skorun takımının lehine olmasından ötürü zamandan kazanmak isteyen, hakemden sarı kart görme ihtimali yüksek olan, kırmızı yemeyeceğini bildiği için yavaş hareket etmeye devam edecek olan kalecidir. şöyle bir topa koşar, sonra olmadı lan diyerek geri gider, sonra tekrar koşar.
aralarında "son dakikalar" kavramının cılkını çıkaranları da mevcuttur. maçın ilk 15 dakikasında öne geçip, galibiyeti korumak adına o dakikadan itibaren son düdüğe kadar ağır çekimde hareket eder bunlar, hakem de itiraz etmeye uğraşan rakip futbolculara saatini gösterir, "bak ne güzel su da geçirmiyor biliyor musun" diyerek...
auta giden topu getirmeye gönülsüz giden, topu getirdikten sonra aut atışını kullanmak için topu yere koyarken topla adeta sevişen, vedalaşan, ayrılmak istemeyen, çoluk çocuğa selam söyleyen ve tribünlerce de ıslıklanan kalecidir.
bunlar özellikle sarıyı yedikten sonra iyice azarlar. çünkü bilirler ki aynı maç içinde vakit geçirmekten dolayı iki defa sarı görüp atılan kaleci kayıtlara daha geçmemiştir.
son dakikalarda rakip yarı sahada korner direği dibinde kıçını dönüp topu saklayan (thierry henry iyi yapar bunu) hücum oyuncuları bu şekilsizler kadar tepki görmezler, birinde az da olsa maharet, yetenek vardır, diğeri bildiğin safi ibnelik başka birşey değil...
bir de bu kaleci olmadık şekilde kendini yere atar ve sağlıçıların içeri girmesini sağlayıp maçın bir hayli uzamasına neden olur. (bkz: suleymanou hamidou)
takımı 1-0 öndeyken 90. dakikada topu neredeyse içine sokarak 'hani nerde?' deyip yerde topla birlikte olan, 90+2'de yediği beraberlik golüyle de şeklen adeta g.tü andıran kaleci profilidir. (bkz: ben nerde hata yaptım)