solak birisi olarak neredeyse her şey gibi yemek yemeyi de sol elle gerçekleştirmekteyim. öyle ki, sağ elle yemeyi denediğimde yemeği ağzıma götürene kadar döküyorum.*
dolayısıyla günah mı değil mi bilemem ama çok da umursamadığım durum.
dindir ne yapsa yeridir. diyelim. evet bu böyle. ne iyi anlamda ne kötü anlamda."sen dinimiz hakkında nası böyle şey dersin lan dürrük!?" falan demeyin hiç, biraz düşününce dindir ne yapsa yeridir gayet makul bir acıklama oluyor. din=dogmalar değil mi? iyi dogma veya kötü dogma, iyilik icin dogma veya tersi...
Din işte.
Diyanet işleri Başkanı Ali Bardakoğlu dinden mi çıktı ne? genç şeriatçılar ne düşünecek bu konuda acaba?
biraz aklıselim olunca böyle oluyor demek ki. dini bir konu hakkında bir yorum yapılınca ve bu yorum "dini kimlik" sahibi birinden gelince insanlar hemen olduğu gibi konuyu alıp, hiç bir yoruma izin vermeden ve "zamanlaması doğru mu, bu şimdi gerekli mi, başka sorunumuz yok mu?" gibi sorular sormadan kabullenince haliyle kuyruğunu sıkıştırıp oturmak zorunda kalıyorlar. Ali Bardakoğlu noktayı koymuş, genç şeriatçılarımızın yeşil hayallerini şimdilik yıkmıştır.
yemek yerken sol elin kullanılmasının tavsiye edilmesinin teharet olayı ile ilgililendirmek saçmalıktır. tabi böyle bir tavsiyeye akıllı bir neden bulmak pek kolay değildir takdir edersiniz ki, buluna buluna taharet meselesi bulunmuştur. burada tavsiye mavsiye diye geveleniyor ki çoğu hoca tavsiye de demez günahtır diye kestirip atar.
ortaçağda solaklık şeytanlık ile alakalandırılmaktaydı. ingilizce sağ anlamına gelen left kelimesi zayıf ve kullanışsız anlamına gelen lyft kelimesinden türemiştir. biz de de sağ olumlu anlam taşır, sol ise soluk sıfatının köküdür.
solaklığın kötü birşey gibi algılanması farklı olanın kabul edilmeyişindendir. farklı olana tahammülsüzlüktendir.
toplumda solaklık sağyanlı olanlara göre daha az orandadır. oran konusunda farklılıklar bulunmakla beraber, kabul edilen oran %12 ler civarındadır. ve nedeni üzerinde araştırmalar devam etmektedir. tek yumurta ikizleri bile bu konuda farklılık gösterebilmektedir.
bir insanın solak olduğu halde sağ elini kullanmasının istenmesi hem insanlığa hem doğaya aykırıdır.
taharet maharet bahane, komiktir.
geçen ay başıma gelmiş bir olay. bir otelde yemek yerken, tesadüf eseri çatal sol elimde durduğu için, o güne kadar bilgi ve tecrübelerine hayran olduğum bir mühendis "bunun doğru olmadığını ve şeytanın da sol eli ile yemek yediğini" söyledi.
şeytanın da beslenme, sindirim ve ziçma gibi sorunları olduğunu bilmiyordum ama saygımdan bir şey demedim.
"Ancak bilinmelidir ki hutbelerimiz birer tavsiye niteliği taşır. isteyen uygular isteyen uygulamaz"
açıklaması ile mazur gösterilmeye ya da "dinde zorlama yoktur" demeye getirilen "SOLAKLAR KULLANABiLiR" diyerek oldukça arzuladıkları, uğrunda savaştıkları demokrasiyi sindirdiklerini sanmamıza neden olacak Hutbe.
bir de "herkes uygulasın" deseydin sayın müftü. sağolasın uygulamak zorunda değilmişiz, anlayışından ötürü teşekkürü bir borç biliriz, mantığa bak, sanki "uygulamak zorundasın" demeye hakkı varmış gibi. geçen günlerde bir başka hutbede "Selamün Aleyküm" demenin gereği belirtilmişti. bir başka müftü "Erkeklerin anne, eş ve kızlarından başkasıyla el sıkışması caiz değildir" demişti.
bakalım bekir coşkun 12 ocak'ta ne demiş;
"-Erkek için erkek hemşire TBMM'deki komisyonlardan geçti.
-istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan şehir hatları vapurlarında birer "dua odası" olması (Mescid in adını bu sefer böyle uygun görmüşler) kesinleşti.
-Şeriatçıların "Doğurabildiğin kadar çok doğur" kaidesine uygun olarak, çok çocuk doğuranların daha az vergi vermesi yeni vergi sisteminde yerini aldı.
-izmir ve çevre illerde ünlü heykeltıraşların eserleri, özellikle kadın heykelleri bir gecede kırıldı.
-Selamlaşmada "Günaydın", "Merhaba", "Tünaydın", "iyi günler" gibi dileklerin dinen uygun olmadığı, bunun yerine "Selamünaleyküm" demenin gerekli olduğu resmen açıklandı.
-Başbakan ın "Tanırım ve kefilim" dediği, BM ye göre uluslararası terörist sayılan El Kadı yı soruşturan maliye başmüfettişine bir günde tam yedi ceza verildi.
-imam hatiplerin önünü açmak zor gözüktüğüne göre, gelecek yıl uygulanacak müfredatta, tüm ilköğretim imam hatipleştiriliyor. Çocuklara cami krokisi çizdirmek de var müfredatta, CD lerle "hac ibadeti" de, uygulamalı abdest de.." o dönem bir hafta içinde olanlar bunlarmış, ne çabul unuttuk değil mi?
"lafa bak dalgaya alalım, eğlenelim desek", öyle bir hale geldi yaşanan olaylar bunlara mizahi yaklaşmak oldukça olanaksız, dramatik bir gidişattan başka bir anlamı yok. biz değişiyoruz, aramızdaki iletişimden, yemek yemeye, sosyal ilişkilerimize kadar her yere müdahil oluyorlar, bambaşka bir yerlere çekilmeye çalışılıyoruz. cumhuriyetin bütün kazanımları, bütün o aydınlanma devrimleri, atatürk'ün yol gösterdiği fikirleri ortaçağa dönmek isteyen bir güruhun elinde oyuncak olmuş. değiştikçe bu gidişatı fark edemiyor, kayıtsızlaşıyor, duyarlılığımızı kaybediyoruz. ne de olsa baştan başlıyor değişiklik, abd emperyalizmine karşı duran hoca'nın ardından pek bir amerikancı müritler değişmiş aslında biz değişsek çok mu?
bazı "iyiliksever", "yufka yürekli" (!) kamerasız, reklamsız düzenlemedikleri hayır yemeklerinden, iftar sofralarından, izdihama neden olan kimi ünlülerimizin ilkel erzak dağıtımlarından sonra hiç televizyonda gördünüz mü? buralarda bulunan ve yılda bir kaç kez karnını doyuran insanların "allah razı olsun, evimize et girdi" dediklerini, adamın karnı yılda bir kez doyuyor, ayıptır! sen bu adama kalk "sağ elinle ye" de, bari bir düşün, insaf eyle ve ekle "bulabilirsen" diye. insanların evi yıkıldı daha geçen gün, bu nasıl bir anlayış nasıl bir düzendir. sayın müftü desene, belediyelere; "binaları kontrol edin, depreme hazırlıklı olun", "deprem olmadan bina yıkıldı, insanlar öldü, bu ne lan!" de, desene iktidara; "insanlar işsiz, iş alanı yarat, yatırım yap, insanlar yokluktan, başıboşluktan birbirlerini kesiyor sokaklarda".. bir gün olsun de, "müslümanın eline, ağzına, diline yön vereceğine, bir gün olsun hayatının değerini hatırlatsan, onun hayatına yön verenlere"..
ama gerek yok, nasılsa "ılımlı islam"a uygun adım yürüyoruz. herkesin rolü var, herkes rolünü layıkıyla oynuyor. roller amerika'da dağıtıldı çoktan. diyanet'in bütçesi dışişleri ile içişleri'nin toplamı kadar, bu kadar parayla bir şeyler yapmak lazım tabii. uyutun bakalım nereye kadar!
