öyle özellikle sevmediğim ama canlı performansta hakikaten çok iyi olan grup. 2011'de sonisphere'da izlemiştim şahaneydi. uzun burunlu götüme dokunmuş olabilir.
Ve beklenen oldu, Corey Taylor sahnede yere yığıldı.
Daha önceden doktorun yaptığı uyarı sebebiyle sahnede headbang yapması yasaklanan Corey Taylor, Slipknot'ın Atlanta konserinde yere yığıldı.
Konserden sonra attığı bir tweet'le hayranlarına dert edilecek bir şeyin olmadığını, iyi olduğunu söyledi.
An itibariyle The Devil in I adlı parçasını dinlediğim muhteşem Heavy metal grubudur. Grup üyeleri taktığı maskelerle insanların ilgisini çekmiştir. Grubun bass gitaristi Paul öldükten sonra grupta taht kavgaları yaşanmıştır ve grubun bateristi Joey Jordison tek devam etmek istediğini belirterek gruptan ayrılmıştır.
Stüdyo kaydı da hoş ama ilginçtir ki slipknot canlı performansta stüdyo kayıtlarından daha başarılı. Albümü konser kayıtlarından yayınlasalar daha hoş olabilir.
Örnek verecek olursak Slipknot - Surfacing (Live at Download Festival)
normalde ergenlerin dinlediği grup gözüyle bakılır slipknot'a.
bu grubu diğerlerinden ayıran yanı, hayatımda duyduğum ve duyabileceğim en mükemmel sese sahip, brutalin hakkını veren corey taylor gibi bir vokaliste sahip olmasıdır.
2000 li yıllarda ülkemizdeki gençlerin kapıldığı metal furyasının en popüler gruplarından biriydi slipknot... o maskeli ve satanizm temalı imajları gençleri bir mıknatıs gibi çekecekti... özellikle kendi benliğini bulamamış ve metal müzik, karanlık bir imaj ile toplumda yer edinmeye çalışan liseli gençler; metallica/slipknot/korn/evanescence vb. t-shirt ler, siyah-beyaz damalı ayakkabılar, bileklikler, koyu makyajlar ile etrafta kol gezmeye başladılar. Çoğu 'old school' metal müzik sever insanlar bu oluşumdan hoşlanmadılar slipknot, korn gibi gruplardan da...bir metal müzik dinleyicisi olarak ben de onlardan biriydim. zaman içinde aynı ortamlarda (rock bar gibi ) bulundukça bu kişilerin çok sığ ve özenti olmalarını anlamak uzun sürmedi. bu nedenle çevremde bir süre sonra bu iki grup insan arasında bir kıvılcım meydana geldi. slipknot, korn gibi grupların yaptığı müzikler çok basit geliyor ve bilinç altımıza ergen müziği olarak işleniyordu. işte bu yüzden bu gruplara hep mesafeli durmuşuzdur.
o furyanın son bulmasıyla korn un da ne tür bir zırvalık olduğu ortaya çıktı; zira aynı şeyleri slipknot için söyleyemeyiz. grup o yıllardan sonra 'Vol. 3: (The Subliminal Verses)' albümündeki özellikle 'before i forget' isimli parçası yardımıyla radarıma girmişti. bu albümden sonra ön yargılarımızı yırtıp atan 'all hope is gone' albümü geldi. grubun artık bir 'ergen grubu' olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. Son olarak yeni çıkan '5: The Gray Chapter' albümü biraz fazla satanizm teması içerse de müzikal anlamda susuz kalan metal müzik dünyasına bir vaha gibi geldi. albümün devil in i, the negative one, Sarcastrophe, aov gibi güzel şarkıların yanında 'if rain is what you want' gibi bir parça var ki; slipknot grubu hakkındaki 'ergen grubu' düşüncemizin ne kadar yanlış olduğunu ve grubun çok geliştiğini yüzümüze bir tokat gibi çarptı...
O degil de, mesela annem eski sinema sanatcilarini veya muzisyenlerini kaybedince baslar anlatmaya "eskiden televizyon mu vardi radyoda dinlerdik bu adami hep mekani cennet olsun" vs vs...
Iki gun sonra bizler de anne baba olucaz. Bu emmiler de olecek, ne diyecez lan? "vaah gitti dag gibi slipknot... Before i forget vardi ne cok severdim, dur acayim da kulagimizin pasi silinsin"
Acirim evladima. Anne baba dedigin olmaz boyle. Slipknot degil bedia akarturk falan dinler. Sivas'in yollarina dinler lan. Annenin slipknot dinlemesi hayata 1-0 yenik baslamaktir zaten. Umut sarikaya tipi mutsuzluktur.
Corey taylor ' i stone sour da tanimis sevmis biri olarak corey 'in sesinden uzun hava bile dinlerim mantığıyla dinledigim birkaç şarkısı dışında cok beğenmediğim gruptur.
Snuff isimli sarkilari dunyalara bedeldir orasi ayri.