kral dikkat et, biri seni oyalarken diğeri arka çantayı açıp soyguna başlamasın.
insanların acıma duygusundan faydalanan çok fazla tip var. hepsi öyle değildir tabiki ama yine de dikkatli olmak lazım. özellikle motosiklet kullanırken.
karsidan karsiya gecmek isterken, acimasizca gelen otobusun altinda kalan cocuk. beyaz corabi camurdan kirlenmis, ayakkabisi ayagindan firlamis, cansiz bir sekilde otobusun altinda yatan cocuk. ustune "sen oldugunde bile buna layiksin" dercesine ortulmus olan cop posetleri acilmis olan cocuk. oldugunde bile usumeye devam edecek cocuk. cocuk. goz yaslarimin asla geri getirmeyecegi cocuk. ayaga kalk guzel cocuk, kalk da gozlerin parlasin. ama kapanmis o gozlerin bir daha acilmamacasina.
ne güzeldir "sokak" sözcüğü !
"çocuk" sözcüğüde güzeldir.
ama biz, sokak çocuğu tanımını kötü amaçlı kullanırız.
sokak çocuklar:
kimileri "ev ödevini" yaparken, sokakta oynayan çocuklardır onlar.
ben sicacik yatagimda uyurken, kim bilir nerede soguktan donan cocuk. ben istedigimi yerken, kim bilir acliktan hangi pislekleri yapmak zorunda kalan cocuk. kahretsin, bazi seyleri farketmek icin daha ne kadar kisinin yok olmasi lazim.
bedirhan gökçe nin enfes şiiri...söyleyiş, vurgulayış, tonlama insanı alıp bi yerlere götürür...
Sayfa no YOK
Cilt no YOK
Hane no YOK
Ana adı?
Ben sokak çocuğuyum abi
hani şu uçurtması asılı kalan çocuk varya,
bilyelerini rüyalarında unutan çocuk,
ve oyuncaklarını masal kahramanlarına kaptıran çocuk
o benim işte , o benim abi
sahi, bir annem olmalıydı değilmi?
ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa
sahi abi, tadı nasıldı anne sütünün?
anneler nasıl okşar çocuklarını
anne kokusu nasıldır kimbilir?
ana ha?
bir anne çizebilirmisin benim için
karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne
unutulmuş çocukların ürkek avuçlarına bir anne
ve yanına beni eklermisini abi?
tıpkı sulu boya resimlerdeki gibi
sımsıcak...
Sahi abi, senin gözlerni kesmiyor değilmi
bir köprünün soğuk giergin ve karanlık bedeni
sahi sen hiç seyrettinmi ay dedeyi bir köprünün altından?
üşüdünmü abi kayan bir yıldıza bakarken?
abi sen, abi sen? boşver...
gel boyat istersen ayakkabılarını
ben, aha şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyırom yaşama
gel boyat ayakkabılarını
boyat da resmi çıksın
dostun, düşmanın tüm kaldırımlara
sayfa no yok
cilt no yok
hane no yok
yokların varlığında tam göbek bağından yakalandınmı hiç yalnızlığa?
sahi bir de birde babam olmalıydı değilmi?
baba?
beni döveecek bir babam bile yok biliyormusun?
nasırlı ellerinde şefkat arayacağım bir insan
kim bilir bayramda neler alır babalar çocuklarına
unutmuşum !!
Bayramlarınızda vardı sizin öyle değilmi
arefeleriniz...
bayramlarda temize çekilen dostluklar vardı sonra
oysa ben kırık dökük ıslıklar ısmarlıyorum
güneşe ve mehtaba...
yankısız, benstelenmemiş ve bestelenmeyecek
serseri ıslıklar...
bir babam olsaydı belki yeterdi
çocuk olurdum eskisi gibi
şımarırdım öylesine
boşver abi, kimin neyine bayram
kimin neyine hediye, baba kimin neyine abi
sahi senin düşlerin vardır
söylesene, göremedğini rüyanın düşünü kurarmısın
ahmet, bir düş görmüş geçenlerde
yorgun ve geç gelen bir geccede
utanırken anlattı, anlatırken utandı
bir ip bağlamış gök kuşağına
"bak ana uçurtmamı gördünmü
ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları?"
ahmetin düşü işte...
bana düşlerini kiralarmısın abi
bedava boyarım ayakkabılarını
bana düşlerini, düşlerini abi
boşver..
