"bir hanımefendi gibisin" dediğinizde sokakta ya da "mutfakta bir aşçı", bu hoşlarına gidecektir, onore olacaklardır. ancak bir kadına yatakta "tam da bir hayat kadını gibi seks yapıyorsun!" dendiğinde vereceği tepkiyi merak ediyorum ancak yine de hayal etmek istemiyorum.*
sokakta beyefendi, mutfakta asci, yatakta yorulmak nedir bilmeyen bir boğa olmaya çalışan bir erkeğin aradığı kadın tipidir. bir erkek olarak bunu başarabildikten sonra başlıktaki özelliklere sahip bir kadın olmadığından yakınmanın daha doğru olduğu düşüncesindeyim. bu talepte bulunabilecek bir erkek miyim değil miyim bunun cevabını ben değil sevgilim verebilir o ayrı.
olması gereken kadındır, iyi sevişmenin orospulukla kıyaslanması doğru olmasa da üzerine bu kadar düşülmemelidir; söylenmek istenen gayet açıktır. orospuların iyi seviştiği kanaatine nereden varıldığını da anlayabilmiş değilim. fakat kocasının karıya kıza bakmamasını, porno izlememesini isteyen kadın da bikbik yapmak yerine, oradaki kadınlar kadar olmayı denemelidir. kocasına karşı yaptıklarını fahişelik olarak görecekse zaten siktirsin gitsindir.
ne bu kompleks abicim, ben anlamıyorum. kendi paramı kazanırım sana muhtaç değilim, yatakta mutlu etmem ben orospu değilim. kocanı mutlu etmemek için düz duvara niye tırmanıyorsun ablacım, adam senin yüzünden ağlıyo lan?
kadınına orospu diyene bizim toplumumuzda gavat derler. çünkü biz o kadınlar için yaşarız.
''kadınlarımız,
Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.''
o..pu demektense sevdiğini mutlu eden desek daha bir makbule geçer sankim. ayrıyetten her türk kadını öyle ya da böyle mükemmel aşçı olur ki "anne yemeği" diye bir kavram çıkar buradan.
sokakta "edebiynen" dolaşmak da kadın olsun olmasın her insanın yapması gereken bir iş olduğuna göre, bu üç sıfat için "yok erkeğin kalıplarına girmiş kadın, yok ütopya" diyip durmamak lazımdır zannımca.
sokakta hanımefendi, mutfakta aşçı olması zaten türk kadınlarının taşıması gereken ve onlardan beklenen özelliklerdendir. ancak üçüncü şık, bu iki özelliğin güzelliğini rencide etmektedir.
