sizden önce geçtim

entry5 galeri1 video3
    5.
  1. Mustafa Güçlü’nün Sizden Önce Geçtim isimli şiir kitabı geçtiğimiz günlerde izan Yayıncılık tarafından okura sunuldu. Şiirlerini toplumcu damarda kuran Güçlü, yeni kitabında yaşam deneyiminden, ideolojik prizmasından yansıyan dizeleri izlenimci bir edayla şiir bütünlüğüne kavuşturuyor. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde, çağ ve insan eleştirisi yaparken daha genel bir şiirsel atmosfer oluşturuyor şair. ikinci bölümde şiirinin alanını daraltarak “işçi şiirleri” yazıyor Güçlü. Kitabın son bölümünde ise doğu izlekleri ağırlıkta...

    Güçlü’nün son kitabı diğer kitaplarından farklı olarak imge yoğunluklu, anlam kapalı şiirlerden menkul bir kitap... Şiirlerin geniş sözcük dağarcığı, birbirine uzak sözcüklerin dizenin derin anlamında bir arada kullanılması, şiirin çağrışım katmanlarını da genişletiyor. Bu bakımdan kendini kolay ele vermeyen, her dize üzerinde düşünülerek okunması gereken şiirler bunlar... Dizelerdeki soyutluk, bazen grotesk bazen barok görüngüler halinde kırık kompozisyonlar çiziyor. Çağrışım katmanlarını çoğaltan bir biçem bu...

    Güçlü, kendini bir özne olarak konumlandırmak yerine, uzaklardan insan hallerine ve toplumsal yaşanmışlıklara bakan bir şair edasıyla kaleme almış şiirlerini. Toplumcu damardan taviz vermeden dizeye döktüğü şiirler, yakın tarihin somut olaylarından el alıyor. Gezi direnişinde öldürülen Berkin Elvan, Kadıköy’de milliyetçiler tarafından bıçaklanan Gazeteci Nuh Köklü, 8 Mart 2008 tarihinde “Barış Gelini” projeleri için yola çıkıp Gebze’de aracına bindiği şahıs tarafından tecavüz edilip öldürülen italyan Sanatçı ve Aktivist Pippa Bacca, Küçük Rojda, Roboski Katliamı, Havai fişek üretimi sırasında ölen Davutpaşa işçileri, tersane işçileri, Soma maden işçileri şiirlerinin ana konusu olarak yer buluyor. Bu somuttan yola çıkış, şiirin biçeminde soyut ve çağrışımsal anlamlarla şiirsel bir uçuşkanlıkta inceliyor. Bu bakımdan sözünü sakınmasa da şiire iyi gelmeyen ajitasyona yüz veren bir şair değil Güçlü. Ancak gerçeği olanca çıplaklığı ifade etmekten de kaçınmıyor. Savaş eleştirisini damıttığı dizelerde obüs, mızrak, kan, silahların uzun menzili, parçalanmış cesetler gibi sert betimlemeler yer alıyor ancak dizelerin imgesel ağırlığı ve anlam yükü, bu sertliği kendi içinde eritmeyi başarıyor.

    Kitapta yer alan şiirlerin mekan ve zaman aralığının genişliği, sürrealist olarak tanımlanabilecek imgelerle birleştiğinde şiirin izlenimci gücünü daha da pekiştiriyor. Doğa figürlerine sıklıkla baş vurması, dizelerin nesnelerle kurduğu ilişki mekan algısını somutlaştırarak şiirlerin ayağını bastığı toprağı belirgin kılıyor. Hem teması hem de şiire taşıdığı sözcüklerle bu coğrafyanın şiirini yazıyor Güçlü.

    Kitabın üçüncü bölümünde Mezopotamya tınılarına sıklıkla yer verdiğinden mitolojik, arkaik, dinsel kavramlar da daha geniş yer buluyor. Orfoz, şaman, kam, üç telli, Zerdüşt, dicle, tablet, kün gibi tarihsel arkaik çağrışımları olan sözcükleri sıklıkla kullanıyor şair. Doğunun trajedisi kendisini bağırtmayan bir sesle, zor dizeler eşliğinde bir geçit resmine dönüşüyor.