bak iyi parlayacak bu ayakkıbılar
en parlak ayakkabılarınla yürüyeceksin yaşama
sen düşünme, sokaklar düşünsün beni
gazete manşetleri, 3. sayfa haberleri düşünsün
isimsiz bir damla gözyaşı düşünsün
sen beni düşünme, düşünme be abi
nasıl olsa ben olmayan ayakkabılarımın sıcaklığıyla
basıyorum tüm kaldırımlara...
olmasa da annesi babaası sokakların
sokak çocuğuyum işte
ben sokak çocuğuyum
kazanılmadan kaybedilmiş bir geleceğin herhangi bir yerinde
ben sokak çocuğuyum abi
hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan
oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk var ya
işte o benim
o benim abi
o benim....
çok yalan söyleyendir, yala söylemekten anlarmış gibi.
aslında o kadar barizdir ki söyledikleri yalanlar, ama bilmezler anlaşıldığını yalanın.. bilemezler; çünkü onların hayatının sınırları sokaklarla çizilmiştir, evleri yok işte, anaya babaya hesap vermek nedir bilmezler belki çoğu yalanın ne olduğunu bile bilmez. doğru yanlış algısı yoktur çoğunda.
henüz 9 yaşındayım, dedem o sıralar çok hasta olduğundan annem ona bakıyordu beni de annem rahat etsin diye istanbul'a halamların yanına gönderdiler, avcılar'da deniz manzaralı yüksekçe güzel bir sitedeydi ev..
günümü sabahtan akşama kadar sahilde geçirirdim, bir gün sahilde bir çocukla tanıştım, sarı saçlı siyah tenli enteresan bi çocuktu, o yaşta bazı şeyleri bilemiyosun görüyosun ama adını koyamıyosun çocukta var bi haller ama bilemiyosun.
bir gün ona evinin nerede olduğunu sordum, keyfi kaçtı... cevap vermedi.
daha sonra defalarca sordum, ya sinirlendi ters laflar etti ya sustu ya da yalan söyledi söylediği yalanlar öylesine saçmaydı ki 9 yaşımda olmama ve o benden yaşça büyük olmasına rağmen anlıyordum.
sonra bir gün ısrarıma dayanamadı "sana söyleyecem ama başka soru sormayacan" dedi.
peki..
"benim evimin altı var üstü yok" dedi.
anlamadım, ama üstelemedim de.
yıllar sonra bugün bu lafı hatırlıyorum ve gözlerim doluyo, evimin altı var... üstü yok...
bir başkasıyla da geçen gün halk otobüsünde karşılaştık, aynı o istanbullu gibi kokuyodu, leş gibi.. ama tiksinmiyordum iğrenmiyordum aslında tiksinebilirdim; ama her gün gözümü yumduğum bu gerçeği görünce kendime duyduğum tiksintinin önüne geçemiyordu.
oturdu yanıma her yer boştu; ama o yanıma geldi. nereye gidiyosun dedi, şaşırdım kızılaya dedim. bisküviden 1 tane verir misin dedi elimdeki eti cin paketini gösterip, uzattım içinden aldı bi tane.
yemeyi bilmiyordu kardeşim... inan ki bilmiyordu, tek lokmada atıp kabalık etmek istemiyordu sanki, ısırdı kirli çenesinden aşağı doğru düştü irice bi parça, sanırsın ekmeğin arasına salça sürmüşsün yumulmuş onu yiyor, aynı öyle yiyordu.
sonra biraz kendime geldim, olayın şokundan kurtulup.
sen nereye gidiyon dedim.
düşündü, aktepeye gidecem dedi. güzelmiş dedim..
evin orada mı?
kaldı öyle, hatırladım o manzarayı, güzel bi yalan geliyo..
orda da var yenidoğanda da var...
okuyon mu dedim.. altındağda bi okul ismi söyledi, 10 dakka sonra yine başka türlü sordum bu sefer başka bi okul ismi söyledi.
senin okumaman, evinin olmaması, bu gece soğukta o boş arsada üzerindeki incecik eşortmanı kendine yorgan yapıp uyuman suç değil, ayıp hiç değil, ayıp varsa benim, günah varsa benim, eğer küfredilecek biri varsa o benim küfret bana sabaha kadar diyesim geldi.. sustum.
canım çok sıkılıyo bu hale, çok.