gel sen de kopar bir parça
tozum bile kalmasın
elinde boş bir tabanca
dua et ki patlasın, kör bahtıma... diye devam eden sözleriyle mor ve ötesi' nin en güzel şarkılarından biridir.
hayatta yara almaktan bıkan kimselerin baş ucu şarkısıdır. dinleyen, "bundan sonra gelecek darbeleri önemsemediğini elinde avucunda ne varsa rahatça alınabileceğini, bunun artık pek umrunda olmadığını" bu şarkıya eşlik ederken kafasından geçirmektedir.
"son deneme -saat kaç saat kaç ki?
seni buldum -sesi gür yüzü eski
artık bir şey yapamam, yapamam ki.." şeklindeki son dizeleri öylesine güzeldir ki bu dizelerin akabindeki kerem özyeğen solosuna kendinizi salmanız da mümkün.
Bu şarkının benim için anlamı büyüktür.
Yıl iki bin bilmem kaç... Tam ergenlik zamanlarım. 10 Mor Ve Ötesi dinleyen kızdan üçü gibi Harun Tekin'e inanılmaz aşığım. Gerçi hala öyle.
Bu şarkının adını duyduğum fakat daha hiç dinleyemediğim gün yatağıma yattığımda gördüğüm rüya şu şekildeydi;
Harun Tekin bir koltukta oturuyor. Ben neredeyim göremiyorum, görüyorum da tanıyamıyorum. Kaynağını göremediğim mavi ve sarı bir ışık var fakat çok cılız. Duvarlar simsiyah. Vokalistin oturduğu koltuk siyah, tekli bir koltuk. Yanında sehpa gibi bir şey var. Adamın elinde bir kadeh, içerisinde sarı bir içki. Öylece bana bakıyor. Normalde rüyamda da görsem yanına koşacağım adamdan tırsıyorum birazcık. Çekiniyorum, garip hissediyorum biraz. Sanki bir çıkmaza girmiş gibiyim. Harun Tekin'de inadına yapıyormuş gibi bana bakıyor dik dik. Aniden bir müzik başlıyor arkadan, irkiliyorum hafifçe, etrafıma bakınıyorum bir kaynak arıyorum yok. Bulanık bir takım kelimeler duyuyorum, anlamıyorum. Beynimde bir uğultuya dönüşüyor şarkı, etrafımızdaki simsiyah duvarlardan rengarenk, parlak boyalar akıyor. Bembeyaz oluyor duvar. Aklımda çarklar dönüyor, bir şeyler karman çorman oluyor. Akrepler, yelkovanlar dönüyor, saatler geçiyor. Yıllar akıyor sanki etrafımdan. Ve ben öylece duruyorum, hiptonize olmuş gibiyim, gözlerimi kaçıramıyorum ondan kilitlendim. Üzerinde beyaz gömlek, siyah takım elbise ince bir de kravat var. O kadar donuk ve ifadesiz ki ondan korkuyor oturduğum yerden kalkmaya çalışıyorum. Kalkamıyorum, o da bana "şanssızsın." Diyor. Tekrardan ona bakıyorum. "Şanssızlığında boğulacaksın. Kilitli kaldığını düşünme ve umudunu sakın kaybetme. Çıkış yolu her zaman vardır. Bunu da unutma." diyor. O sırada kalkabiliyorum. Ayaktayım artık. Tam arkamı dönecekken bir camın kırılma sesi geliyor, bir el elimden tutuyor. Elleri buz gibi soğuk. Ona dönüyorum, elinde bir silah bana gülümsüyor. Ve silahın patlama sesiyle beraber yerdeyim, acı hissetmiyorum. Tek duyduğum şey "son deneme- saat kaç, saat kaç ki?" Oluyor. Uyanınca hatırlamıyorum tabi rüyayı. Ertesi gün ödev yaparken ilk kez bu şarkıyı dinleyişimde küçük bir kalp kriziyle hatırladım rüyayı. Daha da unutmam hiçbir ayrıntısını. Bir yerlerden duymuşum demek ki şarkıyı. Ondan tuhaf bir bağım var bu parçayla. Her dinlediğimde dünya dışındaymışım, o odada elinde içkisiyle bana bakan Harun Tekin'le yalnızmışım gibi hissediyorum.
Ayriyeten çok müthiş parça ya. inanılmaz seviyorum. Efsane albüm Dünya Yalan Söylüyor'dan.
işte sözleri;
Gel sen de kopar bir parça
Tozum bile kalmasın
Elimde boş bir tabanca
Dua et ki patlasın, kör bahtıma
Gelecekse, ne gelecekse gelsin
Gel sen de kopar bir parça
Tozum bile kalmasın
Elimde boş bir tabanca
Dua et ki patlasın, patlasın yine
Hayalet kurşunlar
Maskeler, alaylar
Gelecekse, ne gelecekse gelsin
Son deneme - saat kaç saat kaç ki?
Seni buldum - sesi gür yüzü eski
Artık bir şey yapamam, yapamam ki.