    Kitapta her şiirini resmi ideolojik söylemin karşısında konumlandırıyor Mustafa Güçlü. “Sizden Önce Geçtim” safını net belirleyen ama kendini okura kolay teslim etmeyen toplumcu şiirin imgeyle derinlikli bir buluşması olarak da okunabilecek bir kitap.

    önder birol bıyık - evrensel gazetesi (16 kasım 2020)

    https://www.evrensel.net/...iirler-sizden-once-gectim
    0 ...
  2. 4.
  3. Bu yazıyı Mustafa Güçlü’nün son şiir kitabı Sizden Önce Geçtim üzerine felsefi, poetik, sosyolojik ve estetik bir değerlendirme yapmak amacıyla kaleme aldım.

    Şairin, Ayrı Düşeriz’den (Seçme Şiirler) uzun yıllar sonra, 2020 Temmuz ayında beşinci kitabı “Sizden Önce Geçtim" adıyla okuyucusuyla buluştu. Bazen öyle olur kıyıda köşede kalır, kıymetli eserler ve şairler. Gün gelir değeri daha iyi anlaşılır ve hakkı teslim edilir. Mustafa Güçlü de bu şairlerden biri.

    Sanat ve şiir anlayışı toplumsal gerçekçi, emekçi ve emekten yana, ateşli devrimci yürek sesini doğrudan değil ama derinden hissettiren bir şair. Toplumsal sorunları, güncel olaylardan yola çıkarak olguları tarihsel bütünlükte, bilgi ve tutarlılıkla işleyen şiirlerden oluşuyor kitabı. Bunun yanında bireysel duyguları, düşünceleri Akdeniz coşkusuyla kurguladığı, görselliği kelimeleri ve imgeleri ile şiirine taşıdığı şiirleri de yer almakta kitabında.

    Sizden Önce Geçtim adlı şiir kitabında Mustafa Güçlü, genel olarak ülkemizde yaşanan olayları, tarihsel süreçleri konu edinip estetik bir uyum içinde aktarıyor. Kullandığı dil sade ve ağdalı sanatlardan uzak. Bunu yaparken klasik arkeoloji eğitimi almasının yanı sıra Türk Dili ve Edebiyatı bölümü okumasının da avantajlarını kullanıyor.

    Şair kendine göre özgün bir imge ve dil evreni oluşturmuş. Bazı kelimeleri birkaç şiirinde sık yineleyerek kendi şiir algısını ve özgün imge dinamiğini yansıtmayı tercih etmiş.

    Şair, şiirlerinin coğrafyasında dolanırken yeni duygulara ve düşüncelere açılmış. Yörük kültüründen kelimelerle, yaylalardan esintiler, dağlardan isyan ve çiçekler… Denizi ve özellikle Akdeniz duygusallığını coşkusuyla balığına ve yosun kokusuna kadar yaşatıyor içinde bulunduğu coğrafyayı okuyucuya.

    Bazen şaman bilgeliğiyle düşleri, düşünceleri ve duyguları harmanlayıp devrimci, kavgacı sarsıcı yeni bir şiir, yeni bir dünya kuruyor. Sorunlarla krizlerle geçim sıkıntısı ile sıkışmış günümüz insanlarını, sorunlarını çözüme kavuşturmak için umutsuzluğunu umuda dönüştürmek gayretiyle direncini şiirlerinde dile getiriyor.

    Tarih, kültür, mücadele ve melodiyle dolu bir düşsel ve sanatsal geziye çıkarıyor bizi şair Mustafa Güçlü. Bunun yanında da düşünmemizi ve olumsuzluklara tepki verip onları olumluya çevirmemizi de isteyip buna bizi davet ediyor.

    “Sizden Önce Geçtim” şiirinde:

    “Sizden önce geçtim bu hizaları
    korkacak karanlığım yok

    kovmuşlar içimdeki makamsızı
    güllere söyleyecek sözüm yok

    sizden önce biçtim bu elbiseyi
    soyunacak çıplaklığım yok.” (s.7)

    işte böyle çarpıcı bir şiirle başlıyor kitaba şair. Atasözü gibi ben bu hizaları sizden önce geçtim, diyerek alanında ve ders vermek istediği konumda deneyimli ve yetkin olduğunu vurguluyor. Bu uğurda korkularından arındığını belirtiyor. Kötü kişilerin ve kötü durumların kendini yolundan döndüremediğini, bunlardan da korkusu olmadığını söylüyor.

    ikinci beyitte hiçliğe ulaştığını, makam ve mevkii isteği, kaygı, korku ve arzusunu bitirdiğini bunu içinden bilgelerin kovduğunu anlatıyor. “Güller” dediği güzel kişilikli ve huylu kişilere şairin hiçbir sözü yoktur. Toplumun sorunlarını çözmeye gayret eden, mutlu ve huzurlu geleceği inşa edenlere minnetini bildiriyor.

