her akşam bizim sokaktan geçen varlıklardır. komşunun zavallı köpeğinin ruh sağlığını beraberlerinde götürenlerdir. erken tespit edilirse tarafımdan ifal edileceklerdir.
bir dönem her sokakta bu tip şirret çocuklara rastlanırdı. kah dersaneden dönen genç bir kız, kah karşı mahalleden gelen bir bisikletli çocuk, kah pazardan dönen orta yaşlı teyze kurban seçilirdi. ardından tu kıs kıs sesleri eşliğinde tahrik edilen köpek içinden gelmemesine rağmen bu arzulu yönlendirişe kayıtsız kalamaz, tahrikçi zihniyetin işaret parmağının gösterdiği istikamette koşardı. muhtemelen köpek 'tu kıs kıs' ne anlama gelir bilmezdi. çevredekiler de bilmezdi. bununla beraber mahallenin geri gelenleri tarafından çeşitli tahminler yürütülürdü. perde arkasındaki teyze şirret çocuğun nidasının "tut kız kız" şeklinde cinsel eğilimleri sapıtmışa yakın bir ergenin tahrik dolu seslenişi olduğuna inanırdı. bakkalın pısırık çocuğu ise tahmin bile yürütmekten acizdi. mahallede terör estiren bu türlerarası iletişimin sonuçlarından mümkün olduğu kadar kaçınmaya çalışırdı.
daha zevklisi olamaz. benim lan o piç! ama öyle yu kıs kıs kıs gibi oğlanmatik bir şekilde yapmazdık o denileni. tuttuttuttuttuttut filan derdik. kıs kıs ne oğlum ya. kıs kıs gül hesabı.
bütün uzuvlarını bahçeye sokup köpeği kızdırmaya çalışan şerefsiz ile aynı şerefsizdir. * Halbuki geneli bahsi geçen hayvandan kısadır. (bkz: kafkas çoban köpeği) *
tezedit: zall cığım entry tarihim 1970 (bkz: siz yokken biz vardık) (bkz: bir ortaklığa ne dersin)