soner yalçın

entry322 galeri15 video2
    136.
  1. mahkemede yaptığı savunmayla insanı düşündürmeye sevk eden yazar.
    işte Soner Yalçın'ın sıradışı savunması....

    Size Nazım Hikmet şiirinden minik bir bölüm okumak istiyorum:

    "Şehir

    uzakta.

    Genç adam

    ayakta.

    Akıyor şehirden geçen nehir

    genç adamın ayakları dibinden.

    Genç adam

    piposunu çıkarıyor cebinden

    aranıyor kibriti.

    Bakıyor akar suya

    düşünüyor Heraklit'i,

    düşünüyor büyük hakîm Heraklit'i genç adam...

    Kim bilir belki böyle bir akşam,

    böyle bir akşam,

    Heraklit alnını

    yeşil gözlü zeytinliklerde akan

    suya eğdi

    ve dedi:

    «Her şey değişip akmada,

    bu hâl beni hayran bırakmada..»

    Nazım Hikmet bu şiirini Moskova'da yazdı. 1927 yılında Türkiye'ye girerken apar topar Sarp Sınır Kapısı'nda polis merkezine sokuldu.

    Aradan bir zaman geçiyor; Komiser Nazım Hikmet'in karşısına dikiliyor; "Nazım sen Moskova'da ekalliyetlerle/ (yani azınlıklarla) ilgili bir şeyler düşünmüşsün, anlat bakalım neler planladınız bu ekalliyet meselesi hakkında?"

    Nazım Hikmet şaşırdı: "Ben azınlıklarla ilgili bir şey düşünmedim, nerden çıkarıyorsunuz?"

    Komiser: "Hiç saklama elimde delil var" deyip yanındaki polise "getirin kanıtı, kendi gözüyle görsün" dedi.

    Komiser defteri açıp Nazım Hikmet'e yazısını gösterdi: "işte Kanıt!"

    Nazım, "Bu benim şiirim; adı da 'Moskova'da Heraklit'i Düşünüş'"

    Mesele anlaşıldı:

    Heraklit'in Osmanlıca yazımı ile Ekalliyet kelimesinin yazımı birebir aynıydı.

    Komiser "Moskova'da ekalliyeti düşünüş" diye anlamıştı.

    Nazım Hikmet ekledi: "Heraklit 'değişmeyen tek şey değişimin kendisidir' diyen büyük Yunan filozofudur."

    Komiser bunu duyar duymaz hiddetle: "Ne! Bizim can düşmanımız Yunanlılar'a şiir mi yazdın?"

    Uzatmayayım...

    SAYIN HEYET:

    işte bizim bu davadaki durumumuz aynı Nazım Hikmet'in 85 yıl önce başına gelenle aynıdır.

    10 duruşmadır burada bir tek konu dile getiriliyor: yazı yazmak, haber yapmak, kitap çıkarmak.

    Gazeteler yazıyor, televizyonlar söylüyor; kamuoyunda şaşkınlık var. Batı zaten hiç anlamıyor: "Gazeteciler haber- kitap yazdıkları için nasıl cezaevine atılıyor."

    Ben şaşırmıyorum...

    Biliyorum ki: her zorba güç yalnızca kendi isteğinin, yaptığının onaylanmasını ister. Bu sebeple, özgür düşüncenin düşmanıdır.

    Böyle despotik dönemlerde hukuk; iktidarın siyasal kararlarının gölgesine sokulur, nesnelliğini yitirir. Sağduyu, akıl ve serinkanlılık adaleti terk eder.

    Böyle dönemlerin olağanüstü mahkemeleri vardır. 1789 Fransız devrimi, kötü icraatlarından dolayı Kral XVI. Louis'i idam etti. Ama halkın asıl nefretinin kaynağı Kraliçe Maria Antoinette'ydi. Fakat idama gerekçe lazımdır. Hemen bulunur: Bir gün 9 yaşındaki Prens Dauphin pipisiyle oynarken görüldü; çocuk korkutuldu "kim öğretti bunu sana?"

    Her çocuk gibi annesine sığınarak "annem" dedi. Kraliçeyi giyotine götürecek sebep bulunmuştu.

    SAYIN HEYET

    Yani:

    Her siyasal değişim acımasız olur.

    Korku boyun eğdirir, insanı yozlaştırır.

    Maria Antoinette'nin ensest olduğuna bugün kimse inanmıyor.

