başlığı görenler demiştir herhalde "lan ne sobası ne sosyolojisi". sosyoloji toplumu incelediğine göre "soba"nın da konusuna girmesi çok doğaldır. nitekim herkes sobanın etrafında toplanır. soba birlik beraberlik demektir. anne onun üstünde ekmek kızartır, çamaşırlar onun üstünde kurur. bazen çay onun üstünde demlenir bazen soğuyan yemek onunla ısınır. çocuk elini ilk değdirişinde kızar belki sobaya ama onun ailesine verdiği gücün farkına varamaması doğaldır. soba bir gelenektir. içindeki odunun çıtırdısını duyarsınız bazen. küçük köy evinde tüm muhabbetler onun etrafında toplanılmışken yapılır.
Soba televizyonun tam tersidir. televizyon insanın zihnini köreltir soba ise insanı insan yapar. kendi ailesini tanıma fırsatını verir. bir metal parçası borusu var işte diyip geçmemek lazımdır. odanın kapısı açıldığında yaşanan ani soğumayla sobanın gücünü herkes çok daha iyi anlar. onun verdiği ısıyı hiçbir şey vermez.veremez. çünkü soba herşeyden önemlisi ruhu da ısıtır.
dışarısı soğuktur. ve soğuk sizi bir araya getirmeye mecbur eder. illaki o sobanın etrafında toplaşılır. yani kimse küsüp odasına çekilemez. kimse birbirine darılamaz. darılmış olsa bile, o soba aile meclisinin merkezi olur. herşey orada halledilir. soba etrafında yetişen bireyler, günümüz kaloriferli evlerinin yetiştirdiği bireyler gibi, orda değilmiş gibi davranmaz. hani mahallenin abileri vardır ya "bi dakka birader noluyo" diye olaylara müdahale eden, görmezden gelmeyen. şimdi gırtlağına bıçak dayanmış genç kızın yanından geçiyor zebellah gibi delikanlılar ama içi boş malesef. banane diyor. herkes kendi sorununu çözsün kafası.
neyse kendimce ahkam kestikten ve belki de saçmaladıktan sonra formata dönelim de boşa gitmesin.
muhakkak vardır. yanlış bilmiyorsam "boş zamanlar soyolojisi" diye bir ders okutuluyor sosyoloji bölümünde. illaki bir tez lsun, saha araştırması olsun, konu teşkil ediyordur.
özet: ne bileyim ben ama kim biliyor da konuşuyor ki...