    Son beyitte ise işte bu toplumsal izleği yönlendiren bu görevi sizden önce kavradım ve gereğini yapıyorum vurgusuna ulaşılıyor. Benim, gizli saklı ne düşüncelerim ne duygularım ne de hesaplarım var. içim dışım bir ve bu konuda çok netim, diyerek son noktayı koyuyor şair.

    “Bahar Beğen Kendine" şiirinde:

    “Parmak uçların kadar yakın uçurumum
    al! Serçelerden bahar beğen kendine. “(s. 25)

    Lirizmi, bahar çiçekleri ile süsleyip serçelerle sevdiklerine gönderiyor şair. Bir metafor eşliğinde uçurum kadar derin duygularını, ruhunu ve iyi yüreğini ortaya döküyor. Bu yürek, senin parmak ucun kadar yakınında, diyor okuyucuya. Haydi baharı bulalım serçe kuşlarında. işte naif ve coşkun şiirin vurucu sonu.

    “Kapılarda Kartopu" şiirinde:

    “topu topu kaç kez öldürüldün sen
    bir devlet söyleminde bıçaklar bilenirken
    bir kar topu sayısız kez kan topu, kar kar
    ah ben öldüm, öldüm riyalar göğsümde
    ah bu bir rüya... Her yer kar, karda kapılar.” (s. 31)

    Yukarıdaki dizelerde yurdumuzda yaşanan birçok saçma ve anlamsız olaylardan birinde meydana gelen cinayeti anlatmış. Sokakta arkadaşlarıyla kar topu oynarken bir esnafın dükkânın camına kar topu gelmesi sonucunda tahammülsüzlük, gurur, kin, nefret çokça da cehalet karışımı bir olayda gerçekleşiyor bu durum.

    Yaşanan kargaşada bıçaklanarak hayatını kaybeden yakın arkadaşı, gazeteci ve televizyon programcısı Nuh Köklü’nün ölümü üzerine yazmış Mustafa Güçlü bu yaşanmışlık dolu acı şiiri.

    Siyaset dilinin ve devleti yönetenlerin bıçaktan keskin düşmanlaştırıcı, ayrıştırıcı, suçlayıcı söyleminde böyle değerli insanların nasıl defalarca öldürüldüğünü biliyoruz Bunun sonucunda da gerçekten hiç yoktan suçsuz insanların böyle saçma sapan bahanelerle cahilce öldürülmesinin acısını hepimiz yaşıyoruz.

    Şairler daha fazla yaşayıp bu duygu ve düşüncelerini böyle olaylar olmasın diye ölümsüz eserlere dönüştürüyor. insanlık da masum insanlar da şair de bu yalancı ve suçlu düzenin göğsünde öldürüyor ve ölüyorlar. Keşke bir rüya olsa bu kötülükler ve ölümler. Her yer kar ve kapılarda ölüm olmasa.

    Şiirin son bölümde şair, sözcükleri tekrarlayarak bir ahenk oluşturmuş. Bunun yanında dize başlangıçları da ‘bir bir’ ve ‘ah ah’ sözcüklerini ve seslenişlerini alt alta kullanarak şiirin ritmini ve müzikalitesini güçlendirmiş. ‘Kar, karda kapılar’ sıralaması ile de dize içinde armoniyi artan bir etkiyle devam ettirmiş.

    “Yolculuk" şiirinde:

    “ustura gibi bir bakışıyor geç vardiyasında
    yangın adımlı serçelerle asgari geçitte “(s. 33)

    Bir gece, geç vakit vardiyada çalışan işçinin bakışındaki ustura keskinliğindeki duyguyu ve asgari ücretle geçinmenin zorluğunun öfkesini ve çaresizliğini serçelerin narinliği ve nezaketi ile dile getiriyor şair.

