istiklal caddesi boyunca,birbirinden tamamen farklı müzik yaparak ne kadar zengin bir kültüre sahip olunulduğunu kanıtlayan müzisyenler.ve diğer sokakta müzik yapan insanların tümünün dahil edilebileceği grup.
bilgisayarın önünde sıkıntıdan patlar vaziyette otururken karamsar dünyayı bir anda şenliğe dönüştürebilen kişilerdir sokak müzisyenleri. mutluluğun müziğini yapan insanlardır.
yüksel caddesi'nde, özellikle akşamüstü karşılaşabilmenizin mümkün olduğu müzisyenlerdir. yüksel caddesine bir anlam daha katan insanlardır. gönlünüz şenlenir.
dünyanın hemen hemen her yerinde vardır bunlardan.
ankara'da yüksel'de vardır mesela. ara sıra karanfil'e de elinde sazıyla birisi gelir oturur.
istanbul'da istiklal'de rastlarsınız. ayrıca maltepe'de sahile inmek için girdiğiniz bir altgeçidin akustiğini kullanan zeki müzisyenlere de rastlarsınız.
sivas'ta 6 dil bilen, at çiftliği olan, ahşap oymacılık kursu veren ve sayamadığım nice marifeti olan bir cemal hoca, sırf zevk için oğluyla çıkar istasyon caddesine...
almatı'da ressamlar sokağında bir saksafon gönüllüsü caz'a doyurur sizi, yağmurlu bir havada. belki biraz geride alt geçidin ordaki gitaristleri de tercih edebilirsiniz.
güzeldir sokak müzisyenleri, sokakları da daha bir güzel yaparlar.
"sokak müziği yoktur, müzik sokakta da olmalıdır...
sokak oyunu yoktur, oyun sokakta da olmalıdır...
sokak sergisi yoktur, sergi sokakta da olmalıdır...
sokak sanatı yoktur, sanat sokakta da olmalıdır...
ve esasen;
sokak hayatı yoktur,hayat sokakta akmalıdır...
ama maaleef günümüzde hayat sokaktan dışlanmakta ve sokaklar tamamen ticari faaliyetlere peşkeş çekilmekteler..."
bir üst geçitten geçerken duydum gelen müziği ilkin, merdivenleri çıktığımda kızıl saçlı, zayıf yapılı bir adam gördüm akordeon çalan, yanında sekiz-on yaşlarında küçük bir kız çocuğu içinde tek bozukluk dahi olmayan plastik bir bardak tutuyordu elinde; esen rüzgarın soğukluğuna inat yukarıda tutmaya çalışıyordu bardağı üstelik, sıkılmışa benzemiyordu, adamın yüzü gülmüyordu ama, öyle içten bir doğaçlama müzik yapamazdı zaten mutlu bir insan; öyle soğukta, çocuğuyla... insanların orada yapılan sanatın bir emek, bir alın teri, çoluğun çocuğun rıskı olduğunu anlamaları için o çocuğu oraya diktirenler utansın...
romanya yı hagi yle tanıdım ben, çingene deyince akla ilk gelen isimlerden; bir de akordeon sesini duyunca hep savaş gelir aklıma... müziğe işlenen dramlar, trajediler...
kim bilir neden göçtü geldi istanbul a, neden müzisyenlik yapıyor sokakta? çocuğu neden okulda değil? anne nerede? ne yapar?
bilmiyorum... senaryo yazmak kolaydır, bir de hayaller kurmak...
hayaller... akordeon eşliğinde dans eden çingene kadınları ateşin etrafında, rengarenk giysiler, boşalmayan kadehler; bir de yüzlerden eksik olmayan gülümsemeler...
gerçekler... gerçekler var... savaşlar var, sokakta yatan insanlar var; yersiz yurtsuz... metropol rüyasında kaybolan insanlar...
ama akordeon var, müzik var... ve yanımızdan geçen yüzlercesi dönüp bakmazken benim nacizane ilgime ve müziğini kaydetmek istememe karşın anormal şekilde sevinen bir müzisyen...
gerçekler var... türkçeyi fazla bilmeyen bir göçmen ve müziğin büyüsüne kendini kaptırmış bir adam... hiç sohbet etmesek bile çok güzel bir iletişim kurduk biz, o acılarını, ümitlerini döktü bana; ben de zevk aldığım ender şeylerden bahsettim, konuşmadan...
belki de michael haneke nin "iki insanın arasındaki en doğrudan iletişim yolu seks ve müziktir" demesinin nedeni bu...
hayaller var... belki de salt müziğe olan tutkusundan geldi istanbul a ve hayatta yapmak istediği tek şey bu, çocuğuyla mütevazi ve kendi içinde türlü güzellikler olan mutlu bir yaşam sürüyorlar...
gerçekler var... uzun süredir kendimi hiç bu kadar "hayatta" hissetmemiştim, romanyalının çaldığı doğaçlama müziği dinlerken; hüzünlü, derin...
insanın hayat felsefesini değiştirebilecek niteliktedirler. elinize enstrumanınızı alıp "beni de alın" demek istersiniz. parayı bölüşmek istediğinizi düşünürler. üzülürsünüz.
bir süre benim de arasında bulunduğum gruptur. her sokak müzisyeninin hayali bir gün albüm çıkarabilmektir ama bunu başarabilenlerin sayısı çok azdır. hayata dair güzel tecrübeler kazanırsınız.
benim hala aralarında olduğum gruptur. albüm gibi bir hevesim yok. dostlarımızla, sarhoşlarımızla, boğaz köprümüz ile mutluyuz. bu güzel ortamı gidip sikik bir prodüktörün ellerine teslim etmek gibi bir niyetimiz yok.