Solculuk ve sosyalizm adı altında aleni bir şekilde PKK'ya ayakçılık yapan gazete bozuntusu bir paçavra. Kürtçü ve Rusçudurlar. Okumayın, okutturmayın!..
içlerindeki asimile olmuş yerli azınlık dürtüsünü sol diye bir akımla perdeleyen insanların paçavrası veya müsveddesidir. Kürtlerin yaptığı kaçakçılığı, terörü şirin ve onurlu bir başkaldırı gibi gösteren bu veled-i zinalar, soydaşlarımızı bir terörist gibi göstermekten imtina bile etmiyor. http://haber.sol.org.tr/d...-cine-nasil-tasidi-121116
bengütürk'ünde sadece doğu türkistan'dan bahsedip kobane'yi, ezidiler, dürzüler, nusayriler, husilerden bahsetmediğini düşünürsek haksız bir söylemdir.
sözde sol gazetedir. facebook sayfasında en çok sağdan haber paylaşır, inşaat firmalarından ve ağaoğlundan reklam alır. ama arada chp ye laf sokmaya çalışır. sonra da akp ye karşı durur. çıkarcılardır. başka olayları yok.
fırat çakıroğlu nun pkk tarafından katledilişini ;
"Ege Üniversitesi'nde faşist saldırı"
"Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesine yaklaşık 200 kişilik ülkücü grup, solcu ve Kürt öğrencilere ellerinde satır ve baltalarla saldırdı. Ülkücü gruptan bir kişi öldü."
şeklinde haber yapan gazete.
"Ölen çocuk aleviydi , elinde sapan vardı" diyerek cinayeti meşrulaştıran AKP den ne farkı var bu SOL un.. insan, şeref yoksunu olunca sağı solu değişmiyor demek ki.
zor günlerden geçen gazete.
ben bu gazetenin yazarı olsam karşılıksız devam etme teklifinde bulunurum işime. işler düzelince bakarız paraya falan, derim.
sonuçta bir dava meselesi değil mi bu?
belki de aralarından çıkmıştır böyleleri.
şimdilik gazetenin aldığı karar bayilere daha az gazete göndermek. eskiden 10 gönderiyorsa şimdi 5 gönderecek falan.
allah kurtarsın babalar.
bu arada bu başlığa yine son entry'i ben yazmışım. ne de ilginç şeyler yazmışım.
işinizi daha iyi yapın. sadece işinizi yapın.
solun tarihi ortadadır. mevcut sosyalist ülkelerin hali ortadadır. bu denli sistemle göbek bağı olan bir ideolojinin kendisini sürekli özgürlükçü, alternatif seçenek diyerek sunması avanaklıktır.
alternatif dedikleri sistem, tıpkı burjuva, liberal, kemalist, faşist v.s. sistemlerin bir kopyasıdır. ordusuyla, hapishanesiyle, hukuk sistemiyle v.b. tüm sistemi aynen kopyalar ve entelektüel bir lafazanlıkla pazarlar.
şimdi kendisini komünist sanan kemalist bir avanak çıkmış, anarşistlere asalak diyor ulen asalağın hası sensin! mevcut kurulu düzeni hiç değiştirmeden aynen alıp, kendi adamlarını yerleştirmeye düzen değişikliği, devrim diyen sensin. beyaz orduyu kızıl ordu yaparsın, fabrika patronunun yerine "işçi temsilcisi" koyarsın, bürokrasinin daha katmerlisini oluşturursun, devlet despotizminin alasını dayatırsın, bildiğin sistemi aynen kopyalayıp kendi çıkarların doğrultusunda "halk için" diyerek, halka rağmen dayatırsın ve düzeni değiştirmiş olursun öyle mi?
bayrak rengi değiştirerek, anayasa değiştirerek, devletin adını değiştirerek, şekil üzerinden oynamalar yaparak nasıl devletler kurduğunuz ortadadır. kurulu sistemin asalağı kimmiş acaba? hazır varolan yapıları şekilsel olarak değiştiren bir "alternatif özgürlükçü" (!) model mi; yoksa tüm bu yapıları yıkmayı teklif eden, iktidar hastalığını reddetmiş bir anarşist bilinç mi?
bu feveranın sebebini biliyoruz!
anarşizmin yüz yılı başladı. 100 yıl önce ekilen tohumlar filizlenmeye başladı. insanlar "iktidar hastalığından" tiksinmeye başladılar. bunu en iyi yunanistan yaşıyor. gezi direnişinde de bu solcu abiler durumu fark ettiler haliyle... kimse artık kimsenin önderliğini, ahkamını istemiyor. lafazanlığa karınlar tok artık. gezi direnişi bu iktidarlarına sıkı sıkı sarılmış abilerin korkulu rüyası oldu. hem baştaki iktidarın hem de muhalefet süsü verilmiş iktidarın.