    Bunu yaparken de resmi ‘geçit’ gibi devlet protokolü uygulamasından bir sözcüğü ‘asgari’ ücret gibi devlet zorlamasını ifade eden iki sözcüğü birleştirip “asgari geçitte" kullanarak az sözcükle çok şey anlatmanın dersini vermiş.

    “Rindi Ağlar.” şirinde:

    “içinde kırıldı rindin şakrak tamburu
    kustu dilinden su yılanlarını, emziği” (s.43)
    Rind'in birçok anlamı var. Kalender, gönül eri, diğeri. Kürtçe bilgi vb. anlamlara geliyor.

    Kalender, gönül eri ağlar diye yorumladım ben. Kalenderlerin gönlü kırılmış ve neşesi bitmiş çatal dilli yalancıların zehrinden. Gönül erinin içinde şen şakrak çalan tambur kırılmış. Kusmuş su yılanlarını diliyle emziğinden.

    Şair dizeyi bitirdiği tamburu ile kustu sözcüğünü kullanarak başladığı dizeyi ses, melodi uyumunu kuruyor ancak bana göre kustu sözcüğü estetik olarak oturmamış, hatta itici geldi bana göre. Keşke bu uyumu başka bir sözcük ve anlatım ile saklasaydı.

    “On Ekim Kargışı.” şiirinde:

    “devrilmiş sokak, ağzımda şarapneller
    yakın asın suretimi devrim halayına.” (s. 45)

    Burada kargış kelimesi asıl anlamı olan bedduadan sıyrılarak bir kalkışmayı, direnci ve devrimi çağrıştırdı bana. Sokak çatışmasında, belki bir devrim barikatında direnen devrimcilerin devlet güçlerince üzenlerine atılan bombalar ve patlayıcı maddeleri duyumsayan şair bunları ağzında şarapnel olarak hissediyor.

    Şair orada olamasa da adeta bir ölüm vasiyeti istiyor, mutlaka yerine getirilmesini istediği. Yakın, asın suretimi, başarıya ulaşmış bir devrimi kutlayan devrimcilerin halaylarına kavuşturun beni, ben de bu sevince ortak olup kutlayayım zaferimizi, demekte.

    “Kiraz Ayini" şiirinde:

    “Ağzıma bıraktığın sütlü incir tadı
    yüzünün uğultusunu taşır suyun.” (s. 47)

    Yine musiki ve imgelerle şair lirizmi yakalıyor. Duyu organlarına, duygulara, tatlara, seslere, doğaya, insana ve doğa insan etkileşimine vurgu yaparak duygulu, çarpıcı ve coşkulu bir şiir kuruyor.

    “Bozuk Ezber" şiirinde

    Eğitimin ülkemizde ne kadar bozuk ve ezbere dayandığını, sistemli, bilimsel, demokratik, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir eğitimin olmamasının bedelini ülke ve toplum olarak biz ama en çok da geleceğin güvencesi çocuklarımızın ödediğini anlatmak istiyor.

    “geniş teneffüs boşluğunda
    hazır olda öldürüldü kalbi.” : (s. 48)

    işte burada da şair son noktayı koyuyor. Yeni genç neslin geniş bir teneffüs boşluğunda hazır olda tutularak kalbinin, geleceğinin, bilgisinin ve yeteneklerinin bozuk bir ezberci, keyfi eğitimle nasıl yok edildiğini ustaca anlatıyor.

    “Katır Yükü" şiirinde

    “dağılmış kafa, kol, katır yükünde
    ceberut bir cumhuriyettir ölüm.” : (s. 52)

    Bir devlet yönetiminin bazen ceberutlaşarak insanlarını öldürmesine isyan ediyor. Vurulan insanların parçalarını katır yüküyle geçimini sağlayanların yine katırlarla taşınmasının ironisini yapıyor şair burada.

    Adı ne olursa olsun baskıcı ve insan hayatına önem ve değer vermeyen bütün devlet yönetimlerinin kötü olduğunu ve bunlardan kurtulmamız gerektiğini düşünmemizi sağlıyor.

    “Kasiyer" şiirinde

    “Hayallerinin ölü barkodunu
    Okutuyor gün boyu, her saat": (s.62)

    Yine güncel bir olay ve insanı robotlaştırıp hayallerini öldüren rutin bir işçi ve sıkıcı yaşantısını sanatsal şiir olarak anlatmış şair. Burada “her saat” fazlalık olarak kalmış dizede bence. “Hayallerin ölü barkodunu, okutuyordu gün boyu” dese yeterli olurdu, diye düşünüyorum.

