Hayatın en iffetsiz yüzüyle üstünüze abandırdığı tüm acılara rağmen,sadece varlığıyla tüm sıkıntıları unutturan insan ne yücedir. Bu tarifsiz ruh halinin temizliği, en bakir düşünceleri bile gıptaya düşüren kudretiyle hüküm sürer duygular aleminde. Ne tür bir güçtür ki bu,bütün evren sırtında keder olarak bir çuvalın içine girse bile,bu yükü sefil bir karıncanın devasa fındığı kaldırmaya çalıştığı gibi değil de özgürlüğünü kazanmış çılgın bir rüzgarın bir ilkbahar polenini alay edercesine kaldırdığı gibi bir kolaylık verir kalbe. Tanrı'nın insanoğluna bahşettiği başka hangi güç böylesine bir sonsuzluğu içerir ki?Bu aşk denilen şeyin tüm duyguların efendisi olduğuna kim itiraz edebilir ki?Ve de varlıklar içinde en mutluları bütün mutsuzluklara rağmen onlara aşkın gücüyle kafa tutabilme dirayetindeki gerçek aşıklar değil midir?Başka hangi duygu için acı çekmek insana bu kadar cazip gelebilir ki?Düz bakışta delilik gibi görülen bu his aslında aklın en büyük hüneri değil midir?
Beni bu kadar kesin ve emin konuşturan şey de çok bariz anlaşılacağı gibi yaşadığım büyük aşkın ta kendisidir. Düz bakışın delisi olmanın gururunu taşıyarak ve de deli damgası yemenin getirdiği özgürlüğün memnuniyetiyle sonsuz güce ulaşmış ve yüce aşkı tarafından yüceltilmiş her yüce aşık gibi mutluluk turnasının sıcak ve güvenilir kanatlarında semayı fethediyorum. Hayat önüme belirli belirsiz ya da zamanlı zamansız binlerce zorlu imtihan ve sıkıntı çıkardığında,ruhunda birçok sır taşıyan bu yüce varlığın aşkıyla,beni hiçbir engelin dize getiremeyeceğini biliyor ve bu güvenle oluşan gücümü yine aşkıma kullanarak hayatımı anlamlı kılan bir devridaimi diri tutuyorum. Dünyaya ait belki keder dolu bin bir düşünceyle sevdiğimin yanına gittiğim tüm zamanlarda bu düşüncelerimin tümü anlamadığım bir şekilde ve çok da umursamadığım bir usülle her seferinde kayboluveriyor. Yeşil gözlerine -elimde olmadan- kapılıp gidişimle birlikte aslında yaşadığım hayattan soyutlanıyor ve benim için asıl hayatın bu büyüleyici yeşillik olduğunu anlıyorum. içinde kaybolmaya doyamadığım bu eşsiz yeşilliğin aslında en güzel cennet bahçeleri olduğunu hissettiğim o karşı konulmaz kapılma anlarında,sevgilimin melekleri bile kıskandıracak temizlikteki altın kalbinden gelip gözlerine yansıyan bu büyüleyici yeşil ışık karşısında bir kez daha aşkı tadıyor ve ona her an her seferinde yeniden ve yeniden aşık oluyorum. O'na dair yaşadığım her an ve O'nun için yaptığım her şey belki de bana Tanrı'ya ibadetini layığıyla yapan peygamberinin duyduğu huzur ve haz cinsinden bir huzur ve haz vererek ruhumda genişliyor,sonsuz bir enginlikte gözü kara bir duygu yükü olarak kalbimden fışkırıyor. Yani nasıl ki peygamberinin Tanrı'ya olan o tüm içten gelen ibadetleri aşığın maşuğuna olan sevdasının kutsal bir yakarmasıysa,işte benim ruhunda bir çok sır taşıyan bu güzelliğe olan eylemlerim de aynı kökenden doğmuş bir sır olarak hayata gülümsüyor.
O'nu sevmeyi sevdiğimi bilen,benden yana olan düşüncelerimi hayatıma fener olarak tuttuğumdan beri,beni mutlu edenin O'nun mutluluğu olduğunu keşfettim aslında. Bu keşfin lezzetiyle belki O'nun temizliğine karışan kirlenmeye yüz tutmuş paslı hislerim de günah çıkarırcasına temizlenerek,beni doğru dürüst,düzgün karakterli bir delikanlı kıldı. Karanlıktan aydınlığa çıkan her canlının yaşadığı gibi gözlerim delicesine kamaştı aslında O'nunla ve meleğimin tıpkı ilk andaki kamaşma gibi sonsuza kadar gözlerimi kamaştıracağını biliyorum. Evet, O'nun sevdası elimden tutmadan önce apaçık bir karanlığın mahkumuydum ben .Karanlıkta olduğunu bilmeden karanlıkta çarpan her zavallı yürek gibi,benim yüreğim de umutsuzluğun serptiği ölü toprağıyla manasızca çarptı yirmi bir sene boyunca. Hayatın anlamsızlığı benliğime işlemişken ne tadı vardı ki hayatın içinde olmanın. Bütün bunları aydınlık tepelerden karanlık çukurlara bakarken çok daha iyi görebiliyorum.