    Bu hukuki sebeple idam edildiğine şaşırıyor...

    Peki: 1793'te Kraliçe Maria Antoinette bu karara şaşırmış mıydı: Sanmıyorum.

    Maria Antoinette doğru düzgün savunma bile yapmadı. Artık insanlardan yorulmuştur, eziyetin son bulacağından kim bilir belki de memnundu.

    SAYIN HEYET

    Avukatlarım şahidimdir, savunma yapmaya hiç taraftar değilim.

    Sevdiklerimi kıramadım, aylarca çalıştım, burada bir tam gün konuştum.

    Yetmedi, 3 üniversiteden (ODTÜ, Boğaziçi, YTÜ) ve ABD'den bir bilirkişi raporu sunduk.

    Bunu sadece ben değil, hepimiz yaptık...

    Sonuç?

    Mahkemeniz şu kararı verdi:

    - Kuvvetli suç şüphesi,

    - Suçun vasıf ve mahiyeti,

    - Delillerin henüz toplanmamış olması,

    - Terörist olmamız vs.

    iyi de;

    1 yıldır hapisteyiz.

    Bu mahkeme kararları her ay önümüze kondu. O kadar yaptığımız savunmalar, bilirkişi raporlarının hepsi boşa mıydı? Biz burada niye konuşuyoruz, niye çaba sarf ediyoruz?

    Ama arkadaşlarım şahittir; ben hiç şaşırmadım sayın heyet.

    Bu ülkede Behice Boran öğrencilerin yazılı kağıtlarını kırmızı kalemle incelediği için; Server Tanilli Hocam üniversitedeki "Uygarlık Tarihi" dersinde öğrencilere besteci Çaykovski dinlettiği için yargılandı; üniversiteden kovuldu.

    Ben şaşırmıyorum.

    Sadece sevdiklerimiz şaşırmasından acı çekiyorum. Halbuki tutukluluk cezaya dönüşmesin dense de bizim ceza süremiz belli...

    Nasıl mı?

    Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna sehven 139 telefon numarası yüklendi.

    Mahkeme 24 Mayıs 2011'de TÜBiTAK'tan bilirkişi listesi istedi. iki ay sonra yanıt geldi; iş yoğunluğumuz nedeniyle liste bildiremiyoruz.

    26 Eylül 2011'de TÜBiTAK'a biz yazı daha yazıldı.

    "iş yükünüz azaldı ise bilirkişi listesini gönderir misiniz?"

    Bir ay sonra liste bildirildi. Listeden isimler belirlendi vs. vs. vs...

    Daha TÜBiTAK'a yeni başvurdunuz; sanırız liste gelmedi.

    SAYIN HEYET

    Bir yıl sonra mesele aydınlanır, Mustafa Balbay'da bir buçuk yıl sürdü çünkü.

    Yani; bir yıl yattık, daha yatacak bir buçuk yılımız daha var.

    Prosedürlerle adaletçilik oynayacağız

    Ben hiç şaşırmıyorum.

    Her siyasal dönüşüm evvela bütün hukuk sistemini pratikte yok eder, yeni bir adaleti hakim kılar.

    Yoksa...

    Bizim tutukluluğumuz niye devam etsin.

    Bıraksanız adam mı öldüreceğiz, bir yerlere bomba mı atacağız?

    Nedir bu yazıdan bu kadar korkmak?

    Son sözüm, son talebim şudur:

    Sayın heyet vereceğiniz kararla beni şaşırtınız...
    3 ...
  2. 135.
  3. kitaplarında kaynaksız iddiaları yazar, insanlara çamur atar
    2 ...
  4. 134.
  5. pek tanimam bilmem ama ergenekon uyesi diye tutuklanmasi akabinde onunda neyle suclandigini okudum.

    - yalcin kucukle konusmak (yasak mi bu adamla konusmak ?) Kaldiki ikiside 4-5 yildir konusmadiklarini belirtmisler savciliga.
    - ofisindeki bir bilgisayarda henuz yayinlanmamis bir kitap bulmak (bilir kisi ispatladi bu dosyanin bilgisayara trojan vasitasiyla sokuldugunu) kaldiki kitap bulundurmak suc mu ?
    - hanefi avciya kitap yaziminda yardim etmek. (ikiside boyle bisey olmadigini, yillardir gorusmediklerini ifade ettiler). kaldiki yardim etmis olsa ne olur, suc mu ?

    akil alir gibi degil. elle tutulur hic bir sey yok ama adam hapiste !

    acik acik soylemiyorlar, bu adam halk tv'yi alip ayaga kaldirmak istiyordu, cibanin basini kucukken ezelim dediler ve adami hapse attilar.

