bir adet dünya çiftinin ahirette de birbirleriyle olabilmek için ibadet ettiklerinde, allah'ın istediği gibi yaşadıklarında gerçekleştirecekleri aşk türü.
dinlemeye korktuğum bir badem şarkısı bademin bi çok şarkısında sezdiğim durum bundada var.. ölmüş sevgiliye bir ağıt sanki arkasından tutulan yas.. ve bi gün kavuşma umudu..
insanların yanılgısı bitennin ne olduğu ile ilgilidir. Aşk bitmez aşk sonsuza kadar sürer .Belki insanlar değişir ama aşk bitmez insanlar biter yoksa aşk sonsuzdur zaten.insanını da buldun mu (bkz: lati lokum)
onsuz da yaşanabilen aşktır. aşık olduğunuz kişi artık hayatınızda olmasa bile siz ona derin duygularla bağlısınızdır. ona değil, ona karşı duyduğunuz aşka aşıksınızdır.
Bence yaşamın kendisinin sonsuz olmadığını görürken onun sadece bir parçasında sonsuzluk aramak büyük bir hata. Bazı şeylerin güzelliği geçiciliğindedir. Her çiçeğin her seferinde solmak için doğduğunu ve açmanın geçiciliğinin ona trajik bir güzellik verdiğini görmeliyiz. Güzelliğin içerisinde yatan trajedi varlığımızın büyük bir parçası. Tek şansımız var ölüm-yaşam döngüsünde. Başarısız olma endişesi duymadan anın şiirseliğini yaşamaya inanmak gerekli biraz...insanın sonsuz yaşam arzusunun getirdiği yanılgılar, onu sonsuz olan başka şeyler de tasarlamaya itiyor. Mülk edinme hastalığımız bizde hayatın da sahibi olduğu yanılgısı yaratmış. Aşk gibi özel bir şeyi de sahte bir sonsuzluk içerisinde hep sahip olabileceğimiz bir şey olarak tasarlıyoruz...
( Aslında bu eğilimin felsefi ve ideolojik kaynakları belli. Yalnızca yaşadığımız bir döneme özgü kültürel bir yanılgı. Aydınlanma ideolojisinin yarattığı bir şeydir 'sonsuz aşk' anlayışı. Belki günün birinde bundan da uzun uzun bahseder, insancıkları intihara sürüklerim sevgiler...)
"...
uzanmış birbirimize şirinlik yapıyoruz.
"hiç kimse için tam öyle biri yoktur ki" dedi.
"oturup imal etmek lazım onu. sen yapabilir misin?"
başını göğsümden kaldırıp gözlerini gözlerime dikti.
"yapabilsem senden yapardım bi tane daha" dedim. "bu burundan, bu dudaklardan, zor ama, şu gözlerden."
utanıp başını indirdi, yine göğsümde kayboldu.
iyi de, başlarken söylüyor işte insan bu laflardan, nolucak ki... aynı zihniyet, başka final cümleleri de benzer incelikte kuruveriyor.
kafasını kaldırmadan konuşuyor şimdi:
"ben seni kaç tane seviyorum biliyor musun? üç tane, beş tane filan değil, sekiz tane... ama yatık sekiz."
doğruldu.
"biliyorsun demi yatık sekizi?"
parmağıyla havaya sonsuzluk işareti çiziyor.
"yatık sekiz... yani sonsuzluk demek."