saygisizligin daniskasidir. ulan bir kere iki kere olsa insan gormezden gelecek, her hafta iki uc kere maruz kalinir. ne cok evlenen varmis su mahallede arkadas. once bir kasap havasi, ardindan balkan yorelerinden bir hava. daha sonrasinda danzel'den pump it up ve dj tiesto'dan traffic calar. o kadar acayip bir goruntu oluyor ki bu muzigi dinleyip acemice bu muzikte dans edenleri izleyen bas ortulu annelerimizi ninelerimizi seyretmek. marmaris'te diskoda misiniz aq, bi siktirin gidin ya, tez yazmam lazim...
genelde yaz ayları insanlar için çiftleşme dönemi olduğundan evlenen çiftler ve aileleri hobarey sokaklara dökülüyor. Zaten o kapı gıcırtısına oynayan teyze ve amcalara gökte düğün var desen merdiven dayıyacaklar.
şehir hayatına hiç uymayan gelenek. düğünle alakası olmayan, konu komşu hatta başka mahalle ve sokaklardaki insanları da rahatsız eden işkence türü. bu gibi uygulamalar gösteriyor ki ülkemizde kanun, nizam diye bir şey sözde var ama icraatta yok. düşüncesiz insanlar gece saat 12 yi geçtiğinde bile devam ediyorlar. polise şikayette bulunursun ama polis gelir sadece uyarır. bir müddet sesi keserler ve sonra tekrar başlarlar.
yolların acil kullanımlar dahil ulaşıma kapatılmasını gerektirecek, hasta mı, sınavı mı var diye düşünmeden evinden müzik sesi yükseliyor diye fırca atılan komsuların göz ardı edilmesi ve sokaktakı hayatın felç edilmesidir...
verdikleri rahatsızlık bir gün yetmezmiş gibi 3 gün sürdürürler.neymiş efendim adetmiş.koyarlar oraya dandirik sesli bir şarkıcı, şarkıcı denebilirse tabi bütün sandalyeler boş olsa bile tek başına söylerler.hani paraları yok ya bunların, düğün salonu tutamıyorlar ya o yüzden böyle söyleyen adamları getirtiyorlar.artık çevresindekilere illallah dedirtmiştir.cenazesi mi vardır sınavı mı hiç düşünmezler.böyle komşu böyle tanıdık olmaz olsun dedirtirler.hiç de kusura bakmasınlar efendim.ben senin zımbırtını çekecek değilim.
her ne kadar beni sinirlendirse, her ne kadar bu giriyi 'köprüüüden geçtiiii geliiiiin' şarkısını dandirik sesli adamdan dinleyerek yazsam da çifte mutluluklar dilerim.
sabah başlayıp gece 11e kadar süren insanın kafasını beynini patlatan evden kaçmasını sağlayan kutlama. kentte köy hayatını sürdürme hali diye de özetleyebiliriz tabi.
aslında ekonomik sıkıntılar maalesef insanları buna itmektedir. insanlarda ister şöyle 4-5 yıldızlı otelin salonlarında veya geniş bahçeli yerlerde düğün yapmayı, ama bütçesi ancak kapı önünde düğün yapmaya yetiyordur.
çok çok komik sahneler olur, plastik sandalyeler başlı başına bir olaydır zaten, ilk sıra genelde aile yakınları olduğundan olan iki dirhem bir çekirdektir, beyler kravatlı, ceketli, bayanlar şık giyimli, güzel makyajlıdırlar, ama arka sıralara doğrubu güzellik bozulur, yaka bağır açık, sanki düğüne değil de kahveye gelmiş gibi giyinen erkekler, üzerine bir bluz geçirip gelmiş bayanlar olur, en arkada ayaktakiler de o sokağın diğer sakinleri olur. genç ve bekar erkekler özellikle "acaba bir kız tavlayabilir miyim" kız keserler boyuna. ister evlenenlerin ailesinden olsun isterse düğüne davetli olsun yaşlı amcalar ve teyzeler çok komik bir görüntü oluşturur. özellikle de hopörlörün dibinde sohbet etmeye çalışmaları görülmeye değerdir. takı töreni çok daha komik bir görüntüdür, özellikle takı veya para takanların anons edilmesi olayı bambaşkadır. heaaa bir de dağıtılan limonata ve kuru pastanın tadına doyum olmaz.
güzel yurdumun ilginç görüntülerinden birisidir, kimine göre güzeldir, eğlencelidir kimine göre banaldir, sıkıcıdır, alaturkadır. insandan insana değişir bu durum...
hayatında hiç düğün görmemiş ve gözleri pörtlemiş bir şekilde gelinle damadın çıkışını izleyen insanların seyrettiği bir izdiham kalabalığıdır.
faydası ise, ortaya atılan 2-3 tane kızı süzen 3-5 tane abazan erkeği camdan görülüp manzaranın sıçana kadar güldürmesidir.
zararları ise, kuru gürültüdür. yaz mevsiminin gelmesiyle beraber pazar uykunuzu zehir eder, bununla beraber yapacak iş bulamayan kişi gürültüden içine edilmiş kafasıyla oturup sözlüğü açar, entry girer. neticede sözlük kazanır fakat uykusuz kalan ve çaresiz bakıma muhtaç kişi yine siz olursunuz.
sokak düğünleri küçüklüğümden beri aynıdır. düğün evinin çatısında
bayrak asılıdır.davulcu, zurnacı ve sazcı getirilmiştir.
sazcının bir yeri vardır ve ordan hem
saz çalar hem şarkılar söyler.(bayıltacak derecede)
davulcu ile zurnacı da ayakta gelenleri karşılar. misafirler
geldiğinde etrafta koşuşan çocuklara uyarılar yağar.