o nedenle şimdi yıllardır görmedikleri, yokmuş gibi davrandıkları (yok gibi davranırsak belki yok olurlar diye düşündükleri) anarşizme saldırmaya başladılar.
ki daha Türkiye'de örgütlü/örgütsüz güçlü bir anarşist yapı bile yok. ama bu haliyle bile komünist görünümlü kemalist TKP'yi korkutmaya yetiyor.
solun karşısında iki seçenek var:
1- ya bu avanak gibi cıyak cıyak yırtınacak ve anarşizme ellerinden geldiğince, akılları yettiğince saldıracaklar.
2- ya da aklını kullanıp, bu avanakların düştüğü hataya düşmeyip, yeni bir sol algıyı seslendirecekler. (bu yazıda bu "tehlikeye" de işaret edilmiş, aman sürüden ayrılmayın hissiyle sanırım) HDK bu çizgide hareket etmeye çalışıyor. anarşizmin pek çok kavramını, değerini kompleks yapmadan kabul ettiler ve yeni bir sol algı oluşturmaya çalıştılar. umarım devamı da gelir.
TKP gibi HDK dışında kalan statükocu yapılar da bir yandan anarşizme vurmaya, diğer yandan da HDK gibi yapıları uyarmaya çalışıyor. "aman gittiğiniz yol yol değil" diyerek. otoriter, baskıcı, hiyerarşik sol-sosyalist düzen kurmak varken anarşizmden etkilenip özgürlükçü bir dünyada kendinizi bulabilir, minik iktidarlarınızı yitirebilirsiniz, diyerek...
ayrıca 16 sayfalık pazar ekinin ilk sayısının da yarın okuyucuyla buluşacağını duyuralım.
yarınki ekte neler olacağını da saklamayalım hadi:
* vedat özdemiroğlu kalbi kadar temiz bir sayfaya yazdı: ilahi kreasyon
* ali şimşek gezi direnişinden sonra akpnin yandaş medya aracılığıyla kedili, satanistli, kanlı bıçaklı hedef gösterme kampanyasını ve ülkeden gelen tıkırtılar eşliğinde yetmez ama evet cephesinin dönüşümünü yazdı.
* sol pazar'ın gezi sayfasında bu hafta sicilya var. sciasciadan şarap rengi denizi okumadan sicilya yollarına düşmeyin.
* sol pazar'ın kapak konusu: diziler. şule süzük aşk kokan dizileri yazdı: evli mutlu çocuklu!
* bu hafta sol pazar'da tayfun atay'la görüştük. antropoloji profesörü ve radikal gazetesi yazarı atay, günümüzde dizilerin 19. yüzyılda roman ve 20. yüzyılda sinemanın kitlesel rolünü üstlendiği iddiasını ortaya atıyor.
* aykut emre menekşe'den önceyi yazdı: is içinde menekşe kokusu
* dvd rafları'nda bu hafta: pu-239: timofey berezinin yarı-ömrü (2006) - scott z. burns
* nejat yavaşoğulları sol pazar'a direniş şarkılarından her şeyin farkındayımı neden bestelediğini yazdı.
* ahmet doğan'ın matematik bulmacaları artık her hafta sol pazar'da.
* sol pazar'ın son sürprizi: tam sayfa çengel bulmaca!
liselilerin, üniversitelilerin ve iş çıkışı gazete satışına gelen insanların sattığı gazetedir. ücret beklemez kimse herkes bunu gönülden yapar belki bir gün okurlar der pes etmez asla ama tabii gerçek şu ki bizim halkımız mücadele etmeyi değil mücadele edeni sever. gençler yaninizdayiz nidalarıyla geçer ve bir gazete alıp okumayı çok görürler. bir şeyi eleştirmeden önce onun hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. ben o gazeteyi her gün okuyorum düzenli olarak ve elestirilecek bir şey göremedim. eleştiren arkadaşlar keşke şu yazıda bir eksik var ben böyle düşünüyorum diyebilse ama diyemez okumaz çünkü sevmezler okumayı çamur atmayı severler. yazık ki -ülke savaşa gidiyor dediginde, ne yapak bize ne diyen çok insan var ve evet bize ne dedikleri ülkede yaşıyorlar. hayat hep eğlence onlara göre takilalim gün geçsin yeter mantigindan kurtulduları gün daha insanca yaşanabilecek bir türkiye olduğunu gördükleri gün utanacaklar bundan eminim.