sobanın üzerinde kaynayan bir çaydanlık vardı bir zamanlar uyku getiren sesiyle birlikte, mandalina ,portakal ya da kestanelerin ısınırken kokularını tüm odaya yaymalarındaki çocuksu sevinç ve de huzur... fakat bilmez bunun keyfini '' sobanın ne olduğunu bilmeyen insan ''
ya çok sıcak kış kıyametten uzak bir memlekette doğup büyümüş bir zattır bu kişi ya da kış kıyamet kadar doğal gaza da aşina olan, iyi bir semtin insanı olması kuvvetle muhtemel kişidir.
kaloriferli evde doğmuş, hala öyle bir evde yaşıyor ve soba yakan hiçbir tandık, eş, dost çevresi olmayan ve aslında nesil olarak da normal bir durumla karşı karşıya insan.
ah evimiz sobalı olsada üstünde kestane yapsak, üstüne mandalina kabuğu koysakta evimiz güzel koksa demeyi bilmeyen bunu söyleyenin ne güzel şeyler yaşadaığını anlamayan insan.
buyursun bize gelsin misafir olsun teklifini yapabileceğim insandır. bu kişi annesiyle hiç soba kovasını dökmediği için tartışmamış, kestaneler çabuk pişsin diye hiç acele etmemiş insandır. buyursun gelsin içeride hala yanıyor soba.*
sobanın üzerinde kaynayan güğümün çıkardığı hoş sesi duymamış, sobanın üzerinde kestane pişirip o nefis kokuyu almamış, sobanın üzerinde ekmek ısıtıp -hele ki yanmış ekmek ise- o manyak kokuyu içine çekmemiş, sobanın içindeki kömürün yanma sesinin verdiği huzuru hissetmemiş, şanssız insandır.
birol güvençocuklar duymasındizisinde havuç a dedirtmiştir..dizide konu soba dan açılır:
-baba soba ne demek?
(sahneyi bölerek kapıdan içeri elinde bir sepet çürük domatesle zack girer) zack:oha..birol çıkar lan şapkayı..açılın çocuklar sizde..
bak kuzen şimdi soba dediğimiz cihaz demirden bir düzenekten müteşekkil dışı bizi içi kendini yakan bir karmaşadır.
bunun bacası felan vardır böyle duvara girer,sonra o duvardan teee apartmanın tepesinden çıkar.. rüzgarlı havalarda ise bu baca dumanı çekmez ve tam akisen odanın içine içine hüfürür *. odun olur,kömür olur,mazot olur,kağıt olur,el olur ne bulursa yakar. daha sonra içi dolar simsiyah küller felan anlayacağın bayağı meşakkatli..
üstüne kolonya dökersin casır cusur ses çıkarır cossss casssss gibi.üzerine kestane atarsın pişer bir güzel yersin,şaka mahiyetinde bir tanesini yarmassın kestanenin o da bi güzel pottttaaaaadanak patlar ehi kii gülersin.. elektrikler gider sobanın alevi halıya yansır izlersin. kartopu oynar gelirsin eldivenlerini sobanın demirlerine asarsın..
odunu kömürü çok dayarsın lokomotif gibi ses çıkarır bodo bodododod gibi.. korkarsın.. sonra ev hamama döner bütün kapılar açarsın,kombide hiç yaşamadığın kadar sıcak günleri yaşarsın don atlet evin içinde gezersin..
havalar güzelince(evet güzelince) sobayı kaldırırsın kömürlüğe bir dahaki kışa kadar kendini hazırlasın diye..
odunun yanarkenki çıtır çıtır sesini duymamış, soba üstünde kestane pişirmemiş, özellikle gece sokakta kartopu oynayıp kızak kaydıktan sonra eve geldiğinde donuna kadar ıslanan kıyafetlerini çıkarıp sobanın üstünde kurutmamış, bir tarafta onlar kururken kendisi de sobanın kıyısında kedi gibi yer edinip sobada demlenmiş çayı içmemiş, elini hiç sobada yakmamış, yazık insanıdır.
bi de maşınga görmemiş versiyonu vardır ki, o; anlatılmayacak kadar kötü durumdadır.
bir zamanlar çocuklar duymasın dizisinde çocukların annelerine "anne soba ne?" sorusunu yönelttiği acaba bunlar mı yanlış yerde yaşıyor yoksa ben mi gibi beni derin düşüncelere daldırmış sonunda rüya olduğuna kendimi inandırdığım bir durumdur.
yeni nesil gençlerindendir ayrıca durumu iyidir ki dünyadan bihaber yaşamaktadır. doğal gazın yaygınlaşmasıyla daha da artacağını düşündüğüm kişilerdir.
aynı zamanda hiç baca tütmesi yaşamamış, eli yüzü is olmamış, evin salonunda annesince pişirilen kestaneyi yememiş, üstüne konan mandalina kabuklarının yarattığı doğal tütsünün keyfine varamamış insandır. yarımdır.