    Not: "ama iftira atiyordu, yalan soyluyordu" diyen akp yalakalarina sormak istiyorum. dediginiz gibiyse o zaman niye bu adam "iftira"atmaktan mahkemeye verilmedi ? adam teror orgutune uye olmaktan tutuklu yargilaniyor !

    serbet gibi not: Bu yazimdan dolayi bir suru AKP yalakasi bana hakaret dolusu mesaj atmistir. eee koclarim, ne oldu simdi ? akp bu adami serbest birakti. hepiniz cahil yalakasiniz. dunya'dan haberiniz yok.
    5 ...
  6. 133.
  7. her iddiasının arkasında durmamız pek mümkün değil elbet ancak genel olarak dürüst gazetecilik yapan bir insan. kitaplarında görüyoruz ki memleketin yarısı sabetayist, diğer yarısı da mason. ben mesela mason muyum sabetayist miyim bilemiyorum, soy kütüğümü çıkarmam lazım. "efendi" kitabını okurken "atma ziyaa", "yavaş ol ziyaa" dediğim anlar olmadı değil ama son kitabı samizdat'ı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum, soner yalçın'ın da dediği gibi "gerçekleri öğrenmeye gücünüz varsa.."

    kitabın dili kitabı okunabilirliğii kolaylaştırıyor, kitap akıcı cümleler ile roman tadında yazılmış. odatv, ergenekon, balyoz vs.. süreçleriyle ilgiliyseniz yazılanlar sizi çok da şaşırtmıyor ancak yine de sinirlenerek, "bu kadar da olmaz" diyerek, bazen küfrederek okuyorsunuz. saçmasapan gazetecilik ve çıkar ilişkilerini okudukça odatv'ye neden virüslü belgelerle saldırıldığını da daha iyi anlıyorsunuz.
    1 ...
  8. 132.
  9. ceza evine girerek hayatını garantiye almış araştırmacı gazeteci yazardır.
    1 ...
  10. 131.
  11. yaptıklarının cezasını çeken, masasına gelen belgelerle gazetecilik yapmaya çalışan onuda başaramayan, basın dünyasında kimsenin savunmadığı karanlık adam.
    1 ...
  12. 130.
  13. türk medyasının bir 18 yıl kadar önünden giden gazetesi.
    onun 18 yıl önce söylemiş olduğu şeyleri: türk medyası 18 yıl sonra adeta yeni bir şeymiş gibi yayınlıyor ve hatta manşet yapıyor.
    1 ...
  14. 129.


  15. şimdi bu video'yu izleyin. aklınıza stv, doğan medya grubu gibi yandaşlıktan geçmiş fanatiklik ve köpeklikte çığır açmış kanalları getirin aklınıza...
    yalçın, orda diyor ki: obama bunu yapmış. biz de yapalım. obama'nın yaptığı yanlış kabul edilmiyor da neden kemal kılıçdaroğlu'nun ki yanlış??

    ayrıca yandaş demek, tamam iyi bir şey değil. ama stv falan yandaşlıktan çıkmış, artık orospuya dönüşmüş, milliyet gazetesi ve ılıcak ailesi neden makul kabul ediliyor?
    1 ...
  16. 128.
  17. savunmasından bir bölüm;

    --spoiler--
    Bugün, burada sanık sandalyesinde oturan düşüncedir;

    Siz bizleri değil basın özgürlüğünü yargılıyorsunuz. Ama biliniz ki: Düşünce hiçbir izne tabi tutulamaz. Gazetecinin kendisini beğendirme sorumluluğu ve zorunluluğu yoktur. Tek ölçüsü vardır: Hakikate tutkuyla bağlı olmak. Türkiye'de gerçek anlamda gazetecilik yapmanın büyük tehlikeli sonuçları vardır. Soran, arayan, kovalayan gazeteciyi bekleyen sadece acıdır. Dürüstlüğünden taviz vermeyen gazeteci bizim ülkemizde ya işsiz bırakılır ya hapse atılır ya da katledilir. Ama buna rağmen mesleki değerlerine aşkla bağlı gazeteciler hep olmuştur; olacaktır.

