bugün

Artık bir partiye oy vermek takım tutmak gibi olduğundan yani yense de yenilse de o takımı tutmaya devam edildiğinden bu tip önermelere şaşırmamak lazım. Yani tuttuğunuz takımın 3. ligden bir takımı yenmesi çok önemli bir başarı değildir. Ama Deplasmanda Real'i, City'i yi yeniyorsa o zaman gurur duyarsınız. Ama yenilse de, kötü de oynasalar tutmaya devam edersiniz. Bu holiganca yaklaşım ne yazık ki bizim siyasi hayatımıza da nüksetti. Erdoğan Türkiye'yi çok iyi yerlere getirdi deniyor ya merak ediyorum sadece ben o yer neresi acaba ? Çocuklarımızın ya da torunlarımızın başına bela olacak yaklaşık 17 milyon mülteci ile aynı ülkede yaşıyoruz ve dün hükümet tarafından açıklandığı üzere bunların 282.000'ine vatandaşlık verilmiş bile. Dünyada bunu yapan bizim konumumuzda bir ülke daha sayın susacağım. Kendi milleti zor durumdayken başka uluslar adına daha çok çaba harcamayı ben ve benim gibilere kabul ettirmeniz imkansız.

Atatürk ile Erdoğan'ı kıyaslamak ise tam bir haksız rekabet. Evet, bugün olayın sıcaklığı ile gözleriniz kör, kulaklarınızı sağır olmuş olabilir. Bu maneviyatı da anlayabiliyorum. Ama gerçekler var ki onlar eninde sonunda ortaya çıkar. Öncelikle şu var ki Atatürk bu ülkeyi sayısız kuruma boğdu. Erdoğan'a baktığımızda ise devlet bünyesinde olan 782 fabrikayı kapattığını ya da özelleştirdiğini görüyoruz. Bunların arpalık olduğunu söyledi, işletilemediğini söyledi. Bu söyleminde de haklıydı belki ama zaten liderlik, yöneticilik yönetilemeyeni yönetmek, işlemeyeni işletmek değil midir?

Erdoğan'ın ona buna çemkirmesi, "heeeey Amerika" demesi sokaktaki insanın pek hoşuna gidiyor. Ama sahnede görülen ile gerçekte olan farklı şeyler. "Heeey Amerika" derken O Amerika geliyor senin askerlerinin kafasına çuval geçirip Süleymaniye sokaklarında dolaştırıyor. Rahip tutukluyorsun, esip gürlüyorsun adam iki gün sonra beyaz saray'dan açıklama yapıyor. Bizim insanımız siyaseti bilmiyor. Kendisine gösterileni gerçek zannediyor. Hatta gösterilmeyip anlatılanı bile... Demogojiye inanıyor. 1982 yılında kurulan üniversiteyi "Ben açtım" diyor açıp da bakmıyor "Koskoca Erdoğan yalan konuşmaz" diyemiyor. 1994 yılında benim Turist alıp bıraktığım havaalanını 2013'te biz açtık diyor. Buna orada yaşayan bir insan bile inanıyor. Bu açıdan Erdoğan'ın sosyolojik olarak kesinlikle incelenmesi lazım.

Bizim insanımızın yumuşak karnını çok iyi tespit etti. O da neydi : Din! "Alnı secdeye değen insandan zarar gelmez" mottosuyla bir girdiler ortalığı darmadağın ettiler. Takdir etmek gerekir ki Propaganda olayını çok iyi yaptılar. Birine, bir kuruma suç atıp "Suçsuzluğunu ispat etmek senin görevin" dediler. Oysa ki gelişmiş ülkelerde ve demokrasi olan toplumlarda "suçu ispat etmek" esastır. işte zaten tam da bu yüzden ben Erdoğan'ın da avanesinin de çok da gösterdikleri gibi iyi müslüman olduklarını düşünmüyorum. Gerçek bir müslüman karşısındakine zarar vereceğini bile bile sadece kendisi fayda sağlayacak diye yalan söylemez, iftira atmaz. Bu atılan iftiralarla nice insan hapislere düştü, hayatları karardı, intihar eden, hastalanıp canından olanlar oldu. Bu yapılanların hesabının bu dünyada olmasa bile öteki dünya sorulmayacağını düşünüyorsanız siz de iyi bir müslüman değilsiniz demektir. Haksızlıklara karşı, yapılması gereken ama yapılmamış olanlara karşı mazlumun değil de zenginin yanında yer alıyorsanız hangi imandan bahsetmek gerekir? Soma Maden faciasını hatırlatmak isterim. 300 insanımız kaybettik. Ne zaman 2014'te. Peki bu geçen 9 yılda madencilerin bir göçük karşısında hayatta kalma ihtimallerini arttıracak "Hayat Odaları" neden hala zorunlu kılınmadı. Sizin bunu anlayabilmeniz için illa bir yakınınızın da madende mi ölmesi gerekiyor? Empati yeteneğimiz tamamen yok oldu. Madenci yakınlarını yerlerde tekmeleyenler gittiler yurtdışı görevlere getirildiler. Sanki ödüllendirilmiş gibi. Ayrıca gerçek inananlar bu kadar lüks içinde yaşamayı kendine yediremezler. Kendisine "Allah'ın sıfatlarını üzerinde toplamış" diye yalakalık yapanlara "Haşaaaa. Tövbe" diyerek karşı çıkar.

Erdoğan tek başına bir insan. Bütün yapılanlardan onu sorumlu tutmak da doğru olmaz. Bu atamalardan, bu haksızlıklardan belki haberi yoktur. Ama bu sistemi o getirdi. MAdem haberi olamayacak, madem kontrolü sağlamayacak o zaman o görevde olmayacaktı. Bu konuda Hz. Ömer'in çok güzel bir hikayesi vardır. Bulun, okuyun derim.

Aslında Erdoğan'a bir açıdan da çok kızgınım. Çünkü o Atatürk'ten sonra bu ülkeye gelmiş en etkili siyasetçi. Hitabet yeteneği en fazla olan, halkının gönlüne böylesine girebilmiş bir lider. Kararlılığı ve inadı, inandıklarından kolay kolay vazgeçmemesi onun güçlü yanları. Ama o bunların hiçbirini müspet bir şekilde kullanamadı. isteye bu kişisel özellikleriyle 22 senelik duruşuyla anladığımız kadar, o hiç hazzetmediği Mustafa Kemal Atatürk'ü gerçekten de ikinci plana atabilirdi. Ama inandığı şeyler bu ülkeye ve bizim geleceğimize fayda sağlayacak şeyler mi söyleyin allahaşkına... Bugün her gördüğüm AKP'liye, Erdoğan sevdalısına soruyorum: "Bir ülke neden kendi elindeki kağıt fabrikalarını satar, böylece kolay ve ucuz kağıt üretme imkanından olarak kağıdı çok daha pahalıya ithal eder. Kıçımızı silmek için 200 lira harcar hale geldik. Buna cevap verecek bir AKP'li varsa özelden mesaj atabilir. Kağıt ve şeker fabrikalarının satılarak bu ürünlerinin fiyatlarının uçması bize ne yarar sağlamıştır. Bekliyorum, cevap verecek olan versin.

Ben lise çağlarında iken ki 1990'lı yıllar oluyor üniversite sınavında yaklaşık 3.000 - 4000 kişi sıfır çekerdi. inanılmaz olay olurdu. Nasıl olur da bu kadar gencimiz tek bir soru dahi yapamaz. Bugün bu sayı 96 bin. Sınava giren yaklaşık her 15 öğrenciden biri hiç bir soru yapamıyor. Eğitim alanında nasıl bir gayya kuyusunda olduğumuzu anlamak için gidin son sınavdaki net ortalamalarımızı araştırın. Bu çocuklar bu ülkenin geleceği... Bir milletin yok edilmesi için savaş yapmaya gerek yok, eğitim düzeni ile bu kadar oynarsanız da aynı şeyi yaparsınız.

Atatürk'ün sevilme nedenini bir insana olan sevgiye bağlıyor genelde karşı kesim. Hatta bu sevgiyi tapınmaya kadar vardırıp, Atatürk'ün putlaştırıldığını iddia ediyorlar. Bazı münferit olaylara bakarsanız haklı da görünürler. Atatürk'ün heykeline bakıp ağlamak, o heykeli silmek vb. şeyler. Ama Atatürk'ün asıl sembolize ettiği şey ilerleme, bilim ve coğrafyamızın kaderine teslim olmama kararlılığıdır. Atatürk'ün getirdiği bir fikirdir. Siz bu kadere mahkum olmamalısınız, ,isterseniz herşeyi yapabilirsiniz fikridir bu. Ömrü yettiği kadar da yapmış ve yaptırmıştır da. Kimsenin boyunduruğu altına girmedik, bu topraklarda başka bir ülkenin milli marşının karşısında esas duruşta bulunmadık. Özgürlüğümüzden olmadık. Bunu hiç yaşamadığımız için yani hiç kaybetmediğimiz için neye sahip olduğumuzun değerini de bilmiyoruz. Ama bugün Filistin'e bakarsanız biraz fikir sahibi olabilirsiniz. Atatürk Modern dünyayı ve bilimi de temsil eder. Dünya üzerinde 1,5 milyara yakın müslüman yaşıyor değil mi? insanlığa faydası olan kaç müslüman var. Bir şeyi icat eden, insanlığı olduğundan daha iyi bir yere, bildiğinden daha çok şey bilmeye iten kaç kişi? Elbette dünya tarihinde bilime katkısı olan çok sayıda bilim adamı yetişmiştir. Ama son bin yılda kaç kişi sayabilirsiniz ? Atatürk'e gösterilen sevginin temel sebebi budur. Yoksa kimse bir mermere, bir binaya, bir resme bakıp içlenmiyor. Daha iyisini yapabileceğimize bizi inandıran kişiye saygı duyuyoruz. O kadar.
aradaki kalite farkını gözler önüne seren ezik çomar sözüdür...
Anlamı çok derin olan bir sözdür.

Yani diyor ki sizin için türk neyse benim içinde arap odur.
ne diyo lan bu?