sobanın fırınına patates atarsın sonra köy ekmeğini sobada ısıtıp tere yağını sürersin. tere yağı eridikten sonra sıcak patatesi ekmeğe yağın üzerine yayarsın, tuz ekledikten sonra hayallerinde yaşarsın. vallahi özledim ya.
Banyo yapınca saçlarını tarayıp sobanın önüne oturup kurumasını beklersin. Uyumadan önce kafana bereyi geçirirsin. elini yüzünü yıkayınca hemen sobanın başına dikilip ısınmaya çalışırsın. En zoru sabah o yataktan hiç çıkasın gelmez. Onun dışında işte mandalina kabuğunu sobanın üstüne koymak ve fındık, kestane pişirmek işin eğlenceli kısmıdır. Aklıma geldikçe yazarım.
Dünyanın en güzel şeyiydi yaa. Herkes bi odada olmak zorundaydı,koyun koyuna yatılırdı. Kestane pişerdi, mandalina kabukları konurdu sobanın uzerine ve butun ev mandalina kokardı. Samimiyet vardı yaa ne günlerdi. Kalorifer , dogal gaz geldi herkes odalara sıkıştı. Nerde eski sobalı evler .
Edebiyatının yapılmasına çok da gerek olmayan yaşam biçimi. Hepimiz kurtulabilsek o an sobalı evden kurtulmak istiyorduk zaten. Şimdilerde neden kıymetli sıfatı yakıştırılıyor anlamadım.
sobalı evde büyümek, elini ilk yakacağın yerin soba olduğuna işaret eder. çünkü çocuk aklıyla sobanın ne kadar sıcak olduğunu bilmeden dokunur elini yakar ve bir daha sobaya yaklaşmamayı tecrübe edersin. buna karşın soba kestane demek. ailecek kestanelerin olmasını beklersin. baş köşede azıcık sakallarıyla evin en büyüğü ve yılların yorgunu deden oturur. hemen yanında ninen ve diğerleri. ayrıca sobalı ev güğümlü evdir. su ısıtıcısının olmadığı yıllarda kış aylarında sıcak su ihtiyacı bu güğümler ile giderilirdi. hele üzerine çaydanlığı koyup suyun yavaş yavaş kaynamasını bekleyip sonrasında kaynayan suyu kibarca demleyip çay içmek yok mu sobanın hemen dibinde. her ne kadar aslan postu olmazsa bile yerde ve şömine ateşi yoksa bile keyif senin keyfindir o sıcak yuvada. diğer odaların soğuk olduğu için aile üyelerinin aynı döşeğin altında uyuması, uyumadan önce kardeşler arasında en büyüğünün diğerlerine masal anlatması ve gecenin geç saatlerine kadar uzaması, bundan sinirlenen babanın başını yorganın altından çıkarıp "de hayde uyuyun artık . yarın işe gideceğim." demesidir aslında sobalı ev.
Soba üstünde çay demlemek, Ekmek kızartmak, kestane kebabı yapmak, fırınında kumpir yapmak, üzerine monteli askıda kışın elbise kurutmak, hasta olduğumuzda başucunda yatıp iliklerine kadar ısınıp en fazla 1-2 günde iyileşmek, kısacası bunların hepsini yapan başka bir alet yok, soba candır gerisi yalandır, kaloriferin amk bi kere bile adam akıllı ısınamadım, en iyisi soba.
havanın çok soğuk olduğu zamanlarda, dışarıdan gelince buz gibi olmuş elleri sobaya yaklaştırıp ısıtmak. odanın içinde sessizlik hakimken sobanın içinde yanan odunların çıtırtısı. ve;
garip bir huzur, insanın içinin ısınması.
evlatlarını çok seven bir babaya sahipseniz ve kaloriferli bir evde oturmanıza rağmen babanız iyice ısının diye eve soba kurduysa, bu keyfi yaşamışsınız demektir... o sobada yediğimiz kestanelerin tadı damağımdadır hala... bu dediğimin üzerinden en aşağı 18 sene geçti... hey gidi seneler heyyyyyy...