sonsuz aşk ancak şiirlerde, romanlarda ve şarkılarda vardır. belki aşk hakkında bu kadar çok şey yazılmasaydı, bunu hiç bilemeyecektik ve yaşadıklarımız bizi etkilemeyecekti. en iyi ihtimalle yalnızca aşk dolu anılardan, mutluluk illüzyonunu tadabiliriz. hatta bazen kendimizi çok iyi ve tatmin olmuş hissetmemiz bile mümkündür. bu durumda yapabileceğimiz tek şey, toplayabildiğimiz kadar çok mutlu anı toplamaktır. sahip olduğumuz güzel anılar, geçici de olsa bizi mutlu etme gücüne sahiptir. evet, kabul edelim ki sonsuz aşk ve sonsuz mutluluk yoktur ve bu yoldaki en büyük engel de aşk ve mutluluğun kendisidir.
inanması çok zor olsa da bu yaşımdan sonra, gençliğinin ateşi ile bende yeniden bu umudun yeşermesini sağlayan sevgilimin çabaları sonucu artık yana yakıla istediğim aşk türüdür.
"aşk uğruna savaşmayı bilenler için" diye bir özeti olan film miş.
şimdi uluda gördüm bende. o zaman o film türünün son örneği, aşkı uğruna savaşan çok az bile insan kalmadı.
ama iki kelime artık benim hayatımın en güzel 2. kelimesi.
Aşka inanan biri olarak, bu tezi kabul etmemekteyim yoktur. süresi vardir aşkın kimisi 3yıl der kimisi 1ay der kimisi daha başka süreler der lakin sonsuz değildir. Aşkın kıpırtılari biterken eğer çiftler arasında saygı varsa ve ilk zamanlara nazaran çok uzaklasmamislarsa eğer, aşklarını daha buyük daha olgun bir şeye dönüştürebilirler sevgiye.. Sonsuz aşk yoktur, uzun süreli sevgi vardir.
bitmeyen, ölüme kadar insanın içinde yaşattığı aşktır. bu sadece birine aşık olmak dğeildir, belki allah aşkı, belki doğa aşkı veya belki de hayat aşkıdır. insan kendisine de aşık olabilir sonsuza dek. önemli olan aşksız yaşmamaktır. aşk bir amaçtır, sonsuz aşk amaca ulaşmak için insanı yaşatır.
"...
uzanmış birbirimize şirinlik yapıyoruz.
"hiç kimse için tam öyle biri yoktur ki" dedi.
"oturup imal etmek lazım onu. sen yapabilir misin?"
başını göğsümden kaldırıp gözlerini gözlerime dikti.
"yapabilsem senden yapardım bi tane daha" dedim. "bu burundan, bu dudaklardan, zor ama, şu gözlerden."
utanıp başını indirdi, yine göğsümde kayboldu.
iyi de, başlarken söylüyor işte insan bu laflardan, nolucak ki... aynı zihniyet, başka final cümleleri de benzer incelikte kuruveriyor.
kafasını kaldırmadan konuşuyor şimdi:
"ben seni kaç tane seviyorum biliyor musun? üç tane, beş tane filan değil, sekiz tane... ama yatık sekiz."
doğruldu.
"biliyorsun demi yatık sekizi?"
parmağıyla havaya sonsuzluk işareti çiziyor.
"yatık sekiz... yani sonsuzluk demek."