tekrar edeyim ki kuran da böyle bir şey yoktur. bunlar o devrin adetleridir. hem bunu yapacak olana kimse yapma, yapmayacak olana kimse yap dememeli. bunu dinin bir parçası görenler için bir şey daha var ki çatalla, kaşıkla yiyorsanız mantıken zaten sağ sol farketmez. çünkü el ile değil çatal, kaşıkla yiyorsunuzdur. aynı abdest alırken eli yıkamak farzını yerine getirmek için su geçirmeyen eldiveni elimizden çıkardığımız gibi. çünkü eldiven el değildir. *
siz böyle anlamsız meselelerde tartışa durun daha.
dinimizin doğruları kuran-ı kerim dedir...
uygulamalar çeşitlik arz eder. bunun en güzel örneği "mezheplerdir".
zamanında ve hatta hala günümüzde mehtaplı gecelere bakarak büyük abtestini alan insanlar var.
burada yapılmak istenen insanları biraz olsun salgın hastalıklardan korumaktır. saygı duymak lazım.
lakin tuvalet kültürü oluşturmuş insanların ve toplumların (klozetlerde taheret suyu, tuvalet kağıdı, sabun ve havlu kullanma) eski dönemde kalmış iyi niyet içerikli söylevlerini fanatik olarak algılamak ve öteki konumuna getirmek bize zarar verir.
avrupaya tuvalet kültürünü bizim getirdiğimiz söylenmekte. doğrudur hala öğrenmeleri gereken şeyler vardır. lakin bu adamlara nereye s.cacaklarını öğretememişiz. 200 yıldır ağzımıza sıcıyorlar. bırakalım artık hangi elle ne yenir nasıl yeniri de çalışmaya başlayalım.
gerçek bir solağın sağ elle yemek yemesi olanaksızdır .mutlaka solaklıkk yüzdesinde düşüklük vardır. gerçek bir solağı anlamak için önüne bir çorba eline bir kaşık verin ortaya çıkan postmoderndesen çalışması sizi şaşırtacaktır. böyle oldum sa kabahat kimin.
aslinda tam olarak catal bicak kullanma aliskanligi ve görgü kurali üzerine yayinlanmis onlar bati adeti denilmeye calisilmistir.daha vahimi budur.en sonunda siktiredin catali bicagi elle yiyin deyiceklerdir heralde.ayrica (bkz: killanan adam) (bkz: elalem uzayda halay cekerken bizim hangi elle 31 cekecegimizi tartismamiz)
sünnettir. benim gibi solak olanlar için zordur başta, ancak alışırsanız sorun yoktur. hoca değilim, hutbe verecek bilgim yok ama, zannımca sol elle taharet alındığı için sağ elle yenmesi tavsiye edilmiş ve bizzat efendimiz(s.a.v.) bunu uygulamıştır. sünnete uymak sevaptır ancak uymayanlar kafirdir diye de bişey yoktur. din ile alakalı gördüğünüz herşeye bok atmaya çalışmadan önce okuyun, öğrenin de ondan sonra fikirlerinizi yazın. hayır, bazıları bu adabı yobazlıkla eşdeğer gördüler de ondan dedim...
nedense dinle, diyanetle ilgili konular olunca bu kavramlarla ilgisi olmayanların celallenip hemen kağıda-kaleme, klavyeye sarılarak ona-buna ayar vermeye kalktığının görüldüğü örneklerden bir tanesidir. kardeşim, hutbeyi hazırlayan müftülük veya diyanet, hutbe camide okunsun diye hazırlar, sokağa hitap etmez. zaten hutbelerde işlenen konular, camiye-cumaya giden insanların bildiği veya ön-kabul olarak benimsediği şeylerdir. yani anlatılan şeylerden rahatsız olmaz. peki hayatında caminin kapısından dahi geçmemiş insanlara ne oluyor ki, kendilerine hitap etmeyen şeylere bu kadar tepki gösteriyorlar? bu arkadaşlara şunu sorsam kabul ederler mi acaba; madem devletin bir kurumunun böyle konularla ilgilenmesinden, fetvalar vermesinden rahatsız oluyorsunuz, kaldıralım o zaman diyanet'i, din işleriyle vakıflar, cemaatler ilgilensin. daha mı iyi olur, ne dersiniz?