zamanla güzelliğine güzelliğine güzellik katmış güzide insandır. içi her zaman güzeldi ama zamanla dışı da içini yansıtır hale geldi. kendisine düşünmeksizin güvenmek ve dertleşmek çok kolaydır. insanı çeken bir şeytan tüyüne sahiptir. iyi ki varsın, iyi ki seni tanımışım diyorum.
Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
Taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,
Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:
Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
Ve sık sık kararı da yaldız düşer yüzünden;
Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
Güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
Gölgesindesin diye ecel caka satamaz
Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
insanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.
kendi nick altım olduğuna göre içimi dökmek istiyorum.
2 gündür çok mutsuzum. mutsuzdan da öte. öyle bir kırıldım , o kadar alındım ki bir lafa... kelimelerle anlatamam bunu. ve lafı söyleyen kişinin umrunda değil. hatta söylediği şeyin farkında da değil. ne söyledi, o laf nereye gider, altından neler çıkar, ben ne düşünürüm, ne hissederim... hiç birini düşünmedi. bir anda ağzından çıkan bişeydi. farkındayım.
belki de en çok bu yüzden kırıldım.
boş anı dahi olsa bana öyle bir şey söyleyebilirmiş demek ki.
öyle bir şey söylemede sakınca görmüyor demek ki.
ona bu davranışı normal geliyor demek ki.
benim o lafı hakettiğimi düşünüyor demek ki.
bana o kadar değer veriyor demek ki.
bunca yıllık arkadaşlığımızın bunu kaldırabileceğini düşünüyor demek ki.
ama kaldıramadı. daha doğrusu ben kaldıramadım. kırıldım. koptu içimde bişeyler...
hani bazı anlar vardır.. bir şey dersin, bir şey yaparsın ve bir şeyler biter. eskisi gibi olmaz ondan sonra hiç bir şey. o an, o yaptığın olayla bir şeyler değişmiştir. artık ne yapsan eski haline getiremezsin.
hani.. kliplerde de genelde bardak düşmesi şeklinde gösterirler bunu. ya da kahramanımız masayı devirir.. şarkı hızlanır. ve sen, şarkının o andan sonra eski yavaş temposuna dönmeyeceğini, ortada bir sitem olduğunu, duyguların daha açık seçik anlatıılmaya çalışıldığını anlarsın.
işte o bardak düşmesi olayı, bizim dün yaşadığımızdı. bardak düştü ve kırıldı. ben de çöpleri kaldırıp çöpe attım.
yapıştırmaya çalışmadım. kırıkların izleri duracaktı çünkü.. değmezdi çünkü...
hani bazı kişiler vardır hayatında.. onların sana asla yamuk yapmayacağını düşünürsün. neye kızacağını, neye alınacağını bilirler sanırsın. seni senden iyi tanır o. seni senden daha fazla umursar. sana senden daha yakındır.
öyle değilmiş o olay. ben yanlış biliyormuşum. benim umursadığım gibi umursamıyormuş insanlar bir şeyleri. hatta ben olayı abartan konumuna düşmüşüm. onda o kadar büyütülecek ne varmış.. gayet sıradan bir olaymış.
değil işte. hiç de sıradan değil. sen umursamıyor olabilirsin, ama birileri hala umursuyor bu tarz şeyleri. senin umursamaman da bunu sıradan bir olay haline getirmiyor. getirmemeli.
hani bazı insanlar vardır.. ne yapsan seni affeder sanırsın. seni hayatından çıkartmaz sanırsın. onda sonsuz kredin olduğunu düşünürsün.
o da yalanmış. kendimden öğrendim..
ben de sonsuz kredisi olduğunu sanıyordum. kötü bir şey yapsa bile niyeti kötü değildir diyordum.. demiyorum artık. sonsuz değilmiş demek ki kredisi. bitmiş demek ki.. düşürmüş kendini gözümde..
o kadar kırıldım ki.. herhangi bir tepki bile göstermedim. gerek yoktu çünkü. ne yani beni kırıyorsun mu diyecektim? yoksa bu yaptığın çok yanlış mı? gerek mi var bunlara?
eğer karşındaki senin kırılıp kırılmadığını ancak sen söylediğinde anlıyorsa... hayır gelmez o ilişkiden. ister sevgilin olsun, ister arkadaşın, ister dostun.
bazı şeylerin söylenmesine gerek yoktur. bazı şeyler söylenemez zaten. hissedersin sadece. kelimelere dökemezsin. döksen de o yoğunluğu ifade edemezsin. zaten onu yapan biri de sen yaşadığın her şeyi birebir anlatabilsen de anlayacak yapıda biri değildir. öyle biri senin anlatmana gerek duymaz çünkü.
herkese iyilik yapmana da gerek yokmuş. herkes bunu kaldıramıyormuş. iyi geçinmeye çalıştığında, bir şeyleri alttan aldığında daha da üstüne çıkıyorlarmış. yaptığın iyilikler görevin haline geliyormuş.
şafak sezer'in kendisini dansa kaldırdığı bağyan arkadaşımız. hatta şafak soffy hanım kendisini görene kadar eli havada bekledi bi' on saniye. bu dans mevzusundan sonra baya baya açıldı kendisi. ne bileyim böyle bi' havalar, bi' afralar tafralar falan. yeminlen söylüyorum bakışları değişti. *
kanal D ekranlarında kırmızı hırkasıyla gözümü almayı başaran, lise mezuniyetinde davul sesiyle coşup göbek attığım, istanbul da aynı evi paylaştığim makarna ve akıtma yapmakta usta 7 senelik arkadasım...
hayata dair yaklaşımlarıyla kimi zaman haklı, kimi zaman haksız ama genelde yere sağlam basar gibi görünen yazar. muhabbet insanıdır vesselam. teoman ile şebnem ferah'ın bir arada çıktığı ilk mekanı birlikte basacağızdır. ben şebnem'i kaçıracagım , o teomanı...
sanırım ben su satırları yazarken kendisi telekom'un azizligine ugramıştır. bu da geçer soffycan bu da geçer...