Geçenlerde ilk kez okuduğum kitap. Yaş olarak geç kaldığımın farkındayım. Buna rağmen son 1/3’lük kısım zihnimde kayıp. Kimin kim olduğunu unuttuğumda tekrar okuyacağım.
Okumuştum. içindeki felsefe derslerinden aklımda hiçbir şey kalmamış. Bir de içinde varoluşçuluk nihilizm falan yoktu diye hatırlıyorum. Boktan olarak hatırladığım filmini de izlemiştim. Bu kitap niyeyse bende aşırı depresif bir şeyler hatırlatıyor. Filmini de çok soluk ve karanlık hatırlıyorum. Gecenin bir yarısı herkes uyurken izlemiştim. Kitabın hikayesi de depresiflik içeriyordu. Sanırım babası yoktu veya uzaktaydı, bir roman karakteri olduğunun farkındaydı ve bundan kurtulmaya çalışıyordu falan.
Okurken kendime istemsizce bir çok soru sorduğumu farkettiğim bir kitap. Kitapta rüya içinde rüya, hayal içinde hayal, gerçeklik içinde gerçeklik diyebileceğimiz bir durum var. Kitabı okuyanlar bilir sofie ve Alberto kitabın ortalarına doğru kurmaca bir kitaptaki karakter olduklarını anlıyorlar. Sonra kitabın anlatıcısı araya girip sesleniyor: sofie ve albertoyu anlatan ve bu klasörleri kızı Hilde için yazan kişinin hayatı da gerçek değil de ya kurmacaysa?
Kitaptaki bu durum ister istemez insana şu soruyu sordurtuyor : Ya hepimiz bir rüya alemindeysek? Nerden bileceğiz ki yaşadıklarımızın tamamen gerçek ya da rüya olduğunu?
felsefeye giriş, felsefe tarihi ve aynı zamanda kurmaca kısımları da olan ve insanı düşündüren etkileyici bir kitap olmuş.
15 sene önce okuduğum teması felsefe olan tuğla büyüklüğünde kitap.
ortamlarda “çok iyi kitap abi” diye konuşunca havalı sanıyorsunuz kendinizi, çünkü kitabı okumak değil okuyabilmek önemli. kitabı okuyup bitirmek büyük başarı şahsım adına çünkü ben 300 sayfalık kitabı 1 ayda zor okuyorum.
Annem bu kitabi kucukken okuyordu bana, sonra okumayi ogrenince ben okudum. Demek o zaman hicbir sey anlamiyormusum eglenceli geliyormus. Cunku su an baya sıkıcı bir kitap.
Tabi sahsi gorusum sizi kandirmasin. Okunmasi gerektigi muhakkak. Cunku eglenceli olmasi ile bir insana bir sey katmasi dogru orantili olacak diye bir sey yok.
başı çok güzel bir kitap. kitABIN BAŞINDA kızın kendini ve dünyayı sorgulAmasını anlatıyor fakat KiTAP ilerleyince çok yoğun ve bohem bilgilere giriyor ve kitap sıkıcılaşıyor işin açıkçası ama herkesin felsefenin ve felsefe yapmanın ne olduğunu öğrenmesi açısından okumasını tavsiye ederim.
600 sayfalık çöptür, kağıt israfıdır. 20-30 sayfada anlatılabilecek olan şeyleri 600 sayfaya yaymaktan başka başarısı yoktur bunun yazarının. okuyup da felsefeci olduğunu sanan aptallar vardır, bu kitsp felsefeye giriş falan olamaz, zaman kaybetme kitabı olabilir ancak. okumayın, okutturmayın, önermeyin.
edit 1: sorgulamayı öğretiyor mu evet, bütün felsefe kitapları çöp mü diye sorgulamaya başlamıştım.
Sanılanın aksine çok da derinliği bulunmayan bir eser. Bu kitap için sapiensvari diyebilirim. Bilgi vermede oldukça doyurucu ve zeki bir yazarın kaleminden çıkma.
“ evet, sevgili insan, sen kimsin ki tanrı’yla çekişmeye kalkıyorsun. Hiç eser kendisini yapan ustayla beni niçin yapıyorsun diye konuşur mu? Aynı topraktan bir çanağı güzel, bir diğeri değersiz yapmak çömlekçinin elinde değil midir?”
Henüz yeni başlamış olduğum Felsefeye başlamak ve temel sorunları kafanızda gidermek adına faydalı bir eser. Kitabın ilk sayfalarında Thor mitinde gülmekten kendimi almadığım tüm çevreme anlattığım bir yapıt.
Kitabı okuduğum yaşta zaten karmaşıktı benim için, bir de berbat bir korsan baskı almışım, sayfalar birbirine girmiş, cümleler karışmış, çoğu yer bulanık. En berbat kitap okuma tecrübem oldu diyebilirim. bitirdiğimde harpten çıkmış gibi yorgundum, okumadım boğuştum resmen.
bir de kitabı okurken almadığıma çok üzüldüğüm ingilizce bir felsefe kitabına mütemadiyen üzülmüştüm. kiekegaard dan girip hz. isa ve yaşadığı yerin alimlerine kadar değinen güzel bir kitaptı, hep bakıp bakıp bırakmıştım, büyük ihtimal öğrenci bütçem yetmemişti. önce bu almadığım kitabı okusa idim bu kitabı daha rahat hazmedecektim gibi geldi yol boyunca hep.