kömür almak nedir bilmeyen, kömür torbasına dokunmamış, sobada çevrilmiş kestane ya da pazar sabahları kızarmış ekmek nedir bilmemiş, soba sıcağında nasıl mayışık mayışık uyunur hissetmemiş insandır. (bkz: apartman çocukları)
ekmeği kızartıp üstüne tereyağını sürememiştir. bir de her daim sıcak çay içmekten mahrum kalma ihtimali.
tabi avantajları da var; külüyle odunuyla kömürüyle uğraşmamıştır.
Önceki senenin okul defterlerini sobada yakmanın verdiği hazza hiç bir zaman ulaşamayacak insandır. Ayrıca el yıkandıktan sonra sobanın önüne geçip, sobanın üstüne su sıçratarak çoss seslerini dinleme zevkine de erişemeyecek insandır. En önemlisi bu su sıçratma eylemini, küçük tükürüklerle yaparak, soba üzerinde ufak tefek dairesel şekiller bırakma pahasına yine aynı çoss sesini dinleme keyfini de kaçırmıştır bu arkadaş.
portakal kabuğunu sobanın üstüne atıp o kokuyu içine çekmemiş insandır, pazar günleri annesinin banyo için sobada su ısıtmadığı insandır, kestaneleri sobadan sıcak sıcak almayan insandır. evde işe yaramayan kağıtları vardır bir de bu insanların. halbuki sobalı evde yaşayanların hiç öyle bir derdi olmamıştır. işe yaramıyor mu at sobaya mantığı.
hiçbir zaman ekmegi kızartıp üzerine tereyağı sürmenin,közde patates yemenin,soba üzerinde mantar ve kestane pişirmenin,sobanın üzerine sakız parçacıkları atıp,tükürüp çıkan değişik şekil ve seslerle eğlenmenin,mandalinayı yedikten sonra kabuklarını sobanın üzerine koyup o miss gibi kokuyu almanın zevkini yaşamamış insandır. Hiçbir zaman yağmurda yürürken ıslanan kitaplarını,ayakkabılarını ve yıkanmış çamaşırlarını sobanın sıcağıyla kurutmamıştır.Hiçbir zaman kar topu oynadıktan sonra buz gibi ellerini o sıcağa yaklaştıramamıştır.* Sobanın üzerinde güğümle ısıtılmış sudan faydalanamamıştır.Ve hiçbir zaman da tam anlamıyla ısınmamıştır. **
sobanın yakınmadığı günler yorganı boyun izasına kadar çekip, soğukta üşüye üşüye giyinip, okul servisini bekleyen abi ablayı görmemiştir. Sonrasında kikirdeyip, ''iyiki okulum yok hehe.'' dememiş kişidir. Abiyle abla gittikten sonra dedelere inilip, sobanın olduğu odada kahvaltı yapmamış insandır ayrıca.
zengin değildim ama sobalı evde büyümedim. ateşle oynamayı saplantı derecesinde seven biri için sobasız evde büyümek iyi kabul edilebilir. portakal, mandalina kabuğu yakmak ve kestane pişirmek gibi aktiviteleri de geç öğrendim ona yanarım bir tek.
Soba üstünde pişen kestanenin
Soba üstüne ters şekilde yerleştirilip üzerine tuz ekilen mantar başının
Soba külüne gömülen o nefis patatesin
Tadını bilemeyecek,
Soba üstüne bırakılan mandalina kabuğunun kokusunu anlamayacak,
Gece tuvalete kalkıp üşüyüp geldikten sonra sıcacık odaya/yatağa yatmanın tadına varamayacak vesyre vesayre vesayre kişidir.
Bir eksiklik yaşamayan, aksine şanslı insandır. Sobalı evde büyümüş herkes iyi bilir; kışın banyodan çıktığınızda koşa koşa sobanın yandığı odaya gidersiniz, soba eğer sönmüşse sövmek içten bile değildir. Ailenizle yaşıyorsanız ve evde tek soba yanıyorsa, gece yatma saatine kadar mecburen aynı odada oturmak zorunda kalırsınız, Tek kelimeyle bunalımdır bu. Odamda kafama göre takılayım diyemezsiniz kesinlikle çünkü bir oda hariç tüm ev morg gibi soğuktur.
Kalorifer velinimettir, tüm evde homojen sıcaklık, is yok pis yok, odun at ev soğudu derdi yok. Eğer mesele bir avuç sıcak kestaneyse onu her yerde bulmak mümkün sobaya gerek yok. Üşümek dünyadaki en iğrenç duygulardandır çünkü...