    Hayatını riske atan gazeteci, kendi dar dünyevi kalıbına sonsuzluğun değerini katar; ölümsüzleşir; Uğur Mumcu gibi... Musa Anter gibi... Hrant Dink gibi... Büyük gazeteciler her zaman en yürekli olanlardır. Onurumla girdiğim cezaevinden utançla çıkmaya hiç niyetim yok. Burada düşünce özgürlüğünü sonuna kadar savunacağım. Bilirim ki, bir aydın için en büyük eksiklik direnme gücünden yoksun olmaktır...

    10 aydır nefretin gözleri kör ettiği bu vahşet ortamında; felaketlere, bütün karalamalara, tehditlere, mahremiyetimin ayaklar altına alınmasına rağmen, düşüncemi, yazdıklarımı, mesleğimi ve yüreğimin insancıllığını ne pahasına olursa olsun koruyacağım; insan kalmakta inat edeceğim. Zor olan ruhsal esarettir, fiziksel tutsaklık geçicidir.

    insan yaptığı şey'dir.

    25 yıllık gazeteciyim. Binlerce haber yaptım.

    11 kitap yazdım. Belgeseller çektim.

    Mesleki hayatım derin devleti / Gladio'yu, faili meçhul cinayetleri, suikastları, provokasyonları, darbeleri, araştırıp yazmakla geçti.

    Bugün Türkiye'nin konuştuğu birçok karanlık olayı ilk ben aydınlattım. JiTEM'i; Yeşil Mahmut Yıldırım'ı; Musa Anter cinayetini; daha Susurluk'ta malum kaza olmadan, devlet içindeki bir çetenin Behçet Cantürk gibi Kürt işadamlarını nasıl öldürdüğünü ben yazdım. Gladio'nun Türk çocuklarını nasıl tetikçi olarak kullandığını; Milli istihbarat Teşkilatı'nın darbelere nasıl zemin hazırladığını Doğan Yurdakul'la birlikte biz kaleme aldık.

    Bugün Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın yeniden açtığı Susurluk soruşturmasına, savcıların bizim bu kitaplarımızı okuyarak hazırlandıkları gazetelere haber oldu. Keza savcılık tanıklığıma başvurdu. Sadece bu soruşturma değil:

    Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nden, TBMM'de kurulan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu'na kadar her yerde tanıklık yaptım; devlet içine yuvalanmış cinayet şebekelerinin ortaya çıkarılması için ölümü göze alıp gazetecilik yaptım. Öldürülen emekli Binbaşı Cem Ersever'in anlattıklarını yazmamam için nüfus kağıdını bana gönderip ölümle tehdit ettiler. Tabii ki yazdım.

    Gazetecilik tutkudur benim için. Namustur. iktidar ve güç uğruna hiçbir şeyden çekinmeyen, ona ulaşabilmek ve onu elinde tutabilmek için her şeyi göze alan; çıkar ve amaçlarını her şeyin üstünde tutan; bu uğurda önündeki herkesi her şeyi ezip geçen, başkalarına acı çektirenlere hep karşı durdum. Zulüm görenin yanında yer aldım, yalana yalan, doğruya doğru, yanlışa yanlış dedim. Gerçeğin gücüne inandım. Eğri büğrü yollardan ikiyüzlülükle yürümeyi reddettim. Hayatım boyunca hiçbir iktidarın gölgesinde olmadım. Kurnazlığa tenezzül etmedim; çıkarcı, yalancı, düzenbaz, dönemin adamı olmadım. Mesleğimi zenginleşmenin ya da bir yerlerde koltuk elde etmenin aracı olarak kullanmadım.
    --spoiler--
    1 ...
  18. 127.
  19. henüz binbaşı ersever'in itirafları ve bu dinciler o müslümanlara benzemiyor kitaplarını okuma şerefine nail olduğum usta araştırmacı gazeteci. 200 küsür gündür odatv. com'daki yazar arkadaşlarıyla beraber, ergenekon soruşturması kapsamında tutukludur.
    0 ...
  20. 126.
  21. (bkz: tecavüzcü erkeği koruyan ülke) hsyk tecavüzcüyü koruyan yasalar çıkarttı...

    ne biçim ülke lan! gazeteci, yazar, aydın içerde; tecavüzcü dışarda!

