başlığı açan yazar için cidden devlet sorunu kadar büyük bir meseleyi muthiş ufak bir iddiaya cevirecektir. yazarın nicaltındaki iddiasına bakılmalıdır ne önemli bir hadiseye ne küçük bir iddia * bu arada bu laftan son derece emin olmakla beraber söyleyen ağızdan rivayetle bahsetmekteyim bu gafletten kurtulmak lazım kaynak göstermek lazım ,yazarların bu "ümmet- millet meselesini" ailesine kaynaklara danışmaları talep edilir. çünkü bir yazar kendi kimliğini bulacaktır bu iddiadan sonra. son nickaltı entry kendine koyduğu özü gösterecektir.
1 : hz. muhammed diye belirtilmemiş bir cümleyi bir peygamber dedi diye düzeltmen lazım. çünkü hangi entry ye bakarasan bak benim cümlem" bir peygamber ama tam anımsamadım" dı. ikincisi pm olarak atılmış mesajı bile koy seninle dalga geçerek bunu yazdığımı anlarsın .
2 : " oğuz beyleriyle birlikte resulullah'ın huzuruna giren "emen"
hangi kavmi temsil ediyordu?
müverrih bayburt'lu osmân'ın yukarıdaki rivâyetinde, dış oğuz beylerinden birine "emen beg" denildiği nakledilmişti. müverrih osmân bu bilgiyi verdikten hemen sonra, "emen" vasfını taşıyan bu dış oğuz beyinin, türkler'in "bügdüz" adıyla adlandırdıkları bir kavmin temsilcisi olduğuna işâret ederek; "biñ bügdüz'ün ulusına emen beg' dirlerdi." demiştir.(11) türkler'in o zamandan beri aralarında yaşayan ve kendilerinden ayrı tutmayıp "oğûz boyları" arasında saydıkları bu "bügdüz" kavmiyle, acabâ türkler'in arasında yaşayan hangi kavim murâd edilmişti?
bu sorunun cevâbını bizzat, osmanlı dönemi bitlis kürt beylerinden "şeref hân" vermektedir. şeref hân 1597'de tamamladığı "şeref-nâme" adlı farsça eserinin başında, resulullah aleyhisselâm'a biat için gönderilen elçiler arasında, oğuz kavmi içinden kürtler'i temsil etmek üzere, "bügdüz emen" adlı bir kürt büyüğünün de gönderildiğini gösteren bir rivâyet nakletmişti.(12) buradan açıkça anlaşılıyor ki, türkler'in "bügdüz" adını verdikleri boy "kürtler"den başkası değildi!..bu rivâyet; küffârı , bizzat resulullah aleyhisselâm'ın dilinden mükemmel bir üslûpla tasvir etmektedir.
türkler ve kürtler tarihleri boyunca herhangi bir ayırım gözetmeksizin, küffâra karşı aynı safta savaşmıştır. nitekim yukarıdaki rivâyette, oğuz hâkânının kürt beyi bügdüz emen'i "oğuz beyleri" arasına katıp da resulullah'a göndermesi,(17) daha o devirlerde bile türkler'le kürtler'in birbirinden ayrı olmadıklarının en büyük kanıtıdır.
daha sonraki asırlarda osmanlı devleti'ne büyük hizmetler veren i̇drîs-i bitlisî, bedîüzzaman sa'îd-i nursî gibi şahsiyetler türk milletine sevgi ve bağlılığın en büyük örneklerini sergilemişler ve kavmiyetçilik fitnesini şiddetle reddetmişlerdir. hattâ ve hattâ, daha düne kadar, sırf: "türkler'e ihânet ettiler!" diye, terörist ermenileri ihânetle suçlayan ve onlara karşı savaşan "hamidiye süvârî alayları" bizzat "kürt" birliklerinden meydana gelmekteydi.(18) bugün ortalığı saran ve atalarının kemiklerini sızlattıklarında şüphe olmayan münâfıklar, şimdi ne oldu da "küffârın askeri" olmayı seçtiler? o günden bugüne ne değişti de "müslüman türkler"i bırakıp, "kâfirler"in safına geçtiler?
şimdi kendine bir sor! dedelerin neredeydi, sen neredesin? onlar kimin safında savaşıyordu, sen kimlerin hizmetindesin? eğer imandan ve vicdandan zerre kadar nasip almış olsaydın, bu soruları kendine sorar ve nasıl bir ihânete kalkıştığını anlardın!.
resulullah aleyhisselâm'ın bedduâsı!..
bitlis kürt beyi şeref hân'ın "şeref-nâme" adlı eserinin mukaddimesinde yer alan bir rivâyete göre; âhir zaman peygamberi gönderilip de, cihân hükümdarları biat etmek üzere ona elçilerini gönderince, asrın türk hükümdârı bayındır hân oğuz kaviminin elçileriyle birlikte "kürt büyüklerinden bügdüz'" adında birini de göndermişti.(13) resulullah aleyhisselâm biatları kabul ettiği sırada kürt elçisini dikkatle inceleyip, şeref hân'ın ifâdesiyle; "bu elçinin, hangi kabîleden olduğunu suâl buyurdu. elçi; "kürt tâifesinden" olduğunu söyleyince, peygamber -aleyhi's-selâm-:
bu kavme hiçbir zaman devlet kurmak nasip olmasın, çünkü dünyanın başına belâ olurlar!' dedi." (15)
şeref han bu rivâyeti naklettikten sonra resulullah'ın bu beddûası nedeniyle, kavmi olan kürtler'in yeryüzünde hiçbir zaman devlet kuramadıklarına ve kurmalarının da mümkün olmadığına dikkati çekerek; "onun için kürtler'e büyük devlet kurmak ve saltanat sürmek nasip olmamıştır!" demişti.(16)
aslında bügdüz emen, müslüman türk milletiyle birlikte islâm dinine büyük hizmetlerde bulunmuş ve dede korkûd ve diğer türk beyleri gibi, oğuz kavmi içinde resulullah'ın sahâbesi olmuştu. onun, i̇slâm dinine bağlılık ve sadâkat gösteren bir kimse olduğunda şüphe yoktu. fakat resulullah aleyhisselâm'ın onun kavminden olan kimseleri kastederek "bu kavme hiçbir zaman devlet kurmak nasip olmasın!" diye bedduâ etmesinden ve "i̇nsanların başına belâ olurlar" şeklinde verdiği işâretten açıkça anlaşılıyor ki; kürtler arasında küffârın tahrîkiyle devlet kurma sevdâsına düşecek ve i̇slâm dîni ile aslâ bağdaşmayacak, sırf kuru bir "kavmiyetçilik" dâvâsı uğruna, "müslüman türk milleti"nin canına kastedecek teröristlerin türeyeceğini müşâhade etmiş ve bugün icrâ ettikleri çirkin işleri haber vermiştir."
3 : kaynaklar
(1-2) bayburt'lu osmân, "tevârîh-i cedîd-i mir'ât-ı cihân", süleymâniye ktp. mikrofilm arş., nr.: 478, vr. 242.
(3) kırzıoğlu m. fahreddin, "dede korkûd oğûz-nâmeleri", s. 10, bas.: i̇stanbul, 1952.
(4) hasan bin mahmûd el-bayâtî, "câm-ı cem-âyîn", millet ktp. ali emîrî, tarih, nr.: 203, vr. 12a; nûruosmâniye ktp., nr.: 3743/2, vr. 338b-339a.
(5) bayburt'lu osmân, a.g.e., vr. 242.
(6) bayâtî, a.g.e., millet ktp. ali emîrî, tarih, nr.: 203, vr. 12b; nûruosmâniye ktp., nr.: 3743/2, vr. 339a.
(7-8) reşîdüddîn fazlu'llâh hemedânî, "câmiu't-tevârîh", tsmk, hazine, nr.: 1653, vr. 385b.
(9-11) bayburt'lu osmân, a.g.e., vr. 242.
(12-13) şeref hân, "şeref-nâme", c. 1, s. 17. bas.: petrburg, 1860.
(14) bayburt'lu osmân, a.g.e., vr. 242.
(15-16) şeref hân, a.g.e., c. 1, s. 17.
(17) bayburt'lu osmân, a.g.e., vr. 242; şeref hân, a.g.e., c. 1, s. 17. http://www.hakikat.com/dergi/170/hyilmaz170.html
(18) abdurrahmân şeref efendi, "abdurrahmân şeref efendi târîhi", ttk ktp. ty, nr.: 542, vr. 69-71.
4: şimdi sevgili başlığı açan kardeşim. ben duyduğum rivayeti anlattım kaynak istedin verdim, sen buna da inanma safsata de. ben duyduğum bir şeyi anlattım doğruluğuna inanmak senin elinde.
5 : nick altına yazdığın bir cümle de "peygamber efendimiz herhangi bir kavim hakkında her hangi bir söz söylememiştir " gibi cehalet örneği bir cümle daha kurmuşsun. peygamberimiz "bilinen lut, nuh ve yecüc mecüc " gibi kavimler hakkında sözleri ve hadisleri vardır. istersen onları da bulurum ama yok onu da kendin bul. nasılsa buna inamıycaksın git veridğim risale ve kaynakları oku gel. hz. muhammed in kavimler hakkında yorumu yoktur diyerek zırvaladıktan sonra saydığım kavimler hakkındaki yorumlarına bak. boş beleş adam yorumu yapma.
6: yazdığım şeyin kaynağını buldum herhangi bir ülkü ocağından çıkarmadım, demek ki böyle bir cümle duymuşum ki bunu ifade ettim. ama kaynak yanlıştır doğrudur orasını eski zaman ve gerçek islam tarihçisi bilir. rivayet yanlışsa bile sen "duyduğun şeyin kaynağını, nerden duyduğunu göster" dedin al buyur kaynaklar da var.
sonralıkla, peygamber efendimiz'in ırkların birbirine üstünlüğü konusunda herhangi bir kelime etmediğine inanıyorum.
son olarak, peygamber efendimiz bir kavme beddua edecek olsa şu an dünyanın başına bela olan yahudilere yahut ingilizlere beddua ederdi. dolayısıyla tamamen götten uydurma, aşırı milliyetçi söylemler içeren sikko bir yazıyla karşı karşıyayız.
en az 3 defa "türklere olan bağlılıkları" ifadesi geçiyor yazıda. türklere olan bağlılık ne lan? sikimde mi sanıyosun?
türkler çok mu mübarek de ben onlara bağlılık hissedeyim? ya da çok mu ulular? nedir lan bu?
fırsat olsa bu iğrenç türk milliyetçiliği yüzünden memleketi terkedecem, sen bağlılık diyorsun amına koyim.