti.
- ne kadar sevindim anlatamam mesutcugum....
- hassiktir ulan yalakalik istemez...
giderek derinleşen sessizliği bozmak için kurtarıcı olan sorulardır. bazense insanı cidden çileden çıkarır.
kapıdan yeni girene;
- aa geldin mi?*ya da
- sen mi geldin? demek
b: paran var mı?
n: mm şey baba...(daha lafımı bitirmeden)
b: iyi iyi. annenin de çok selamı var.
n: baba, baabaa..
b: buralarda pek şebeke yok oğlum. biz de seni çok seviyoruz. hadi allaha emanet ol.
burdan babama seslenmek istiyorum; senin sahiplenmediğin oğluna allaha emanet etsen dahi bakar mı?