"Öyleyse yargıçlar! Sizde benim gibi ölümden korkmayınız. Şunu biliniz ki iyi bir insana ne hayatta, nede öldükten sonra hiçbir kötülük gelmez. Onu ve onun gibileri tanrılar daima korurlar. Benim yaklaşan sonum, sadece bir rastlantı işi değildir. Tam tersine ap açık görüyorum ki ölmek, böylece bütün acılardan kurtulmak benim için daha önemlidir."
Belki içinizden biri bütün bunlara karşı diyecek ki: “Sokrates, bunların hepsi güzel ama uğradığın bu suçlamalar nereden çıkıyor? Herhalde alışılanın dışında bir şey yapmış olacaksın ki aleyhine bu gibi suçlamalar var. Sen de herkes gibi olaydın bütün bu dedi kodular çıkmazdı; o halde, hakkında acele bir hüküm vermemizi istemiyorsan bite bunların sebebini anlat.”
Bunun üzerine bilgisi ile ün almış birine gittim, kendisine iyice baktım. Adı lazım değil, denemek için seçtiğim bu adam devlet işleriyle uğraşır. Vardığım sonuç şu oldu: bu adam çok kimselere, hele kendisine bilgin gözüküyor ama gerçekten hiçbir bilgisi yok. Bunun üzerine kendisini bilgin sandığını, hakikatte ise olmadığını anlatmaya çalıştım.
"Herhangi bir alanda onların anladığı şekilde bilge ve onların anladığı şekilde cahil olmaktan kaçınmalı mıydım yoksa onlar gibi (kendini bilge sanan bir cahil ) mi olmalıydım? hem kendime hem de kehanete olduğum gibi kalmak daha iyidir yanıtını verdim. "
maslow'dan yüzyıllar önce kendini gerçekleştirme onuruna erişebilmiş bir adamın sözleri.
Genel olarak kitapta Sokrates'in araştırıcı , sorgulayıcı ve eleştirici yanı tutumu toplumda fazlasıyla tepki uyandırıyor.
Tanrılara inanmadığı , gençleri doğru yoldan ayırdığı gerekçesiyle Sokrates suçlanarak kendini mahkemede buldu.
Sonuç olarak Sokrates ; insanlık için yaşamış ve insanlık için ölmüş bir adam. Kendisi kabullenmese de belki gerçek bir bilge.
insanları uyandırmak için biraz rahatsız etmiş bir kişi. Aklı ve bilgiyi savunmuş , tutkuların kölesi olmayı reddetmiş birisidir.
Bu kitabı okuyun okutturun.
kendisini devletin tanrılarına inanmamakla, gençleri yoldan çıkarmakla, güneşe ay'a taş toprak demekle suçlayan atinalı meletos ve anytos' un açtığı ve kazanarak sokratesin idam edilmesine sebep olan dava da yaptığı savunmadır. sevgili sokrates atinalıları ve yargıçları uyarmıştır; gerçekleri görmesi için yaşlı bir adamı, bir bilgini idam etmenin kendilerine ömür boyu utanç getireceğini anlatmaya çalışmıştır ama nafile sonrasında canını almışlardır.
aslında çoğu insanın kendini bilgili zan'ı ile yaşadığı ama hiçbir şey bilmediğini anlatmaya çalışır.
" o araştırmalarımda baktım, asıl bilgisizler, bilgilidir diye tanınmış olanlar! boştur denenler de ise daha çok akıl var. "
tanrının insanlara cehaletini hatırlatması için belki de onu görevlendirdiğini düşünmüş ve paylaşmıştır.
" asıl bilen, atina yargıçları, belki yalnız tanrıdır; o sözü ile de insan bilgisinin büyük bir şey olmadığını, hatta hiçbir şey olmadığını göstermek istemiştir; sokrates demiş olması ancak bir söz gelişidir; "ey insanlar! aranızda en bilgesi, sokrates gibi bilgeliğinin gerçekte bir hiç olduğunu bilendir" demek istemiş. "
tüm dünyanın en büyük sorununun kıskançlık olduğunu savunmuştur, karşıyı her zaman dolaylı da olsa kıskandığımızı bize de anımsatmıştır.
"bununla beraber, üzerime ne kadar çok kin çekmiş olduğumu düşünüyorum ve hüküm giymem gerekirse,beni yok edecek olanın bu olduğunu, onun meletos, anytos değil, şimdiye kadar birçok iyi insanların ölümüne sebep olmuş, belki ileride de olacak olan iftira ve çekememezlik olduğunu düşünüyorum; çünkü bu kurbanların sonuncusu herhalde ben olmasam gerek."
eger beni ölümle korkutacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz diye atinalılara ve mahkemeye hakkın üstünü kapatamayacaklarını belirtmiştir.
