Yani sol framede. Birileri belki dişe dokunur bir şey yazmıştır diye bakıyorum ama, içi boşaltılmışların başında geldiği için, incir çekirdekleriyle yetiniyoruz hep. Sözlükler birçok kişide tanımlama hastalığını nüksettirdiği için, bazılarımız** yaşamaktan ziyade, tanımlamayı tercih ederler. Halbuki bir yaşamaya çalışsalar; onunla yaşamak, kendini dinlemek, bir insanın kendisiyle karşılaşması, şizofrenleri "hasta" diye atfeden psikoloji dünyasına inat hem de! içe dönüp bir ses duymayı bekleyenlerimiz de olacaktır elbet; ancak o sesi kulaklarımızla değil, yaşamımızla duymamız gerekiyor. Peki nasıl mı yaşıyor bu sesi "işitebilmiş" insan?
-Daimi bir vurdumduymazlık taşıyor*.
-Yine daimi bir neşe taşıyor.
-Ama ikincisine rağmen, daimi bir karamsarlık da taşıyor.
Hayır, "ikincisine rağmen" dememeliydim; neşe ile karamsarlık, bir arada pekâlâ bulunabilir. Zaten bunları bir arada bulunduramadığımız için dert ya meret.