zamanın birinde alemin en kudretli aslanını bir kafese koymuşlar. hayvancık insanlar eğlensin diye çabalarken bir anda kendini delirirken bulmuş. hem eskisi kadar mutlu değilmiş, hem de çevresindeki sahte gülüşlü insan kalabalığı canını sıkıyormuş. aslanın bu halini gören insanlar "aslan çok sıkıcı' diye söylenmişler.
yanarım; öyle bakma yüzüme yağmur gibi
dağıt kalbini saran hasret bulutlarını
parlasın gözlerinde sonsuzluk usaresi
dalgınlık evlerinin en güzel melikesi
sevemem, tozlu raflar arasına girmeden
çöllerim kandır benim
sevemem, karanlığı bir daha devirmeden
aşkım isyandır benim
Nurullah Genç.
Uzun bir yolculuğun cam kenarı gibi sevilesi yazar.
Sağlam bir adam, yazdıkları ile belli bir kitlenin sevgisini kazanmış bir kardeşimizdir kendisi. Sözlükten Hesabını sildirme durumu üzmüştür ki yazar potansiyeli olarak ne hâlde olduğumuz aşikâr bugünlerde.
Neyse Uzatmayalım, umarım günün birinde yazma isteği erişilemez seviyelere ulaşır ve Aramıza döner.
Kendine dikkat et, her şey gönlünce olsun.
«Mürdüm eriği
çiçek açmıştır.
-- ilkönce zerdali çiçek açar
mürdüm en sonra --
Sevgilim,
çimenin üzerine
diz üstü oturalım
karşı-be-karşı.
Hava lezzetli ve aydınlık
" fakat iyice ısınmadı daha "
çağlanın kabuğu
yemyeşil tüylüdür
henüz yumuşacık...
Bahtiyarız
yaşayabildiğimiz için.
Herhalde çoktan öldürülmüştük
sen Londra'da olsaydın
ben Tobruk'ta olsaydım, bir ingiliz şilebinde yahut...
Sevgilim,
ellerini koy dizlerine
" bileklerin kalın ve beyaz "
sol avucunu çevir :
gün ışığı avucunun içindedir
kayısı gibi...
Dünkü hava akınında ölenlerin
yüz kadarı beş yaşından aşağı,
yirmi dördü emzikte...
Sevgilim,
nar tanesinin rengine bayılırım
" nar tanesi, nur tanesi "
kavunda ıtrı severim
mayhoşluğu erikte ..........»
.......... yağmurlu bir gün
yemişlerden ve senden uzak
" daha bir tek ağaç bahar açmadı
kar yağması ihtimali bile var "
Bursa cezaevinde
acayip bir duyguya kapılarak
ve kahredici bir öfke içinde
inadıma yazıyorum bunları,
kendime ve sevgili insanlarıma inat.
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz.
Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum.
Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya malolacağım.
Ben bir bodrum kat kızıyım bayım
Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
Fakat korkuyorum.
Birazdan da
Kırk üç numara ayakkabılarınızla
Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
Bu iyi olmaz bayım!
bundan bir sene öncesi gerçekten çok güzeldi. tanıştığımız andan son ana kadar hatalarıyla ve doğrularıyla yanımda oldu. ben yazdım, o büktü. ben ağladım, o sildi gözyaşımı. gözyaşlarımı söndüren adam kalıbını kullanırdım ama kullanamıyorum bile, kendisi biliyor sebebini ve şu an gülümsüyor eminim.
alt tarafı sözlükten gidiyor. iletişimimiz kesilmeyecek onu da biliyorum ama neden bu denli üzüldüğümü çözemedim. bir yazar sözlükten gidiyor diye ağlanır mı? olabiliyormuş. kimsesiz hissediyorum kendimi, ıssız...
hep en yakınımdaydı. yaklaşmasını istediğim yaklaşamayacak olsa dahi uzağımda olmasına dayanamazdım. nelerim var inboxında, kim bilir, bütün hayatım? pişmanlıklarım, mutsuzluklarım, umutsuzluklarım... her defasında gülümsemeye çevirdiğin düşmüş dudaklarım. ismimizdeki kafiye gibi birlikte tam olmalıydık. bana kendimi hep çok iyi hissettirdiğin için teşekkür ederim.
şiirle başlamıştı, şiirle son bulsun. her gün senin için çiçekli şiirler yazardım. bu, tekerrürden bahseden tarihin ilk günü olsun. sen burada olmasan da burayı hep çiçeklerle, çiçekli şiirlerle donatacağım.
günün anlam ve önemini belirten şiir cemal süreya'dan. seversin sen.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.