boynu büküktür, hüznü aydınlatır sokağı ve bazen bir cızırtı gelir, gecenin sessizliğinin içinden yükselen bir cızırtı. kelebekler çarpar sürekli, ürkek sokak köpekleri cesaret ve yemek bulur ışığında, güneş geldiğindeyse haddini bilerek üstada bırakır sokakları, bilir havanın tekrar kararacağını...
çocukluğumda mahalledeki arkadaşlarla bir araya gelip; bazen altında oyunlar oynadığımız, (gecenin bilmem kaçına kadar)bazen üstüne tırmanmak için birmirimize girdiğimiz, bazen boncuklu tabancalarla hedef haline getirdiğimiz bana her defasında çocukluğu hatırlatan nesne.
günümüz modellerine yakını benjamin franklin tarafından icat edilmeden önce; karpuz'dan yapılmaktaydılar. karpuz içerisine gaz lambasına ışık verilmesine benzer şekilde; çeşitli ışık saçan maddeler konurdu. kimi yerlerinden inceltilen karpuz kabuğu, çevreye az da, olsa ışık verirdi.
benjamin franklin'in yapımı ise: etrafı demirden çevrili bir direk üzerine, ayrılmış bölme içerisine elektrik akımı verilerek oluşturulmuştur.
geneli turuncu renk aydınlatan, havanın kararması ile otomatik olarak yanan lambalardır. küçük çocukların " abi sen bu lambayı bozamazsın." iddiaları ile bir çok lamba pert edilmektedir.
Teknik olarak sokakları aydınlatan bir lamba. Edebi anlamda çok şair sokak lambalarına anlamlar yükler. Misal sokak lambası altında ders çalışan 317 şeref vardır. Mahmut hocasının verdiği paltoyla soğuk kış günlerinde ders çalışan 317 şeref. Evet.