yediğimiz tavuk,et vb. artıklarını sokak hayvanları besleme noktalarına götürüp bıraktığımız hayvanlardır. eğer orada bir hayvan varsa ve bıraktığınız şeyi iştahla da yiyiyorsa kendimizi daha da mutlu hissederiz. ürkektirler aslında, insanlardan korkarlar. tam evcil değillerdir, yarı yabani gibiler. insan cinsinden farklı tarz davranışlar gördüklerinden genelde mesafelidirler insana karşı. ama göz kırptığınızda bazıları peşinize de takılabilir.
çoğu vicdansız tipler yüzünden olduğundan daha sevil daha acınası hayat yaşayan canlılardır. o değilde başlığa bazı amına koduğumun öküz canileri de sanki acır gibi yazmış... ironik.
(bkz: timsah gözyaşları)
bu soğuk günlerde yardıma muhtaç olduklarını unutmamamız gereken canlılardır. marketlerden aç bitir salamlar alabiliyorsanız,ekmek verebiliyorsanız harika olur.
çok soğuklarda yiyecekler de donduğundan yemek bulmakta zorlanan hayvanlardır. dün konserve bıraktım balık ama bugün baktım donmuş. süt bıraktım, o da donacak büyük ihtimal. aşırı soğuklarda kuru mama mı bırakmalıyız bilemedim. bilen varsa morlattırırsa mesajı sevinirim. kediler sabah miyavlıyordu, bu soğukta çiftleşme değilse, açlıktandır diye tahmin ettim.
migrosta herkesin satın alabileceği 'dostluk maması' satılıyor. (1tl)
o güzellikler dışarda soğuktan donar, sıcaktan bunalır, açlıktan sürünürken için az da olsa cız ediyorsa(!) çantanda en azından mama bulunmalı.
keşke imkanı olan herkes sahiplense.
Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük ve modern tesisi olan Osmangazi Belediyesi Sahipsiz Hayvanlar Doğal Yaşam ve Tedavi Merkezi, binlerce kedi ve köpeğe sahip çıkıyor. Sokak hayvanlarının daha sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürebilmeleri için 10 yıldır faaliyet gösteren merkez, Türkiye’nin her yerindeki yardıma muhtaç sokak hayvanlarına da kucak açıyor. Başta kedi ve köpek olmak üzere birçok hayvanın tedavi edilmesine imkân sağlayan, ileri teknoloji cihazlarının bulunduğu tesiste, hayvanlar aynı zamanda sıcak bir yuvaya kavuşturuluyor.
maltepe belediyesi 2017 yılı içerisinde 5233 sokak hayvanını tedavi edip sokaklara tekrar kavuşturmuş. yılı yarıladık güzel rakam, onlarda hayatımızın bir parçası görmezden gelemeyiz.
Düşünsenize, onların doğal yaşam alanlarını işgal ediyoruz, utanmadan onların varlığından rahatsız olup barınaklar yapıyoruz ve özgür olma haklarını elinden alıyoruz. Bu da yetmezmiş gibi aslında doğaya ait hayvanları "sokak hayvanları" diye nitelendiriyoruz.
Sokak hayvanları değil onlar, sadece bizim sokaklarımız üzerinde yaşamaya mahkum ettik. Bazen ona bile fırsat vermiyoruz.
sokak hayvanı diye bir şey yoktur; onun adı olsa olsa sokakta kalmaya mahkum bırakılmış hayvandır. yani, yine insanoğlunun bir eseridir.
kişiler; bireysel olarak kendi imkanları, güçleri, zamanları ve ilgileri doğrultusunda sokaklarda yaşayan hayvanların yaşam alanlarına yönelik kimi zaman çeşitli faaliyetler yapmaktadır. ama asıl olması gereken ise bu tür problemlerin kökten giderilmesi adına; kamusal anlamda çeşitli protokoller hazırlanmasıdır.
şöyle ki; izlemediğim trt için vergi veriyorum, herhangi bir teknolojik alette veya araç alımında kendi bedelinin çok daha üstünde vergilendirmeye de maruz bırakılıyorum, hatta alınan vergilerimin bir kısmı ile benim ülkeme benim fikrim alınmadan sokulan mültecilerin refah düzeyi için de para ödüyorum. ama içimden gelerek vermeye hazır olduğum halde sokakta kalmaya mahkum bırakılmış hayvanlar için herhangi bir ödenek yok. kişilere ve/veya bazı(!) belediyelerin topluma şirin görünme adına yaptığı, sosyal sorumluluk kisvesi adı altında ödenek ayırdığı kimi harcamalara gebe kalınıyor.
reva mı bu?
dolayısıyla; devletin bile hor gördüğü ve sırt çevirdiği bu canlılara tecavüz, cinayet, şiddet gibi davranışlar sergilendiğinde ise adalet sadece "kabahat" olarak nitelendirip idari para cezası ile sınırlı yaptırım uyguluyor. suç bile sayılmıyor kanunda.
yani anlayacağınız; bizim, ülke olarak sosyal devlet anlayışını benimseyebilmemiz için daha çoook fırın ekmek yememiz gerekiyor. bu söylediklerimi "devleti beğenmiyor, vatan haini, siktir git o zaman" konseptinde değerlendirecek kişiler ile zaten fikir anlamında uzlaşamayacağım için o noktaya girmek hiç istemiyorum.
olay sadece kişilerde, partilerde, ekonomide değil. isimlere takılı kalmayın. ülkenin birçoğu olarak bu tarz sosyal sorumluluk hareketlerini henüz bir ihtiyaç gibi görmediğimiz, hatta bunu dile getirenleri "gereksiz duyar kasıyor." şeklinde nitelendirdiğimiz için; zihniyet olarak çok gerideyiz. elbet büyüyeceğiz, zaman gösterecek.
genelde beslerim, zarar vermem mükün mertebe yaşama tutunmaları için uğraşırım çünkü hayvanlar allahın dilsiz kullarıdır ve şüphesiz ki onların dini olsa şeytanları insandır.
elinde az çok finansman bulunan chpli belediyelerin, özellikle gelir düzeyinin kalburüstü olduğu semtlerde ihtiyaçlarına ödenek ayırdığı hayvanlardır.
okuduğum semtte beyaz bir köpek var, sokak köpeği olduğuna kimsenin inanası gelmez, köpecik neredeyse obez. ve karınları sürekli tok olduğundan sakinler, bir durakta kıvrılıp uyuyorlar ve belediye her gün köpek maması bırakıyor. onları böyle bakımlı görmek mutluluk verici.
biz onların doğal yaşam alanlarını işgal ediyoruz ve özgür olma haklarını elinden alıyoruz. bu da yetmezmiş gibi aslında doğaya ait hayvanları "sokak hayvanları" olarak nitelendiriyoruz.
kediciğim evden kaçtıktan sonra yeni birini almaya cesaret edemedim, o süreçte sokaktakilere öyle bir alıştım ki, hepsinin adı var ve hepsinin karakteri de başka başka, onlara iyi davranın.
istanbul- Maltepe Belediyesi, su ve soğuk geçirmeyen malzeme ile hazırladığı 80 tane kulübeyi, uygun alanlara yerleştirmiş.dışarıdaki küçük dostlarımızı düşünen birileri var çok şükür.