burjuva sisteminin bir parçası bir şeyden haberi olmayan kızdır. gün gelir de zora düşer, tependen sular akmaya başlarsa ve doğalgazını keserlerse- o güvendiğin dağlara kar yağarsa yani- o zaman öyle bir oturursun ki lafını da yemiş olursun.
saçmasapan eleştirilere maruz kalan kızdır. şımarıklığından, saray yavrularında büyümüşülüğünden ötürü değildir isyanı. sobanın güzelliğinden çok; zorluğu, pisliği ve tehlikesinin farkındadır. ama her sabah erkenden kalkıp sobayı yakmaya, zamanı geldiğinde temizlemeye, sobayla ilgili her türlü işi üstlenmeye söz veren bir adam varsa karşınızda, o zaman oturulabilir*
tabi kestane pişiren, mandalina kabuklarını sobanın üzerine dizip yanmalarını seyreden, sabah uyandıklarında analarının sobayı yakmış, kahvaltıyı hazırlamış olmasına alışmış olanların anlayamayacağı kızdır. çilesini çeken bilir.
yaşı küçük bir kızdır. sobalı evde hiç büyümemiştir, bilmez o evleri.
bilmez soba üzerinde kızartılan ekmekleri, kış gecesi mis gibi kokan soba üzeri kestaneleri , devamlı sıcak su için soba üzerine konmuş güğümleri . çok şeyler kaçırmış kızdır , yazıktır. ayrıca zamanımıza görede akıllı kızdır.
hayatın insanı götüreceği yerleri kestiremeyen kızdır. insan oğlu bu, beşer ve şaşar. hayat insana en zor şeyleri getirebilir. bu getirdikleri her zaman şehrin ortasında, diğer binalara bakan, ayağını süreceğin toprağı olmayan, çeşmesinde pis su akan bir apartman dairesi olmayabilir. seven insan, sevdiği ile birlikte doğanın kucağında, penceresinden ufuk görünen bir evde de oturabilmelidir.eğer seviyor ise sabah kalktığında sıcak bir ev için sobayı yakabilmelidir. soba yakmak dünyanın en zor işi değildir. ateş yakmak insana doğal olarak bir heyecan ve keyif verir. hele de o ateşi sevgilin ya da canından çok sevdiğin çocukların için yakıyorsan bu duyduğun keyif, sabahları çekeceğin yarım saatlik eziyete değecektir. bütün insanlar er ya da geç ölecekler. yaşam denen bir göz açıp kapamak kadar kısa süre içersinde eline sevdiğin için bir parça is değmesi kara bir lekenin ötesindedir, bir süstür. hem erkeği hem de kadını sevdiklerinin gözünde yüceltir.
sobalı evde oturmam diyen kız, henüz hayatın eğrisini doğrusunu görmemiş, aşık olmamış bir çocuktur. bir ehil tarafından eğitilerek insan haline dönüştürülmesi gerekir. sevginin, aşkın eğitemeyeceği bir canlı yoktur.
sobalı evde oturamam dediği için her türlü hakarete maruz kalan kızdır. kucağa oturtulması gerektiğinden tut, insan haline dönüştürülmesi gerektiğine kadar varan hakaretler. yazıktır, ayıptır. hani sırf şımarıklığından dese hak vericem ama sobalı evde oturmuş biri olarak hak veremiyorum. gönlünüz nasıl razı geliyor sevdiceğinizin her gün buz gibi evde uyanıp soba yakmakla uğraşmasına. siz çok mu istiyorsunuz sanki sobalı evde oturmayı? işte laf olsun diye konuşun..
o kız, eşini-çocuklarını seviyorsa ve mecbur kalındıysa tabi ki oturur sobalı evde. ama bir kızı denemek için, sorulan suale cevabı 'sobalı evde oturamam' oldu diye, onu yerin dibine sokmak ne kadar insancadır sorarım size.
sevdiceğinin her gün buz gibi bir evde uyanmasın diye sabahın köründe kalkıp, işe gitmeden sobayı yakarak evi ısıtıp, öpücüklerle kahvaltıya kaldırılması gereken kızdır. bu, eziyet değildir. bu, o an için dünyanın en güzel şeyidir. hayat bu, rüzgarı insanı tunusa'da sürükler, japonya'ya da. doğalgaz olmayan bir kasabada öğrentmen de olunabilinir emekliliğe beş kala...
çok kesin ve keskin konuşan kızdır. unutmamak gerekir ki keskin sirke küpüne zarar verir.
söylediklerinin nereye varacağını düşünmeyen, düşüncesiz ve karşısındakinin duygularına önem vermeyen kızdır. sanırım karşısında bir taş var zannediyor ve patavatsızca konuşuyor. züccaciyeci dükkanına girmiş bir fil etkisi yaratan sözler sarfediyor, farkında değil.