    bu ülkede kitap yazmak ağır hapis demek, tecavüz etmekse tahliye demek.
    bu ülkede yazar olmak; tecavüzcü olmaktan daha zor ve aşağılık olmuş...
    2 ...
  22. 125.
  23. Gerçekleri söylediği için yalancı ilan edilen bir insan ama tabi bu sadece bizim ülkemizde böle adam sonuna kadar haklı sonuna kadar arkasındayız. Hep yaptıkları gibi yalçın abiyide 10 sene yatırcaklar. Neden yattığını 10 sene bilmicek mahkemeler hep ertelenecek, 10 sene sonra da kardeş suçsuz sun deyip salacaklar. sonra itiraz edicek diyecekleri tek kelimeyle şu olucak kardeş k.bakma biz seni 10 sene yatırdık tabi ozamana adamcağız kim bilir kaç yaşına gelicek sonra dicekler bidaha suç işlersen eğer bu 10 seneyi düşeriz suçundan böle bire adalet sisteminin olduğu bir ülkede nasıl yaşarız bilmiyorum. allah yardımcız olsun.
    0 ...
  24. 124.
  25. bu dinciler o müslümanlara benzememiyor adlı eserin yaratıcısı.
    0 ...
  26. 123.
  27. patrikhane ve matrikhanelerin büzükdaşı. liberalizm ve faşizmi misyonerlik potasında eritmeyi başarmış. bildiğin bizanslı bir herifçik. allah kendisine cok sağlam sublilik alametleri giydirmiş ama cesaret bahşetmemiş. osmanlı korkusu var, göt yok göt!
    0 ...
  28. 122.
  29. israilin adamı oldugu ortaya çıkmıştır.
    0 ...
  30. 121.
  31. cesaretinin sebebi arkasındaki amerika'dan kaynaklanan adam.
    1 ...
  32. 120.
  33. susturamazlar...

    --spoiler--
    Tarih: 9 Nisan 1872. Üç gün önce yargılanmadan tutuklanan Namık Kemal ve dört arkadaşı sürgüne gönderilmektedir. Gizlilik içinde "Mısır" adlı gemiye bindirildiler. Namık Kemal güverteden son kez istanbul'a bakar. Sanır ki, bu adaletsizliğin önüne geçmek için tüm şehir ayağa kalkmıştır. Limanda kimseler yoktur. Oysa daha bir hafta önce, halk istanbul'da "Fedai Kemal, Fedai Kemal" diye sevinç gösterileri yapmıştır.
    --spoiler--

    http://www.odatv.com/n.ph...li-kim-oldurdu-1403111200
    2 ...
  34. 119.
  35. cesaret örneği göstermiş, ancak iktidar karşıtlığından dolayı, türlü türlü bahanelerle silivri zulumhanesine gönderilmiş, bir nevi susturulmaya çalışılmış bir gazetecidir.
    0 ...
  36. 119.
  37. wikileaks belgeleri hakkında kitap yazdığı için tutuklanan ünlü yazardır.

    başka bir açıdan; hükümetin pek hoşuna gitmeyeceği bilgileri içeren kitap yazdığı için hele de şu seçimlerin yaklaştığı dönemde tutuklatılan yazardır.
    0 ...
  38. 118.
  39. sonunda oda nin kraliyla tanismis kisidir.
    2 ...
  40. 117.
  41. kemalist tayfanın sevmediği bir adamdır ama göz altına alındıya artık kahraman ilan edilir. he ben mi ben sever sayarım kendisini özellikle sabatayist selanik bağlantısını tam yazamamıştır. ama atatürkün eşinin türkiyenin en büyük yahudi alielisinin kızıyla evlendi diyebilmesi bile beni sevindirmiştir. daha çok şey söylerdi ama kemalist rejim izin vermedi hadi hayırlısı diyelim .
    0 ...
  42. 116.
  43. 115.
  44. üç maymunun ormanın kralı olduğu dönemde, başına gelenlere kimsenin şaşırmaması gereken gazeteci.
    0 ...
  45. 114.
  46. akp faşizminin geldiği bu noktadaki son kurbandır. sıradaki kurbanları merakla ve üzüntüyle bekliyoruz.
    0 ...
  47. 113.
  48. "ileri demokratlarin" ikiyüzlülüğünü ortaya çıkaran olayın baş kahramanı. şu günlerde yandaşların hali içler acısı. devletin gizli belgesini yayınlayan taraf dava edilince veryansın eder aynı taraf aynı iddia ile suçlanan soner yalçın'ı darbeci ilan eder. bunlar herkes suçu ıspatlanana kadar masumdur ilkesini sadece kendileri için geçerli görürler.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük