dışarıya kar yağmıştır, bembeyaz, dümdüz bir görüntü. içi bir huzur kaplar; masum, taptaze...
sonra mahallenin çocukları arkalarından annelerini bağırta bağırta hurra diye dalarlar o güzelim manzaraya. üzerine yatan, basan, birbirine atan; sevinçle bağıran çocuklardan geriye, gri, sulu sulu bir cıvıklık kalır, toprağın karalığı karların beyazlığını kirletir. yetmezmiş gibi bir de üzerinden arabalar geçer! ama çocukların işi henüz bitmemiştir; en yakındaki bembeyaz alanı da mahvettikten sonra anneleri tarafından nadiren de olsa zaptedilirler!
"ne vardı sanki güzelim manzara dümdüz kalsa!" denildiğinde hissedilen duygudur, diye tanımı da sıkıştırıp devam edeyim;
sanki karlar sana aitmiş de onların anneleriymişsin gibi sahipleniverirsin. içini bir burukluk kaplar, kar yağmasını bu yüzden istemez olursu-
demeden bunu yapan kişiyi eleştirmeye başlıyorum:
bencilliktir bu yaptığın! hiçkimse yaşamasa orada, sen de karın keyfini çıkarmak için gider o çocukların yaptığını yaparsın, e sen yapamayınca; çocuklar tadını çıkarınca kıskanıyorsun elbet. doğru sen de haklısın; o çocuklar gibi zamanında mutlu mutlu oynasaydın kıskanmazdın onları...