Ne sauna, ne jakuzi ne hamam ne spa ne de şu sosyete modası tuz havuzu... bunların hiçbirisinin yanına bile yaklaşamayacağı bir olaydır. Bir zevktir falan demiyorum çünkü bunu ifadeye yetmez. Anneniz maşrapayla suyu kafanızdan aşağı boca ederken 'yandım yandıııım ühüeeee' diye bağırmaların tadını artık hiç yaşayamayacağımızı bilmek hüzün verici. Ve ailece oturup pazar 95'i seyretmenin.
80'ler ile 90'lar arasındaki kaçınılmaz eylemdir.Bu eylem,hayatın sana yaşatacağı ikilemleri küçükken öğretir.Havanın soğuk oluşu ile birlikte kafandan aşağı dökülen ultra kaynamış bir güğüm su,bu hayatta herşeye hazır olman gerektiğini vurgular niteliktedir.
çok küçükken gerçekleştirilen ve çok sevdiğim eylem. bugün olsun yine yıkanırım.
geçenlerde duş almaya üşendiğim için anne beni leğende yıkasana diye yalvardım. yemedi.
türkan şoray'ın sultan filmindeki bir sahneyi çağrıştıran eylem. (çocuğunu bu şekilde yıkarken komşu teyze nin, "falanca seninle evlenmek istiyor" demesi ile, çocuğun başından aşağı kaynar suyu döktüğü sahne.)
gölzerim yanar leğenden kaçardım, canım annem o bakır tası canımı yakmadan kafama nasıl da vururdu ben kaçmayayım diye.
vallahi tası kafama vururken kafatasımdan ses çıkardı ama annem ne yapsa haklıydı işte.
küçükken,havanın soğuk olması vesilesiyle dal daşak olup romantik bir şekilde salonun ortasında banyo etmek fiilidir.
sonradan teknoloji gelişti tabiki banyolara su ısıtan sobalar girdi.
ne günlerdi be.
kafkayı düşünüyorum...acaba onu da annesi kışın bir pazar gecesi sobanın yanındaki mavi leğenin içinde hamur yoğurur gibi yıkasaydı kafka kafka olabilir miydi? ya da dostoyevski'yi annesi yıkarken kafasına tasla vursaydı karamazoff kardeşleri yazabilir miydi? tolstoy babasıyla gittiği bir piknikte onunla güreşmek zorunda bırakılsaydı, Puşkin amcalara pipisini göstermeye teşvik edilseydi, Turganyev'in amcası "hele bakıym büyümüş mü?" diyerek pipisini tutup "aboww elimi kaptı" diyerek kahkahalara boğulsaydı, Cehov sene sonunda notların kötü gelmesi durumunda sanayide çalışmakla ya da aptallara verilmekle tehdit edilseydi, Gorki arkadaşları tarafından "gorki sana burdan bir gor ki!" diye şakalara maruz kalsaydı dünya edebiyatı diye bir şey olabilebilir miydi dostlar? Olurdu hemi de çok güzel olurdu. sadece biz anlardık, biz severdik o ayrı.Yaşar Kemal, Reşat Nuri, Ahmet Hamdi, Orhan Veli, Cemal Süreya, Ahmet Haşim, Demirtaş Ceyhun, Melih Cevdet, Fakir Baykurt, Oktay Rıfat...VS...öyleyse sobanın yanında leğende yıkanan edebiyatçılarımıza biraz daha değer verelim. Çünkü onlar evrensel olamayacak kadar beklediler sobanın yanındaki o mavi leğenin içinde.
TRT de spor stüdyosu olurdu yıkanırken, göz aralığından golelre baka gider yatardık.
Bir daha hafatay kadar yıkanmak yok. kara kış yıkansanda kurunamazsın.