ya fragmanından bile sanat ve politik duruş fışkıran son günlerdir sinemadan anlayan hemen herkesin merakla beklediği film.
son zamanlarda türk sineması geçmişiyle ince bir hesaplaşmaya girişti nitelikli filmlerde var bu klasmanın içinde duygu sömürüsü ve basitliğe kaçanlarda.ama bu filmin en güzellerinden biri olacağını hissediyorum.yooo yooo hissetmiyorum biliyorum.
izlenilen en etkileyici türk filmleri arasında şimdiden yerini almış olan film.
filmin sonunda duyulan türküyü* yanılmıyorsam ayşenur kolivar seslendiriyor. ismi de filmin sonunda perdede kayan yazılardan hatırladığım kadarıyla daim yusuf orti.***
lock'tan gelen mesaj üzerine edit: yakılan ağıdın adı da im yusuf orti. "benim canım yusuf" demekmiş.
filmin konusu dışında bişeyler söylemek gerekirse, sonbahar ancak bu kadar güzel "gösterilerbilirdi" diyebilirim.
bunun için karadeniz çok doğru bir tercih. sık sık doğa görüntüleri, filmde yaşanılan yalnızlık, sonbaharın hüznü çok başarılı bir şekilde çekilmiş.
Filmde fazla replik yok ve bunun fazla da eksikliğini hissetmiyorsunuz.
manzara okadar olağanüstü ki sizi alıp başka diyarlara götürüyor ki gösterilen filmden ziyade içinizde oynayan filme odaklanıyorsunuz; sizi alıp götürüyor.
...her daim düşleri peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına...'' adanmış film. sanki rus romanlarından çıkagelmiş yusuf'un hikayesi.karadenizin havasını buram buram hissediyorsunuz manzara derinliklerine çekiyor repliklere gerek bile kalmıyor.annesinin şevkatle içirdiği ballı süt,uykusuz geceler,izlerken bile canınızın yandığını hissettiğiniz bitmek bilmeyen öksürükler.keşke'yle başlayan cümleler ve umut sonunda yusuf'a yakılan ağıtla son bulan film.
Anlatmaya çalıştığı hiç bir şeyi gözümüze sokmadı. Ne hastalığı, ne devrimi, ne devrimciyi, ne aşkı, ne cezaevlerini. Ama hepsini de öyle bir anlattı ki film bittiğinde kazağımı giyme bahanesiyle üç dakika kendimi toplamaya çalıştım. Bir kişi, bir dönem, bir aşk, bir anne, bir ölüm... ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
dün itibariyle kendisiyle tanışma şerefine nail oldugum yönetmeni özcan alper ile beraber izmir kemeraltı'ndaki bir sinemada izlediğim, tarihi şenyuva köprüsü ve bir çok çamlıhemşinli vatandaş gibi bir çok tanıdık simayla karşılaşmam sonucu beni kat be kat bahtiyar eden güzel film.
not: filmde murat karayalçın'ın akrabası bünyamin karayalçın da rol almıştır.
yeraltı ırmakları gibi sessiz ve derinden akan bir film, gönül kapılarının açık olması gerekiyor işitmek için. hayata dönüş operasyonu'nunu, 90'ları, f tiplerini, kavgayı ve hayatı, upuzun bir sonbahar gibi yaşadıkları hayatlarını sabırsızlık zamanının güzel çocuklarını.
filmin her karesi fotoğraf tadında, her heyecandan gram gram yaşatan, karadeniz in yeşilliğini türkülerini içinize işleyen, birazcıkta eskiye sitem, kapanışta da ayşenur kolivar ın ağıtıyla yürekleri dağlayan müthiş izlenilmesi gereken bir film.
ajitasyon yapmadan ağlatabilen,son derece duru ,yalın oyunculukların olduğu,hiçbir duygunun ,tavrın ve konuşmanın abartılmadığı son derece sıcak bir film.yusuf ve yusufun annesini oynayan oyuncular çok başarılı.
bu kaçıncı sonbahar sensiz geçen?
bu da diğer sonbaharlar gibi
senin yokluğuna alışmakla geçen
yine aynı buruk sonbahar...
bu sensiz geçen sonbaharda
yağan yağmur ve toprak kokusu...
sen de sonbahar gibisin
sarı renklerin siyaha yüz tuttuğu
bir günün alacakaranlığında
içimi ürperten bir sonbahar matemisin...