öncelikle vefat eden tüm kardeşilerimiz ağabeylerimizin amcalarımızın mekanları cennet olsun,
geride kalanlara allah sabır versin.
bu elim olayın gerçekleşmesinde bir parça da olsa payı bulunanların * allah belasını versin.
belki de daha babaları bu toprak altında kalan çocuklar bilmiyorlar bir daha onları göremeyeceklerini. hissediyorlar, küçücük kalplerinde lakin bilmiyorlar işte. vefat eden 300 e yakın insanın geride bıraktıkları hayallere, umutlara, mutluluklara diyecek hiçbir şey yok. keşke yaşanabilecek tüm mutluluklardan bir parça da bu insanlar alabilseydi. her yıl 20 gün de bu insanlar tatil yapabilse unutsaydı geleceği, geçmişi. bir kez olsun yatağa dertsiz girebilselerdi. dertsiz uyansalardı sabaha. hayat işte diyemiyorum buna çünkü burada hayat yok ölüm var.
ve umarım ki ölüm söylendiği gibi herkes için adaletli olur..
***
girizgahtan sonra söylemek istediklerimi umarım düzgün şekilde aktarabilmiş olurum.
1) türkiye gibi ülkelerde insan hayatı çok ucuzdur ve makam sahipleri bu hayatlara önem vermemektedir.
bu olay olmadı diyelim. mesela depremi konuşmak lazım. yarın allah korusun bir deprem olsa istanbul da. ölecek insan sayısı belli mi? depreme dayanıklı ne kadar bina var ülke çapında? richter e göre 6 şiddetindeki depremlerde bile hayatını kaybeden insan sayısına, yıkılan bina sayısına bakmamız yeterli.. altyapı denilenler bir borudan öteye geçmiyor bazı yerlerde. üstyapı ranta kayıyor sürekli. taşerondan taşerona verilen ihalelerle zenginliklerine zenginlik katan insanlar ve ihaleyi son alanın az bir bedelle çalıştırdığı yüzlerce garip insan. bu daha ne kadar böyle gider peki?
2) bu faciadan sonra kimse türkiye nin gelişen bir ülke (!) olduğunu söylemesin.
gerek makam sahipleri gerek onların yandaşları bana büyüme rakamlarından bahsetmesin. bana hala gelişmekte olan bir ülkeyiz demesin hiç kimse. insan hayatına, yaşan standartına önem vermeden başka şeyler yapmaya kalkarsan temeli sağlam atamamış olursun. kim memnun bu düzenden? sadece nüfusun çok az kısmı.. ve gelişen bir ülkede neden memnun olmaz bir insanlar?
3) birilerinin çöplüğe paralar saçarken birilerinin helal ekmek uğruna toprak altında kaldığı ülkenin adı türkiyedir.
aslında birilerinin çöplüğe para saçmasına bir şey diyemeyiz ama türkiyede insanların emeğinin karşılığını alamadığı ve alın terinin değersiz olduğu çok açıktır.
4) emeğe, alın terine değer verilmeyen ülkenin adı da türkiye dir.
5) yaşam standartlarını yükseltmek yerine seçimler gibi alanlara harcanan paranın haddi hesabının olmadığı ülkenin adı türkiye dir.
bunu eleştirmek kesinlikle gerekli. kominist diye beğenmediğimiz ülkelerde bile bu tarz gereksiz harcamalar yapılmaz. insana harcanır bu para. kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mantığı var bu ülkede. akıllı olman lider olman yetmez, herhangi bir belediyeye başkan olabilmek için 500 bin tl civarı paranın olması gerekir. yani insanları yönetmek için paran olmalı bu sisteme göre. hani demokrasi vardı diye sorarlar adama.
6) bir musibet bin nasihatten iyidir atasözünü adeta kanun gibi uygulayan ülkenin adı türkiye dir.
önlem almak için illaki bir derdin belanın başımıza gelmesi gerekiyor. buradaki suçlular tamamen yöneticilerdir. diyecek hiçbir şey yok maalesef.
öfkeliyim biraz, cümle dahi kuramadım. lakin birtakım sorunların olduğu çok açık. 13 mayıs 2014 tarihi kömür karası bir leke şeklinde tarihteki yerini alacaktır.
ve tarih bu elim olaya sebep olanları asla affetmeyecektir.
- sendikaların acilen güçlendirilmesi lazım. sendikaların da artık ideolojik propagandanın ötesine geçmesi lazım.
- hükümetler için hesap verebilirlik ne kadar önemliyse halk için de hesap sorabilirlik o kadar önemli.
- kader dediğiniz şey her şeyi kapsar. Almanyadaki madencilerin alınan önlemler sonucu ölmemesi de kaderdir, sizin yeterli önlemleri almamanız sonucu her sene yüzlerce madencinin ve işçinin ölmesi de kaderdir. bu kaderler arasında istediğiniz seçimi yapabilirsiniz.
- ülke ekonomisinin yıllık büyüme oranları, gayri safi milli hasıla vs bir ülkenin gelişmişlik seviyesini belirlemek için yeterli değildir. 80lerden itibaren de bu kafa yapısı en azından politikacılarda terk edilmiştir. onun yerine human development index (insani gelişme endeksi) daha sıklıkla kullanılmaktadır. bu endeks saydığım faktörlerin yanında, gelir dağılımı, işçi çalışma koşulları, yaşam standartları vs gibi faktörleri de konu alır. bu endekse göre de türkiyenin durumu pek iç açıcı değildir. sadece akp dönemi değil, oldum olası bu böyledir.
- biz hesap sormadıkça her sene yeni bir soma faciası yaşamak gayet mümkündür. başbakanın çıkıp da 1800lerin 1900lerin ingilteresiyle karşılaştırmalar yapması millete hakarettir en başta. türkiye artık dersini almalıdır bu elim faciadan. bunun tek yolu da canı yanan milletin, hükümetin de canını yakmasıdır. bu da akp-mhp-chp kavgasından çok daha önemli ve çok daha ayrı bir meseledir.
adamlar maskeler suratında ölmüş kullanmayı beseremediklerinden ne sonucu çıkaracağız zengin patron parasıyla olduğu yerde
bunun da hesabı sorulmayacak fakir katilinin kim olduğunu bilemeden toprağa gitti.
sonuç şu: tahakküm ve biat kültürünü benimsemiş bu halk daha çok felaket görecektir. daha çok maden yıkılacak bomba patlayacak sel deprem felaketlerinde işini yapmayan rüşvetçi bakanlar bürokratlar ve başbakanlar için halk ölmeye devam edecektir. hocalar gidip insanlara kader diyecek halk da sümüğünü çeke çeke evinde ağlamaya devam edecektir. ne bir bakan istifa edecek ne de bir başkanın burnu kanayacaktır.
en kötüsü o maden şirketinin patronun bu işi yapmaya devam edeceğiz demesi. değil bakana para babası patrona dahi hiçbir şey olmayacak.
sonuç kısmına yeniden geldiğimizde bu ülkede hiçbir zaman insan kanın litresi bir dolardan fazla değerde olmayacak.