30 lara yaklasmis yada asmis kitlenin ki anadolu harictir ufak tefek mutlu anilari vardir. su isitmasi ciss cisss etmeler. kestane yazmayacam aq onu herkes yazmis. diye cevap verecegim entirinin hasidir.
okulda bi arkadas yanan sobaya attirirdi nolcak diye. yapma etme yakma colugu cocuguda birakmisti o isleri.
Geçmişte kalanın nostaljikleşmesiyle ilgilidir, zordu be bi tüttü mü o kış kıyamette kapıyı pencereyi açmak zorunda kalirdik. Ha tabi ki nostaljisi güzel bende anneannemin o külün içinden çıkardığı patateslerin tadını unutamam, tadı damagimdadir, amma velakin yaşarken zordu, kış kıyamette odun kırmak öyle kolay iş degil.
portakal ve mandalina kabuklarının kokusuyla uyumuş insandır. Özellikle portakal kabuğunun sobanın üzerinde yaydığı o kokuyu alınca, kaç kat olursa olsun taşıdığınız o kömür çuvalına sövmeyi bir yana bırakıp derin bir huzurla o ânın keyfi çıkartılırdı. Her şeyin hızlandığı, ânın ansızlaştığı günümüzde bu tip anılar romantik bir hülya gibi gelir çoğunluğa, oysa değildir!
iyi ki yaşamışım dediğim bir gerçektir. çıtır çıtır yanan priket (Antakya'da zeytin çekirdeklerinden yapılan bir tür yakacak)eşliğinde bir de uyuyorsan mis.
hala burnumdadır sobanın üzerinde pişen kestanelerin kokusu. her ellerimi yıkayışımda kızgın sobanın üzerine su sıçratmak, üşüyen ellerimi sobaya değdirip çekerek ısıtmaktı sobalı evde büyümek.
sobalı odadan diğer odaya geçmenin cesaretini zor bulurdum kendimde, diğer odaların dipfrizliğini hissettiğimde dibim friz olurdu.
hele annemin beni üşütmemek için sobada ellerini ısıtışı ve öyle dokunuşu bana..
Çıtır Çıtır odun sesinin muhteşem senfonisi. Kestane tadı. Kızarmış ekmek harikası. Kıpkırmızı soba borularının korkutucu görünüşü. Mandalina kabuğunun soba üzerinde tarif edilemez kokusu. Minicik soba askısında bir sürü kurumaya hazır Çamaşırın yarışı. Yaşanılası ama geri dönmeyi kimsenin istemediği geÇmiş zaman olgusu.
Sıcağın nasıl bir şey olduğunu bilmektir.
Başka odaya giderken maratondaymışsınız hissi verir.
Soba başında uyuklamak da bir başkadır.
Sonra bütün aile bir odada oturur, sanki insanları bir arada tutan oymuş gibi.
Ah o kestaneler...
Sonra portakal kabukları,
o günler bir başka güzel.
yenilen elma, portakal, mandalina kabuklarını çöpe götürmeye üşenip sobaya atmak demektir.
pazar günü yıkanan okul önlüğünün çabuk kuruması için soba borusundaki çamaşırlığa asmak demektir.
aynı zamanda anneden gizli olarak heyecan olsun diye ateşe kolonya dökmek demektir.
bi kere evde 7 / 24 sıcak su bulunur. (bkz: güğüm) Bu sayede nem cihazına gerek kalmaz.
kuzine olan evde (fırınlı soba) üstü geniş olduğu için çeşitli nesnelerle üstü doldurulur, tasarruf edilir. (çaydanlık, güğüm, yemek soğumasın diye tencere). ayrıca sobanın gözüne patates atılarak közlenir, patlıcan közlenir, eski tavanın içinde sucuk yapılabilir.
sobanın üstü iyice temizlendikten sonra uygun ebatta yufka ekmepi sobanın üstünde gevretilir. anında tereyağ sürülür ve içine tulum peyniri + ceviz ekelenir. ardından dürüm yapılır. Çayın yanında giden en iyi şeydir. işte bu yüzden sobalı evde oturan kişinin yemek derdi olmaz, olamaz.
banyo için,bulaşık için sıcak su derdi olmaz.
çamaşır kurutmak için soba borusuna bir aparat takılarak çamaşır kurutmamız için gerekli olan asacak işimizi görür.
sobalı evde oturmanın tek kötü yanı sabah kalktığınızda sobanın sönmüş, kendinden geçmiş olmasıdır. oda buz gibi soğuk olmasına rağmen yatağınız sıcacıktır. yataktan kalkıp, kovayı değiştirmek her babayiğidin harcı değildir. anne fedakarlığının en güzel örneklerinden biridir. Analarımızın hakkı ödenmez valla.
bir sabah erkenden kalkan çocuk kişinin kolonya ile sobayı yakmaya çalışması sonucu bir miktar kaş, kirpik ve saçından olmasıdır kimi zaman.*
yanan odunların çıkardığı sesle * sıcaktan mayışıp uyumayı tatmaktır.
ha bir de sobanın üzerine tükürüp cozurdayışını izleyip zevkin doruklarına çıkmaktır.
o uzun çubukla şimdi adı aklıma gelmedi ama sobaya dokunmadan çevirip içine kömür atmak. bir de askerde zaman geçsin diye sigarayı ters çevirip sobaya dik bi şekilde tutmak. kibrit çakmak,yok mu var ama askerlik işte zaman geçirme mantalitesi.