grup seksendört'ün olağanüstü şarkısı. girişi, ortası, finali birbirinden ayırmaksızın harikulade olmuştur. o ne yorum, o ne sözlerdir, dinlenilesidir;
Bestesi Yıldırım Gürses'e Güftesi Aydın Ünsal'a ait eser. Nihavend makamındadır.
Anla artık, anla beni
Unut bütün geçenleri
Bitsin herşey bütün aşkın, bunu senden istiyorum
Son mektubu yazarken ben saadetler diliyorum
Biliyorum ayıracak bu son mektup ikimizi
Bu son mektup koparacak yıllar süren sevgimizi
Bitsin herşey bütün aşkın, bunu senden istiyorum
Son mektubu yazarken ben saadetler diliyorum
Üzülsen de artık yeter
Gelmez güzel günler geri
Bitsin herşey bütün aşkın, bunu senden istiyorum
Son mektubu yazarken ben saadetler diliyorum.
edit: bunu eksileyen arkadaşın alnından öperim. çok iyi iş çıkartmış.
zerrin özer okuduktan sonra oldukça ünlense de, müzikleriyle de, arabesk geçişleri, ''yürü be hakkı baba kim tutar seni'' deyişleri, övgüyü hak eden sözleri, ve de eşsiz olduğu dinlenildiği an belirgenleşen zerrin özer vokali ile, her zaman dinlenilmemesi gereken şarkı.. zira, insanı durup durp içirtebiliyor..
grup 84'ün şarkısında ''ellerim buz gibi oldu bak'' diye bir mısra var. insan şarkıyı dinlerken, elleriim buz gibii götün karpuuz gibii filan gibi bir şey gelecek, ortam şenlenecek zannediyor.
seksendört bozuntularınınki hariç her biri ayrı güzel olan değişik şarkıların ortak ismi. hakkı bulutunki zerrin özer in benzersiz sesiyle bir şaheser olmuştur. ister pop, ister arabesk kategorisinde.
rahmetli yıldırır gürses in eseri de sanat müziğimizde çok sevilen bir şarkıdır. burcu güneş vokalli rafet el roman şarkısı da pop müzikte muhteşemdir.
muhtemelen "dibine kadar sevdim ve dibine kadar acı çektim.çok şey öğrendim ama bir gün bile pişman olmadım." sözcükleriyle oluşturduğum cümleleri kullanacağım yazı dizesidir.
Hepinize!
işte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü.
Hele dedikodudan,
unutmayın ki, merhum nefret ederdi.
Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım!
Bağışlayın beni.
iş değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem),
ama benim için başka bir çıkar yol kalmamıştı.
Lili, beni sev.
Hükümet Yoldaş!
Ailem: Lili Brik, anam, kız kardeşlerim ve
Veronika Vitoldovna Polonskaya'dan ibarettir.
Yaşamlarını sağlarsan, ne mutlu bana..
Bitmemiş şiirleri Brik'lere verin, ne lâzımsa onlar yapar.
"Bir varmış bir yokmuş"
derler hani:
Aşkın küçük sandalı
hayat ırmağının akıntısına
kafa tutabilir mi!
Dayanamayıp parçalandı işte sonunda...
Acıları
mutsuzlukları
karşılıklı haksızlıkları
hatırlamaya bile değmez:
Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.
Ve sizler mutlu olun
yeter.
Bu mektubu sana yataktan yazıyorum.Seni ne kadar sevdiğimi bilemezsin.Eski günlerimizi
unutamıyorum.Seninleyken dinlediğimiz yerine sevemem şarkısı çalıyor ve ben şuan da o şarkıyı dinliyorum.Mazimiz geliyor aklıma.Çok üzülüyorum sevgilim..Bana verdiğin sözler,ettiğin yeminler,bir türlü çıkmıyor aklımdan.Hani bana söylediğin börtümböcüüm lafı var ya,işte o benim hayatımı değiştirdi.Seninle geçirdiğim günler geliyor aklıma. 19 yıldır boş yaşamışım.Bana hayatımın en güzel günlerini yaşattın.
Farkında mısın sevgilim? Bugün beni terk edişinin 77. günü.Sana hayvan diyeceğim ama dilim varmıyor.Diyemiyorum.
Bir gün kahvaltı yaparken kafana şeker kasesini fırlatmıştım.Sen de ani bir refleksle eğilerek tehlikeyi bertaraf etmiştin ve bana salaaaaksalaaaak demiştin.Ama arkasından gelen reçel kavanozunu hiç hesaba katmamıştın sevgilim.Yüzünden süzülen reçel ile çok tatlıydın.