''oğlum, kızım koşmayın düşersiniz.'' mantar tabancası,
oyuncak vs satan amcalar vardır. çocuklar düğünlerde mantar
tabancası veya başka bir oyuncak almak için can atarlar.
o yüzden her an anne veya babasına oyuncak almak için
yalvaran çocuk görebilirsiniz.
bir de halay ekibi vardır. gelinin ve damadın tarafı halka oluşturup
birlikte halay çekerler. halaya girmek isteyen küçük çocukları
halaya almazlar. bazı çocuklarda halay halkasının içine sızıp,
havaya ateş atmek, birbirlerine bir şeyler söyleyip gülmek gibi
salakça şeyler yaparlar. bazı çocuklar ise elinde kamera olan
abinin götünde dolaşır ve kameraya çıkmak için elinden geleni
yaparlar. ''abi beni de çek n'olur abi''derler. sonunda
amacına ulaşırlar kamera onları çeker ve birbirlerinin kafasına
deli işareti yaparlar ve kameraya dil çıkarırlar.
bir de tanımadığınız halde tokalaştığınız akrabalar vardır.
bu akrabalar ikiye ayrılır, insaflı olanlar, insafsız olanlar.
insaflı olanlar sizin onu tanımadığınızı bilir ve sadece halinizi
hatrınızı sormakla yetinir. insafsız olanlar ise sizin onu
tanımadığınızı bile bile ''beni tanıdın mı?'' diye sorar.
ve sizde doğal olarak tanıyamadım dersiniz ve kendini tanıtır
sizde ''heee, tamam şimdi hatırladım'' deyip geçiştirirsiniz.
halbuki o adamı, kadını hayatınızda ilk defa görüyorsunuzdur.
bir de balkondan düğünü seyreden kadınlar vardır. sürekli sırıtıp etrafı süzerler.
düğün olduğunu bile bile o sokaktan geçen arabalar halayı bozar.
araba gittikten sonra halay tekrar kurulur ve oyuna devam edilir.
bir de plastik sandalyelere oturup ''biz en son ne zaman
görüşmüştük'' diyen amcalar vardır.
saat ilerler, sazcı hala elinden sazı bırakmamaktadır ve intihar
etmek istersiniz. babanın ayağa kalkıp eliyle ''hadi gidiyoruz''
hareketi yapmasıyla ''oh bee hele şükür'' dersiniz fakat
hevesiniz kursağınızda kalır. çünkü sırada yakın bir akrabanın
evine gidilme vardır. ama yine de o gürültüden uzaklaştığınız için
biraz seviniyorsunuzdur. eve gidersiniz sohbet, muhabbet
bir de bakmışsınız akrabaların ısrarı üzerine o gece orda kalma
kararı alınmıştır.sizde okeye dalmışsınızdır ve ''amaan kalalım
anasını satayım'' dersiniz. sabah ordan giderken ''ulan aslında
eğlendim haa'' dersiniz ve böylece 1 saatlik gittiğiniz düğünde
1 gün kalır ve geri dönersiniz. işte sokak düğünleri böyledir ve
böyle olmaya devam edecektir...
sayın taaayip erdoğan istanbul'da, sayın abdullah gül ankara'da temel atıyor. ben de burda en hayırlı temeli atıyorum diyen bir solist abiyi tanımama vesile olmuş düğündür.
bu düğünlerin en sevdiğim tarafı hoparlörün dibinde oturan başörtülü ya da türbanlı teyzelerdir (ayrı çeşit teyzeler bunlar ama özleri aynı). bu teyzelerden birini, yana yakıla, bir rock konserine götürsem on dakika dayanamaz. "ayol bu ne?", "ay başım ağrıdı", " bu da dinlenir mi evladım" diye çemkirmeye başlar eminim.
a be teyze 4 saattir hoparlörün dibinde gıkın çıkmadan, üstelik şakşak ya da fiziksel olarak olaya katılan bir beşer olan sana ne diyeyim ben? kaldı ki o sokak düğününün sesi, rock konserlerinin desibelini katlar. bir de dibinde beleş sandalye buldum diye, sökülmemecesine yapışmışsın.
evim 8.katta, düğün çok uzakta, bütün kapı pencere kapalı ve fakat kitap okuyamıyorum, uyuyamıyorum gürültüden. nasıl bir çelişki yumağısın sen be teyze? dostlar alışverişte görsün bu kadar mı değerli senin için?