so the wind won t blow it all away

entry4 galeri0
    1.
  1. on iki yaşında küçük bir çocuk, hamburger yerine tüfeği için bir kutu kurşun alırsa, bu tercih onun yaşamını etkileyebilir mi?
    Soru bana ait değil, Richard Brautigan, yirmi dört yıl önce, "Yani rüzgâr her şeyi alıp götürmeyecek" isimli romanında sormuş bu soruyu. Brautigan, sorunun cevabıyla ilgilenmemiş, soruyu sormuş, iki yıl sonra da dünyayı bu soruyla baş başa bırakarak başına bir kurşun sıkmış.
    "Yani rüzgâr her şeyi alıp götürmeyecek" aslında son derece naif bir roman. Gücünü de bu naifliğinden alıyor. insana içindeki şiddeti sorgulatabilmek için sesini yükseltmemek en iyi yol.
    Brautigan geçmişe yapılan düşünsel bir yolculuğu anlatıyor, artık büyümüş bir çocuğun otuz yıldan fazla bir zaman sonra kendi geçmişine yaptığı bir yolculuğu. Bu yolculukta yalnız bir çocuk var. Bu çocuk ikinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrasındaki korkunç yoksulluğun merkezinde bir yerlerdedir. Bira şişesi toplar; sabahları herkesten önce kalkarak aynı binada bulundukları cenaze levazımatçısının müşterilerini gözlemler; yalnız, alkolik ve saplantılı büyüklerle konuşur; hamburger köftesi ve hamburger kültürüyle ilgili yüzlerce sayfayı bulan röportajlar yapar ve bir de büyümeye çalışır.
    Brautigan'ın romanı okuruna büyük sürprizler vaat etmiyor. Hamburgerlerin yerine satın alınan kurşunlardan birisi, zamanı geldiğinde patlıyor. Kurşunun ateşlenmesi romanın döngüselliğinin içindeki temel sorusuna yeniden döndürüyor okurunu:
    Yani rüzgâr her şeyi alıp götürmeyecek mi?
    4 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. 4.
  5. "Yani rüzgâr her şeyi alıp götürmeyecek" adıyla türkçe'ye çevrilmiş, richard brautigan'ın sakin bir rüzgâr gibi esen eseri... kırılgan, dokunaklı, okunaklı, ağdasız, ironiperver ve hüzünbaz...

    ...

    yani rüzgâr her şeyi alıp götürmeyecek, mi?

    Öncelikle rüzgârdan alınıp götürülenlere bir bakalım. rüzgarın, şekil a'daki gibi, şapkasını almaya yeltenenlere kızalım. ısrarla bağırmak lazım burudercan: rüzgâr ulan, rüzgâr!

    Kim ne derse desin, o şapkayı kimse alıp götüremeyecek.

    Şimdi gelelim rüzgarın götürdüklerine, götüremediklerine, götürmek istemediklerine, kıyamadıklarına, özenle sakladıklarına, bilinçsizce ardında bıraktıklarına... Bir örnekle açıklayıp sonra rüzgâr gibi geçelim bu en3'den:

    "Her şeyden biraz kalır" demiş üstat. Üstat kimdi, hangi kitabında bunu söylemişti, edebiyatçı mıydı, filozof muydu, avare miydi ya da sarhoş bir şair miydi... Hiçbirini bilmiyorum. Ama "her şeyden biraz kalır" cümlesini, Turgut uyar hatırlatması ile, unutmayacağımı biliyorum. demem şu ki:

    rüzgâr her şeyi alıp götürmeyecek yani...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük