12 mart sonrası 1973 genel seçimleri ile başlayan ve son 34 yıldır kendini aralıksız bir biçimde hissettiren, kronik bir hale gelmiş olan hastalık. tarihsel bilgilere geçmeden önce şunu belirtmekte fayda var. 12 eylül öncesi öyle ya da böyle kitleselleşmiş ve bir mücadele geleneğş yaratmış olan sol 12 eylül sonrasında bir daha asla tarih sahnesine o günlerde olduğu gibi çıkamamıştır. bunun bir dizi tarihsel, politik ve ideolojik nedenleri var olmuştur. ancak bunun örgütsel boyutunun var olduğunu unutmamak gerekiyor. burada tam olarak chp'nin kendisi girmektedir.
tip'in kısa sürelide olsa hızlı çıkışı ülke siyasetini bir basınç altına sokmuş, sol kavramı chp tarafından tartışalır olmaya başlamıştır. nitekim öğrenci eylemlilikleri, bir işçi hareketinin var olması ve en önemlisi bir sınıf sendikası olarak disk'in kuruluşu bu tartışmaları hızlandırmış ve ortanın solu kavramı ağırlık kazanmaya başlatmıştır. ancak bu ortanın solu hikayesi ne tip'i durdurmak üzerine alınmış seçim kararlarını değiştirmiştir, ne de 15-16 haziran'da disk'in kapatılmasını engellemek üzere hareket geçmiştir. ancak yılmayan ecevit ve onun çevresindekiler özellikle 12 mart sonrası beklenen çıkışı yapmış ve demokratik sol söylemini benimseyerek yükselen sol harekete göz kırpmıştır. daha da önemlisi son 20 yıldır biriken ve türkiye'de kapitalizmin zorunlu bir gelişim dinamiği olan işçi sınıfının varlığı ile onun hareketi arasındaki bağ hızla chp'yi destekler hale gelmiştir. 73'te seçimleri kazanan chp iktidar olmayı başaramamıştır. kısa süreli ittifakı çabuk bozulur. yerini milliyetçi hükümet alacaktır.
12 mart sonrası toparlanan ve hızla kitlesel bir taban bulan sol hareket, bu baskılanma ortamına karşın özellikle 77 seçimlerine girerken dev-yol ve tkp gibi dönemin sol hareketleri güçlü bir biçimde chp'nin etrafında toplanmaya başlamıştır. tkp gibi sovyetik partiler bunu taktiksel bir açılım olarak değerlendiriyor ve ileri demokratik düzen için ulusal demokratik cephe'yi destekliyordu. nitekim tkp'nin güçlü bir biçimde var olduğu disk'te benzer bir eğilim içine girmiş ve ulusal demokratik cephe sloganını benimsemişti. dev-yol gibi hareketlerse tabandan gelen bir biçimde chp'li olmuşlardı.
ancak dağlara taşlara adını yazdıran karaoğlan efsanesi iktidara geldiğinde "benim kimseye diyet borcum yok." diyerek solu yüz üstü bırakmıştır. gene bıkmadan sol chp'yi desteklemeye devam etmiştir. töb-der'in baskılanması ile pol-der'in kapatılmak istenmesi, disk'in sosyalistlerden arındırılması solun mevzilerinde geriye dönüş olarak kaydedilmelidir.
12 eylül sonrası dönem bilindik senaryonunun bir kez daha oynanmasıdır. önce shp'de birleştirilen oylar daha sonra önce dsp'ye, sonra tekrar kurulan chp'ye akıtılmıştır. 1995'te kurulan ve solun bağımsız bir hat olarak son 30 yılda en güçlü çıkışı olan emek-barış-özgürlük bloğunda dahi chp sesleri alt alta duyuluyordu.
şimdi bugünlerde gene aynı sözler edilmeye başlandı. emekçi düşmanı akp'ye karşı birleşilmeli konuşuluyor solda. ancak adres gene sosyal demokratlarda. program olarak ingiliz işçi partisinden farksız, alman sosyal demokrat partisinden bir gıdım sağda duran bizim sosyal demokratların emekçi halkı temsil edecek ve ona alan açacak bir politika içine girebileceğini düşünenler bugün gene ağırlıktadır solda. üstelik bu kişiler samimi bir biçimde solcu olan ancak oylarını son 35 yıldır chp'ye verenlerdir genel olarak. peki tam olarak nedir?
eski solcularımız ve onun öğrencileri mücadeleden kaçmaktadırlar. bilinçaltlarına yazdıkları umutsuzluk ve sorumluluktan kaçma duyguları onları chp-shp-dsp üçgeninde birleştirmektedir. sorunun "kemalizm sol mudur değil midir?" olmadığı çok basit. sorun mücadelenin onlara yükleyeceği sorumluluktan kaçma sorunudur. gene aynı biçimde ortaya konan oyun bellidir. son 30 yıldır ya chp güçsüzdür o nedenle ona destek verilmelidir ya da iktidara gelinmeye az kalmıştır o nedenle azıcık el atılmalıdır.
seçimler sonrasında chp ve sol hakkında ileri geri güzel bir biçimde konuşacak olan sevgili solcularımız şimdiden iyi düşünmeliler. ya sorumluluklarını ele alarak mücadeleye şimdiden koyulmalı ve akp'yi halkın götüreceğini bilmeliler ya da karayalçın gibi gökçek'in arkadaşlarına tavaf etmeliler. bugün sorun bizzat örgütlülük sorunudur. bunun için sol var mıdır, yok mudur? işte buna karar vermelidir sol.