" ölüm korkusu, gerçekte bilge olmadığı halde kendini bilge sanmak değil midir? bilinmeyeni bilmek iddiası değil midir? insanların, korkularından en büyük kötülük saydıkları ölümün en büyük iyilik olmadığını kim bilir? bilmediğimiz bir şeyi bildiğimizi sanmak gerçekten utanılacak bir bilgisizlik değil midir?"
onu bu şekilde baskılayamayacaklarını ve en büyük zararı masum birini idam ederek kendilere vereceklerini ve bunun bir ömür onları rahatsız edeceğini, peşlerini bırakmayacağını söylemiştir.
" bana kimse, ne meletos ne de anytos, zarar verebilir; kötü bir kimse iyi bir adamı nasıl zarara sokabilir? ancak kendine zarar vermiş olur. çünkü onların şimdi yaptıkları gibi, başka bir kimsenin hayatını haksız yere yok etmek daha büyük bir kötülüktür."
devlete karşı gelenlerin ta o çağ'dan kellesinin uçtuğunun kinayeli bir şekilde de belirtmiştir mahkemeye.
"canınız sıkılmasın ama hakikat sudur ki, devlette görülen birçok kanunsuz, haksız işlere karsı doğrulukla savaşarak size veya herhangi başka bir kurula karşı giden hiçbir kimse ölümden kurtulamıyor."
siyasetin yalan dolan hile hurda olduğunu ve girenin çamura bandığı da söylemekten geri durmamıştır.
" ben bir siyaset adamı olmak için fazla dürüst olduğumu düşünerek, size ve kendime iyilik etmeme engel olacak hiç bir yola sapmadım!"
çiçekleri kopararak baharın gelişinin engellenemeyeceğini anlatmaya çalışmış ama nafile.
"insanları öldürmekle, herkesi kötü hayatınızı kınamaktan alıkoyacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz."
son öğüdünü tüm insanlığa veren yaşlı sokrates ölümünün kucağına güle güle koşmuştur.
"sizden dileyeceğim bir şey daha kaldı: çocuklarım büyüdükleri zaman, atinalılar, erdemden çok zenginliğe yahut herhangi bir şeye düşkünlük gösterecek olurlarsa, ben sizinle nasıl uğraşmışsam, siz de onlarla uğraşınız, onları cezalandırınız; kendilerine, kendilerinde olmayan bir değeri verir, önem vermeleri gereken şeye önem vermez, bir hiç oldukları halde kendilerini bir şey sanırlarsa, ben sizi nasıl azarlamışsam, siz de onları öyle azarlayınız. bunu yaparsanız, bana da, okullarıma da doğruluk etmiş olursunuz."
Doğruyu anlatmak pahasına asılmayı göze alan büyük insanın hakim karşısındaki savunmasını anlatan kitap. Sokrates in düşmanı vardı. Asılması için elinden geleni yapıyodu.
bi de sokratın qapaq'ı var. karısı seni haksız yere asacaklar ne bu sakinlik dediğinde '' ne yani, bir de haklı mı olsalardı?'' diyerek karısını dumur etmiş. ben bilmem büyükler öyle anlatıyo. kısacası sokrat cool adammış. hiç bişiy yazmaması da buna kanıt gibi sanki.
yaşandığında toplumun neredeyse her kesiminin haberi olduğu, ağır suçların işlendiği olaylardan sonra gündeme gelen idam cezası hakkında birkaç fikir verebilecek efsane eser.
sokrates'in kendisine verilecek ceza hakkında diyalogların olduğu bölümde "Ölümün bir iyilik mi yoksa bir kötülük mü olduğunu bilmediğim halde, muhakkak kötülük olan bir cezayı neden teklif edeyim?". burada sokrates'in muhakkak kötülük olarak gördüğü ceza hapis cezasıdır.
mesela özgecan aslan cinayetinden sonra "idam cezası geri gelmeli mi" tartışmalarına karşı belirtilecek fikre bir altyapı oluşturabilir sokrates'in hapis ve idam hakkındaki bu düşünceleri.
ölümün özgecan'ın katili için bir iyilik mi yoksa kötülük mü olacağını bilmediğimiz halde, muhakkak kötülük olan hapis cezasını uygulamanın yerinde olacağı; bu eseri okuduktan sonra edindiğim görüştür.