genç erkek, kendine birtakım saçma sapan alengirli gurur takıntıları uydurur. (nasıl bi cümle kurduysam, türk dil kurumundan iki yetkili geldi hemen, kapının önünde bekliyorlar beni. çıkınca ağzımı burnumu dağıtacaklarmış. fuck you!) nedir bunlar? misallendirelim (misal deyince geri gitti tdk'cılar)
topluma ayak uydurabileceğimi düşündüğüm ilk gençlik dönemlerimde en önemli özelliğim utanmamdı. evet, herkesin hayatında bi kez yaşadığı o herkes bana bakıyor hissi büyük baskı oluştururdu. yolda yürürken takılıp yalpalamışsam, ondan sonraki iki gece uykusuz kalırdım. neden? ben yalpaladım ve millet 'aa ne salak çocuk, yolda yürümeyi bilmiyooo' dedi sanırdım. he böyle gurur takıntıları işte.
metroya bindim. bindim derken, tutamaçtan (tdk'ya selamlar) tutup çılgın metro şoförünün vites oyunlarıyla boğuşuyorum. adam kendini dolmuşta sanmıyosa neyim.. zaten sayısı az olan koltuklar, her biri yarımşar ton olan teyzeler (ne teyzesi canım! elin karısına teyze demek de ne oluyor) tarafından parsellenmiş. yani yolculuk boyunca, camdan kendi yansımasına bakan megalomanyak herif olma rolü biçilmiş bana. gönül ister ki, şurda oturan ve kitap okuyan kıza bakayım ama, herkes bana bakıyor olduğu için (evet, bakıyor. lan valla takıntı değil. metroda herkes birbirini izler) 'aaa kızı gözleriyle çatır çatır yiyo hayvan cümlesindeki hayvan olmak istemiyorum.
annem beni büyütmeye çalışırken bir şeyin üzerinde çok durdu: evet iki nokta üst üste koydum ama, annemin kelimeleri çerkezce olduğu için bunu nasıl türkçeye çevireceğim konusunda epey kararsızım. böyle, ota boka atlama, açgözlü olma gibi bişeler. yalnız, türkçeye çevir(emey)ince, annem çok sığ bi kadınmış gibi oldu. yani bu mu olmalı bi çocuğa verilecek en büyük öğüt? annemden soğudum iki dakkada. neyse, sorry mama, i never meant to hurt you..
metro sıhhiye durağına ulaştığında önümdeki koltuk boşalıyor. ama o koltuğa oturuversem, vagonun ışıkları sönecek ve sadece benim tepemde bi lamba yanık kalacak. ve insanlar işaret parmaklarını bana doğru uzatıp:
- ayyy, açgözlü yavşak yaa! nasıl oturuverdi hemen.
- hakkaten yaa. ulan zaten 45 saniye sonra son durağa gelicez!
- küçük hesapların adamı. ahahaaa!
- bi de genç olucak.
- kulakları da kocamanmış (iyice çocukluğa döndük)
...
peki oturmasam?
- ahahaha, gerizekalıya bak ya. önünde boş koltuk var, hala ayakta dikiliyor. mal mısın olum?
- vurdurmuş heralde. boş otobüste ayakta gitmek dedikleri bu olsa gerek. puhahhaa...
sondan bir önceki durakta boşalan koltuk, ağzına sıçiim senin!
son durağa kadar boş kalması muhtemel koltuktur. tüm yolu ayakta giden bünye, tüm yol boyunca poposunu koyabileceği ve hayalini kurduğu o koltuğa sitemkardır ve olmaz olsun diye düşünerek oturmaz. ayrıca diğer yolcular tarafından kendisine zavallı gözüyle bakılsın istemez.
bütün gün oturarak çalışan kişi olmalıdır. sekiz saat oturuyorum zaten ayakta durarak dinleneyim düşüncesinde olduğun dan boşalan koltukla hiç ilgilenmez bile.