içinde sol geçmesi son derece sakıncalıdır ki, sol tanımı gereği halka ait olandır, onları o iktidara taşıyacak halk bir takım güçlerin varlığı solun kendi tanımına aykırıdır.
tsk, abd, ab yada diğer bir takım güçlerin etkisiyle iktidara gelecek olan herhangi bir parti asla sol, sağ, islami ya da herhangi bir şey olamaz onlar ancak uşak, maşa yada piyon olur.
türkiye'nin içinde bulunduğu anti-demokratik durumu ve giderek oligarsik bir yapı halini alan iktidarı değisime zorlamak için kesinlikle hayata geçirilmesi veya en azından tesebbüs edilmesi gereken olgu.
en büyük handikapın iran,suriye,mısır gibi ülkelerde kullanılan yüzde 10 lu baraj olduğunu seçenektir..
öyle sanıyorum ki bugün kü mevcut sol/sosyalist partilerin hiç biri barajı aşma veya meclise girme gibi bir iddaada bulunmamaktadır..istedikleri sadece seslerini duyurmak ve devrime ortam hazırlamak için gerekli altyapı çalışmalarını yürütmek diye düşünüyorum.. en azından bu baraj ile ancak bu mümkün gözüküyor.
benzer bir düşünce seçmende de var..nasıl olsa bunlar barajı geçemeyecek, oyum boşa gitmesin diye oylarını heba eden sol/sosyalistlerin sayısı oldukça fazla..
oysa baraj yüzde 5 olsa, bir kaç sol/sosyalist parti birleşse ve güçlü bir kadro ile güçlü bir söylem yaratsa meclise kolaylıkla girebileceğini düşünüyorum..arz ederim.
sol'dan maksat baskın oran, ahmet insel, ufuk uras, aysel tuğluk, ahmet turk gibi gerçek solcular ise mumkundur. hatta desteklenmelidir. yok chp, add ve kemalizm müritleri gibi çakma solcular kastediliyor ise yok ben almayım.
soldan maksat liberal solcularsa direk kaçmak gerekit. hele ki ufuk uras ve baskın oran gibilerse zaten aynı ortamda bile bulunmayın. ha kemalizm dediğiniz duyar gibi oluyorum ama ne yazık ki kemalizm sol ile örtüşmez.
sanırım içlerindeki kinden ötürü bir takım şahısların anlamakta zorlanacağı türden bir iddia ile karşı karşıyayız. her neyse başlıkla ilgilenmek onların olsun biz işimize bakalım. türkiye'de sol bir iktidar seçeneği yaratmak tıpkı diğer ideolojilerde olduğu gibi solun kendi tanımını da ortaya koymaktır. sol maalesef inkarcı bir halkçılık, ikirci bir bağımsızlıkçılık ve muhafazakar bir aydınlanmacılık olan bir kemalist sol değildir. diğer yandan ise emperyalizmle kol kola girmeyi, sermaye sınıfına gülücükler sunmayı bilen sivil toplumcu, tek derdi türkiye'nin demokratikleşme süreci olan liberalizm de sol değildir. bu iki akım derhal dışlanmak zorundadır. bu noktada elzem olan durum liberal solun kendisidir. yoksa kimi yanlardan çoktan kemalizm kendini soldan ayırmıştır. fakat sola müdahale eden liberal kanadın tasfiyesi elzemdir. o halde sol nedir?
sol kendi yarattığı evrensel değerlere sahip çıktığı ölçüde soldur. sol, emekten yana anti-emperyalist bir yurtseverliği devrimci mücadeleye kazandırmalıdır. sol işçi sınıfı yurtseverliğini bir kenara yazmak ve anti-emperyalist mücadeleyi büyütmek zorundadır. sol, faşizme ve şovenizme karşı olmalıdır. sol halklardan yana, bütün ülkelerin işçilerinin birleşmesini savunan antiemperyalist, anti kapitalist bir sosyalist mücadele ile sol olabilir. sol bu ölçüde sosyalizmdir. sosyalizmsiz sol ancak rakı şisesindeki balık gibidir, işlevsizdir. o nedenle solun bir birlikteliğe ihtiyacından çok, devrimci çizgisini büyütmeye ve iktidar perspektifine sahip, parlementocu siyasetten uzak durduğu ölçüde solculuğunu koruyabilir. aksi taktirde bir sol iktidar beklemek, chp ya da baskın oran tarzı burjuva siyasetçilerinden bir şey beklemekle bu iş olmaz.
Bu ülkede sol ya da sosyalist bir iktidarın * burjuvazi parlamenter sistemine angaje olarak kolpa seçimler yoluyla halkın iradesi yerine millet iradesi ve hatta ne yazık ki sermayenin iradesini hedefleyerek partileşme yoluyla kurulamayacağı gerçeğinden yola çıkarak ufak radikal sol gruplar dışında hiçbir zaman işaretlenmeyecek olan sorunsalın seçeneğidir. Ne yazık ki bu ülkede en sol sendikanın bile borusu ötmemekte , adına sol denilen partilerin ab, abd ve diğer emperyalist tekellerle her türlü konuda ülkesindeki emekçi ve işçilerin hak ve özgürlüklerini yok ederek anlaşmalar yaptığı görülmekte ve bunun adına da Atatürkçülük denilmektedir. Zira bu yüzdendir ki japon yapıştırıcı ile kıçlarını yapıştırdıkları o kırmızı geyik koltuklarında göt büyütmekten başka bir fonksiyonu bulunmayan sermayenin vekilleri ya da ishak Alaton ve türevi kapitalist taşeronlar , medya patronları son zamanlarda işçilerin ve emekçilerin iradesi olan sosyalist bir devletten salt marksizme duyulan sempatinin laflarını ederek gülünç durumlara düşebilmektedirler. Her ne kadar niyetleri yüzlerinden ta fezadan okunsa bile.*