sokrates in diskurunda hakikat ve kudret

entry3 galeri0
    1.
  1. (sözü geçen 2. eser soren kierkegaard'ın Felsefe parçaları ya da bir parça olarak felsefe adlı eseridir ki biraz onunla ilgili bir çıkarım da yapacağım.)

    Öncelikle iki eser arasındaki en belirgin farkın hakikatin varlığı ve yokluğu arasındaki kesinlik yada süphe üzerinde birleştiğiyle başlamak bence doğru bir başlangıç olacaktır. Bu yüzdendir ki Bruns bölüme başlarken kendi görüşüne destek mahiyetinde bir alıntı için ‘’Heidegger;’’i uygun görmüştür. Bunun bir nedeni vardır ki buda Hiedegger’in hakikatın kapsamı hakkında yapmış olduğu tanımdır. Hakikat denilen şey sabit bir kesinlikten uzak olmasıyla alakalıdır.

    Hakikat bu bağlamda var olanı ortaya çıkarma olsa bile o kadar kolay bir şey değildir. Bir insan kendi hakikatini açıklarken uzlaşmacı ve ikna edici orta yol arayıcı biri olabilir mi? Elbette hayır olamaz. Çünkü hakikat ancak kendisini dolaysız yoldan dışa vurmasıyla vuku bulacaktır. Bu bir insanın diğer insana ulaşması için şüphesiz ki zor bir yöntemdir. Benim bir doğrum var ve bu doğrumun başka birine de hakikat gelmesi için hiçbir gerekli koşul yok. Bu tıpkı bir zanlının ‘’Ben suçsuzum, kesinlikle bu suçu işlemedim’’ sözlerini kullanırken bu sözleri hiçbir delil aracılığı ile kanıtlayamamasına benzer. Zanlının hakikatinin kanıt olmadıkça hakimin gözünde hiçbir değeri yoktur. Bu bağlamda bakılacak olursa Sokrates hakikati ortaya çıkaran kişi değildir. Hakikate ulaşılmasında bir aracıdır. Bir işi yapan değil yaptırandır ve bir işi yaptırmak içinde o işi bilmek gerekmez. Bilinmesi gereken şey ise işçinin o işi biliyor olmasıdır. Bir mimar işçi seçerken o işçilerin binayı yapabilecek düzeyde vasıflarının olacağına güvenerek yoluna koyulur. Sonuç olarak mimar onlara ne kadar yol gösterici olarak ön plana çıkıp iltifatların tümünü toplasa dahi binayı yapan şüphesiz ki işçilerdir. Öyleyse birinin genel geçer bir hakikatten yada o hakikati bildiğinden bahsetmesi de yanlış olacaktır.

    Antik yunanın en bilgelerinden olan Sokrates’in bile bu konuda ile ilgili bir iddiası yoktur. Bunu gerçek hayattaki mesleğine atıfta bulunarak bir ebe olarak nitelendirmiş. Yani hakikati ortaya çıkartan, hakikate sahip olan değil. Bu mana da Sokrates insanlar hakkında hakikate sahip değilse o zaman neye sahiptir? Tabiki de hakikati ortaya çıkartacak kudrete sahiptir. Bu açıdan bakacak olursak Sokrates’i birebir her cümlesini bire bir ve Sokrates’in hakikati olarak algılayıp yorumlamak ta en az mimarın kendini işçilerinin yaptığı o işten kendine pay biçmesi olmayacak mıdır? Bina inşa eden kişi değildir, binanın nasıl inşa edileceğini işçiye gösteren kişidir. Halbuki hiçbirimizin Sokrates olmaya yaklaştığını bile sanmıyorum. Benim adım Yasin, Sokrates ise benim ona yüklediğim değer ve onun sözlerinden çıkacağım çıkarımların bütünüdür benim için. Yani Sokrates’i okumak beni onun hakikatine ulaştırmaz. Sokrates’i okumanın bendeki karşılığı sokrates’in sözlerininden yaptığım çıkarımlarımı kendi hakikatime katıyor olmuş olmamdır. Bu bağlamda Bruns bize varoluşsal bir açıdan bakarak Hakikatin öznelliğine vurgu yaparak sokrates’i okuyup anlamamız üzerine kurguluyor eseri.

    Değil Sokrates’in bugün birebir anlaşılması, döneminde bile birebir anlaşılması çok zor olmasından dem vurmaktadır Bruns. Bu yüzden aynı kültürü paylaşmadığımız bir insanın sözünü her ne kadar o dil ve dönem hakkında çeşitli bilgiler ve çeviri çalışmalarına sahip olsak bile o günkü anlamıyla yakalayabilmek mümkün değildir. Sokrates’in bu konudaki örnek teşkil etme rolü ise onun felsefe yönteminin anlatma soruyla değil soru-cevap yoluyla felsefeye girişmiş olmasıdır. Karşısındakinin düşünmesine olanak sağlayan sorular sormak akılda bu soruların tahlilini yapmaya itmek. işte bu bağlamda Sokrates bu konuya mükemmel bir örnek olmaktadır. Bu sebeptendir ki Soren kierkegaard’da Gerald Bruns’da aynı konu hakkında tutum alırken Sokrates’den yola çıkmışlardır. Sokrates tesadüf değil Sokrates’in konuya harika bir örnek teşkil etmesinden dolayıdır. Yani Sokrates’in bilgili olduğunu iddia etmek yada kişilere kendi düşüncesini empoze etme yanlısı olmamıştır . Bu bağlamda Bruns Sokrates’i savunma ona destek çıkma yolunu izlemekteyken, Soren Kierkegaard’da bu yanlışlamak zıttını iddia etmek üzerine yoğunlaşmaktadır.
    bir özet değil bir çıkarımdır arkadaşlar.

    Gerald L Bruns'un kitabındaki bir bölümün benim gözümdeki tahlilidir.
    5 ...
  2. 2.
  3. Hakikat dış etken teorisi elbet bir bağlayıcılığı olmadığı gibi, hiç bir bilgi hakikati tam anlamıyla yansıtamaz hakikat tinedir "öz" önce görebildiğin, yani kendin.
    2 ...
  4. 3.
  5. tam anlatamışım kendimi bazı hatalarda yapmışım bu yüzden düzelttim entryi.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük