asla gerçekleşmeyecek bir istekdir.çocukken büyüdüğüm zaman onu yapıcam bunu yapıcam diye sayıklayıp belli bir yaşa gelince aslında senin yaptıklarının herkes tarafından yapıldığını anlaman ile bu istek başlar.zamanla insanın aklına geçmişteki masumiyeti düşer.tekrar sokaklara inmek,tekrar okul sıralarında oturmak ister.çocuk olmayı istemek bir bakıma da sorumluluklardan kaçma isteği ile alakalıdır.biz insanlar asla belli bir yükümlülüğün altına girmek istemeyiz.bunu doğal bir sonucu olarak da bünyemizde geçmişe özlem başlar.oysaki ne güzeldi o küçüklük zamanlarımız önümüzde umutla bakıp neşelenebileceğimiz uzun bir ömür vardı.hayatta devamlı bize yardım eden anne,babalarımız yanımızdaydı.ne zaman bir hata yapsak yanıbaşımızda bizimle beraber üzülür,bize yardımcı olmaya çalışırlardı.çünkü herkes bizim için vardı.bizler sokakta envâri çeşit çikolatayı elimize yüzümüze bulaştırarak yesek de kimse dönüp bize bakmazdı.sokaklarda beraber oynadığımız arkadaşlarla kavga edince bir gofretin yarısına bakardı barışmak.anne ile tartışınca bir papatyanın hatrıydı mutluluk.zaten biz kendimiz zorlaştırmadık mı,hayatı hep beraber top peşinde koştuğumuz dostlarımızı dinine,milletine göre biz sınıflandırmadık mı?oysaki biz hepimiz çocuktuk.hiç birimizin öbüründen belirli bir farkı yoktu.dönüp bakıyor arada insan soruyor kendine ne oldu bize böyle diye.sanıyordukki büyüdüğümüz zaman hayat daha güzel olucak,geç saatlere kadar televizyon izleyebilecektik,hepimiz saygı değer kişiler olucaktık..zamanla öğrenildiki kazanılan saygı yaşla değil daha çok para ile kazanılıyor zaten yaşla belirli bir saygınlık kazanabilmek için en az bir 60 yaşın üzerinde olmak gerekiyor.
insan bunları göz önüne alınca görüyorki bu durumda en iyi çözüm çocuk ruhu ile hareket etmek. (bkz: çocukça davranmak)
tabiki çocukça davranmak ile kastettiğim şey asla bebek taklidi yapan kızlar değil.olaylara basit yaklaşan,hayatı çok ciddiye almayan,küçük şeylerden mutlu olabilen insanlar.zaten dikkatlice etrafı gözlemlersek devamlı bir ciddiyet içinde belli bir hedefe oynayan kişiler çok da başarı gösterememiştir.gösterememiştir derken tabiki biz sıradan kişilere göre çok başarılıdır fakat kendi koyduğu o hedefe asla uzanamayacak fakat saygıdeğer bir insan olucaktır.halbuki çocukça davranan insan,bir çocuk gibi düşünebilen kişi çok daha ufak şeylerle mutlu olabilir.çocukların hayata dair somut bir hedefi olmadığı gibi çocukça hareketler içinde bulunan bir kişinin de kendine dair hedefleri fazla kapsamlı değildir.bundan dolayı fazla bir şeye gereksinimi de yoktur.yine bu tarz insanlar iletişimde daha başarılıdır.hepsinin gönül adamı olmasına tabiki gerek yoktur,yalnız tatlı bir sohbetleri vardır.ne yazıkki onlarda asla sonsuza kadar çocuk kalamayacaktır sadece diğer insanlardan daha masum olan düşünceleri sayesinde pozitif yaşamaları muhtameldir.tabiki bende farkındayım hiçbirimizin peter pan olmadığını yalnız bir yandan hayata tutunurken bir yandan da çocuk olan tarafımımızı öldürmememiz gerek...
neden büyüdüm ben baba, neden?
neden sevinemiyorum bir gofrete artık.
ya da kapıdan girip gülümseyişin neden titretmiyor içimi.
boynuna sarılıp babacımmm diyemiyorum baba neden?
büyüdüğüm için mi?
insan büyüdükçe mutlulukları azalır mı baba?
"oğlum" deyişin eskisi gibi gelmiyor kulaklarıma.
ve o sana has kokun yok artık.
o koku için sana sarılır, ayrılmazdım.
nefes alıp verişin cesaret verirdi bana.
aslan parçası deyip gevrek gevrek gülerdinya,
işte o artık yok baba.
peki neden?
büyüdüğüm için mi?
sanki sen eskiden bir hayaldin ve artık bittin.
ya da ben mi artık çocuk değilim?
sonsuza kadar çocuk kalsam,
ve sen de aynı sevecen babam.
istersen gofret getirme,
sürpriz de yapma çeşit çeşit şekerlemelerle,
hiç güreşmesek de olur,
ama sen öyle kal baba.
ve ben de sonsuza kadar senin "çocuğun".