Bir çeşit krizalit asında benim durumum...Sürünen bir böceğin miskinleşmiş günlerinin üstüne geçirdiği başkalaşımla kırların en güzel canlısı olan kelebeğe dönüşmesi...Nasıl ki burada tanrının o göz kamaştırıcı mucizesi , bakınca mide kabartan bir basit böceği gözlerin bakmakla doyamayacağı büyülü bir yaratığa çeviriyorsa işte benim anlamlarımda da sevgilimin buna benzer bir hüneri gizli .Tanrı'dan aldığı bu hüneri benim karanlıklardaki toz tutmuş ruhuma kullandığını bildikçe O'na duyduğum aşkın ebedileşmemesi mümkün olamazdı zaten. Ebedi aşkın lezzetlerini ruhuma tattırdığı için yeryüzünü ve gökyüzünü,doğuyu ve batıyı,bilinen bilinmeyen tüm güzellikleri ve melekleri kıskandıracak karakteri,kalbi,ruhu ve güzelliğiyle beni hayata bağlayan canım sevdiğimi yaratan tanrıma hamd olsun. Tanrım; ben hayatımda bir kere gerçek aşkı tattım,bu aşkın içimde doğmasına izin verdiğin için sonsuz şükürler olsun sana...Ve ben sana belki bir idam mahkumunun son isteğindeki çaresizliğiyle yalvarıyorum;hayatımda sadece bu aşka bağlı kalarak sadık bir şekilde bir tek O'nu severek ölmek istiyorum .Ben ruhumu tek bir kişiye ait olarak sana teslim etmek istiyorum. Lütfen içimden kopan bu duayı tüm günahkarlığıma rağmen kabul et...
"...
uzanmış birbirimize şirinlik yapıyoruz.
"hiç kimse için tam öyle biri yoktur ki" dedi.
"oturup imal etmek lazım onu. sen yapabilir misin?"
başını göğsümden kaldırıp gözlerini gözlerime dikti.
"yapabilsem senden yapardım bi tane daha" dedim. "bu burundan, bu dudaklardan, zor ama, şu gözlerden."
utanıp başını indirdi, yine göğsümde kayboldu.
iyi de, başlarken söylüyor işte insan bu laflardan, nolucak ki... aynı zihniyet, başka final cümleleri de benzer incelikte kuruveriyor.
kafasını kaldırmadan konuşuyor şimdi:
"ben seni kaç tane seviyorum biliyor musun? üç tane, beş tane filan değil, sekiz tane... ama yatık sekiz."
doğruldu.
"biliyorsun demi yatık sekizi?"
parmağıyla havaya sonsuzluk işareti çiziyor.
"yatık sekiz... yani sonsuzluk demek."
birkaç başarısız denemeden sonra karşılaşılan acı gerçek şudur ki sonsuz aşk diye bir şey yoktur. olması da imkansıza yakındır. çünkü ikili ilişkiler sadece aşka dayalı olarak yürümez, yürümüyor da malesef. ilişkideki diğer etkenler birbirlerinden ne kadar uzak ve alakasız olsalar da hepsinin buluştuğu ortak payda aşka zarar vermek oluyor her zaman.
evet sonsuz aşk imkansız olabilir ama belki de imkansız olduğundandır her defasında "bu sefer..." deyişlerimiz, kendimizi kandırışlarımız...
bir insan hayatında sonsuzluk nasıl imkansız ise sonsuz bir aşkın varlığına inanmak bir o kadar saçma cocuksudur.güzeldir evet hayal etmesi bile güzeldir ancak heves edilmemesi gerekir
badem grubunun son albümünde son şarkıdan hemen sonra çalan bonus şarkısıdır. * sözleri ise şöyledir;
Eksik birşeyler var
Mazide yaşanmıyor
Resmini her gördüğümde
Ellerim titriyor
Uzaklarda biryerlerde
Lacivert gökyüzünde
Varlığım tam tam içinde
ismini yazdım gönlüme
Bu aşk sonsuz aşk
Bu aşk onsuz aşk
Kalbime gömdüm diye
Gözyaşım aksın hep içime
Bitmez mi bu acı
Dinmez mi gözyaşım
Sonsuzluğun sancısı
Saplanır göğsüme anıları
Bu aşk sonsuz aşk
Bu aşk onsuz aşk
Kalbimde hancı gibi
Üşümez narin elleri, gözleri
--
Bu aşk sonsuz aşk
Bu aşk onsuz aşk
Varsın unutsun eller seni
Versin karatoprak beni sana geri