Muhittin, seni her zaman çok sevdim ve sevmeye devam edeceğim.Seni hiçbir zaman unutmayacağım.Ben yalnızca sana bağlı kalacağım (sen başkasının olsan bile) Beni terk ettiğin gün ayva almıştım.Üzerinde 30 gün içerisinde tüketin yazıyordu. Bugün 99 gün olmuş ve ben o ayvayı yedim sevgilim.Gerisi Allah'a kalmış.Ölürsem seni çok sevdiğimi ,senin için morkidimi bile feda edeceğimi unutma.
Bu arada sakın mezarıma gelme!!!
kendimi tekrar etmek istemediğim için bu mektubumda hitap kısmında hiçbirşey yazmayacağım. kendimi tekrar dışında bütün hitap kelimelerini deneyip seni anlatmakta eksik kaldığımı hissetmem de bunda büyük bir etken tabi.
üç adıma dört adım, duvarları krem rengi ve yumuşak daha önceden bilmediğim bir malzeme ile kaplı, biraz nemli, her daim basık, aynı yönde en fazla beş adım atabildiğim, insanın yalnızlığını görmek istemediği ve güldüğü geçtiği halde hatırlatan, sağlam insanı delirmeye iten loş ışıklı romantik bir akşam yemeğinde olduğu gibi bir odada; düğmeleri arkasında, kollarından küçük yılanlar gibi süzülen ince ama sağlam ipler sarkan ve gerektiğinde insanın hareket etme özgürlüğünü dahi elinden alacak kadar zalim, bu zalimliğini örtmek istercesine kar beyazı bir gömlek; hafif kafasının çatlak olduğunu bilen lakin zararsız, belki yüz bulunca biraz arsız, haftada bir açık havaya çıkıp dışardaki insanlar kadar saçma ama onlardan daha iyi kalpli, en azından isteyerek kimseye zarar vermeyen insanlarla birlikte saçmalayan, bulunduğu şartlar yüzünden artık delirmeye yüz tutmuş, bu aralar dilini yutmuş bir bünye.
işte güzel; yazdıklarım, benim özel. bundan ibaret işte. o yolladığım mektuplar ise belki yalnızlığıma isyan, belki son günlerdeki eğlencem belki de cidden delirdiğimin kanıtıdır. daha uzun uzun şeyler yazmak istiyorum ama kelimeleri yanlış dizmekten korktuğum için, -kime göre yanlış olduğunu bilmeden- yazmıyorum. ayrıca seni de sıkmak, kızdırmak, küstürmek, üzmek istemiyorum. zaten dışarda hayat çok zor ve ağır ve komik yani komik olacak kadar acı... bu nedenle sana daha yazmayacağım. eğer yazdıklarımı beğendiysen beni ziyarete gel olur mu? sigarada getir. burda bahçeye çıktığımızda okuldan kaçan çocuklar gelip bizi izliyor. onlardan istiyoruz ama onlar bizle dalga geçiyor sanırım. çok zalimler çook... ama onlara kızmıyorum, hayat zalim çünkü. belki başka bir gezegende doğsalardı böyle olmazlardı. herkesin bir ikinci şansı vardır değil mi? o zaman hala düzelme imkanları var yani ne kadar güzel. peki benim düzelme imkanım var mı? doktor yok dedi. hademe bu lafa o kadar inandıki ölse de kurtulsak mantığı ile bakıyor bunun için günde iki saat yaş odun ya da bahçe sulama hortumu ile dövüyor. belki benim kurtulmam için gerekli olan şansım sensindir. sen gelirsen ben düzelirim belki ama sen gelecek misin bilmiyorum bu yüzden bir şairin dediği gibi boş odalarda ölümü bekliyorum.
kamuran kadayıf
yayıncı notu: brshh'de şizofreni tedavisi gören kamuran kadayıf isimli hastanın son mektudubur. şizofreni hastası olduğu için yazdıklarının doğruluğuna şüpheli bakıyorum. belki her şeyi, hayallerinde yaşıyordur. her ne kadar son mektubu akla mantığa yatkın olsa da hastanın yazdıklarının salt gerçek olduğuna inanmak reel dünyada bilime sırt çevirip hurafelere sığınmakla aynı statüde olduğu için ve bu yüzden "aydın kesimin" ve "büyük insanların" tepkisini çekmemek için biz bu hastaya inanmıyoruz. adı üstünde hasta diyip geçiyoruz.