Ustanın bu filminde esas karakterler her zamanki gibi "sanatçı", ama bu sefer kendi maneviyatlarındaki sıkıntı değil dile getirilen. Anlatılan ve esas başroldeki şey, "savaş". iki sanatçının inziva hâlinde bile kaçamadıkları bir iç savaş var ve bunun baş karakterler üzerindeki yıkıcı etkisi anlatılıyor.
Baştan sona doğru, karakterlerin yaşadığı değişim güzel bir şekilde anlatılıyor. Savaşın insan ruhu üzerindeki yıkıcı etkilerini anlatan her zamanki gibi hazmı zor bir Bergman filmi.
"Bazen her şey bir rüya gibi geliyor.benim gördüğüm bir rüya değil,rol almak zorunda olduğum bir başkasının rüyası..Peki bizi rüyasında gören kişi uyandığında" utanç " duyarsa ne olacak? " Eva'nın bu cümlesi bile beni etkilemeye yetmişti.Ingmer bergman ustanın bence en iyi filmi.Ayrıca bergman evamızla yani Liv Ullmann ile evlenmiştir.Fakat sonradan boşanması üzmüştür.Çünkü bence Liv beyaz perdenin en güzel kadınlarından birisidir.(Buralar gereksiz bilgi).
der untergang gibi kahramanlık, karizma; la vita e bella, piyanist, schindler's list gibi dramatizasyon etkileri yaratmaksızın, Savaşın yıkıcılığını olabildiğince, en doğal biçimde aktaran, adeta savaşın tanımı niteliğinde bergman filmi.
Diğerlerinin güzelliğini ve başarısını yadsıyor değilim ama 2. Dünya savaşı'na dair tek bir film izlenecekse izlenmesi gereken fikrimce budur.
bergman'ın savaş psikolojisini, savaşta bir çiftin ruhsal değişim sürecinin nasıl geliştiğini ele aldığı film.
yaşama içgüdüsünün savaş esnasında dışavurumu, insanın bu yaşama içgüdüsü uğruna neler yapabileceği fazlasıyla yıkıcı bir biçimde gözler önüne serilir filmde. max von sydow'un canlandırdığı "jan" karakterinde bunu görebilmek fazlasıyla mümkün. öte yandan yine bir liv ullmann harikuladeliği. bu kadın kadar yüz ifadesiyle, bakışlarla duygu anlatımını bu denli etkileyici biçimde yapabilen pek az oyuncu vardır.
ve filmde harikulade güzellikte kareler vardır.
ve filmde geçen "bazen her şey bir rüya gibi geliyor. benim gördüğüm bir rüya değil, rol almak zorunda olduğum bir başkasının rüyası.. peki bizi rüyasında gören kişi uyandığında "utanç" duyarsa ne olacak?" repliği, savaşın en güzel anlatımlarından birisidir belki de.
ve film şu sözlerle son bulur:
"bir rüya gördüm. çok güzel bir sokakta yürüyordum ve yolun bir yanında yüksek kemer ve sütunları olan beyaz evler vardı. diğer yanda ise gölgeler içinde bir park vardı. sokağın yakınında yeşeren ağaçların altında da koyu yeşil renkte bir dere akmaktaydı. ve sonra yüksek bir duvarın yanına geldim, üstü güllerle kaplanmıştı. ve sonra bir uçak geldi ve bütün gülleri ateşe verdi. çok güzel olduğu için o kadar da korkunç değildi. sudaki yansımaları seyrettim. ve güllerin nasıl yandığını gördüm. ve kollarımda küçük bir çocuk vardı. kızımızdı. bana sıkıca sarıldı ve yanağıma değen dudaklarını hissettim. ve tüm bu zaman boyunca birisinin söylemiş olduğu bir şeyi hatırlamam gerektiği aklımdaydı. ama ne olduğunu unutmuştum."
ve ekran kararır, eva'nın acıyı ve çaresizliği buram buram hissettiren bakışlarıyla.