    “Yar Kabuğu” şiirinde:

    “Camsız ev, grizu sıkıntısı yar/kabuğu
    asgari hayatla koşullu tabutların yükü"(s.73)

    Burada da şair; yeraltı maden işçilerinin yaşadıkları zorlukları anlatmış. Özellikle son yıllarda ülkemizde “Soma Faciası”, diye bilinen vahim olaydan yola çıkarak yazmış dizelerini.

    Camı olmayan, canı emaneten taşıyan, yer kabuğu altında, yar özlemiyle asgari ücret ve nefessiz yaşayan insanlar ön planda. Bazen de grizu patlaması ile ecelsiz yanarak, su, gaz veya havasızlıktan boğularak hayatını kaybeden tabutluk yeraltı maden mahzeni mahkumları, çağdaş köleleri dert edinmiş.

    “Penguen Parkı” şiirinde

    “kar yağıyor penguen parkına
    Amara'da öpüyoruz ölü çocukları.” (s.75)

    Hemen yukarıdaki konu ve duyarlılık burada yerelden evrensele taşınmış. Bütün dünyadaki haksızlığa uğrayanların, öldürülen ve ölenlerin acısıyla hemhal olmuş, onlara bir teselli olarak ölü bedenlerine bir öpücük kondurarak onları onore etmek ve kendisinin de insanlık adına vefa borcunu ödemek istiyor sanki şair.

    “Sahraya Göm" şiirinde:

    “sahraya göm cesedimi ağırdır kokusu
    limon bahçelerini, manolyayı küstürür sokağınıza"(s. 87)

    Şair Mustafa Güçlü burada bir incelik yapıp ölünce uzak, kuru ve sıcak kumlara, sahraya gömün bedenimi, diyor. Çünkü cesedimin o ağır kokusu limon bahçelerini, manolyaları ve dahi sokağınızı küstürmesin.

    Burada yine bana göre çok uygun olmayan bir sözcük olarak “ceset kokusu” var. Bunu başka kelimelerle veya başka bir imgeyle anlatsaydı şair diye düşünmeden de edemedim doğrusu.

    “Beklenen” şiirinde:

    “bitirildi denilen iç yerinde, longozlar

    haziran rakımlı Gezi'nin meselesinde("s.91)

    Şair ülkemiz için bir dönüm noktası olabilecek toplumsal protesto olayını işlemiş şiirinde. Haklı toplumsal tepki ve direnişlere duyarlılığı göstermiş. Ancak daha önceki şiirlerindeki tadı alamadım ben burada. Estetik ve uyum da tam olmamış. Dizedeki “longozlar “sözcüğü şiirin ana izleğiyle çok alakasız kalmış geldi bana.

    AKDENiZ COŞKUSU

    “Emzikli Geyik Beklentisi” şiirinde

    “süslenir gecenin beklentisini kızıl pelerinli
    düşürür ellerimi, yol boyunca Akdeniz’e” (s. 95)

    işte, geldik kitabın sonuna ve başta da vurguladığım gibi Akdeniz coşkusuyla uğurluyor bizi şair Mustafa Güçlü.

    Gece süslensin kızıl peleriniyle ve yol boyunca ellerim Akdeniz’e uzansın, düşsün yollarına.

    Şimdi Akdeniz’de olmak vardı dedirtiyor bize.

    Daha güçlü ve güzel şiirler çıkaracak şair, ona ve şiirine güveniyorum.

    ADiL BAŞOĞUL - Cumhuriyet Gazetesi (30 Aralık 2021)

    bağlantı: https://www.cumhuriyet.co...k-felsefi-siirler-1896362
    0 ...
  4. 3.
  5. Torbalı’nın yakından tanıdığı, bir dönem de Çaybaşı Ortaokulu’nda öğretmenlik yapan Mustafa Güçlü yeni şiir kitabın yayınladı. 55 yaşındaki başarılı eğitimci 5.kitabını yayınlamanın sevincini yaşarken, kitap tüm kitap sitelerinde satışa sunuldu.

    ‘Sizden Önce Geçtim’ isimli kitap kısa sürede büyük beğeni toplarken, okuyucular kitapta kendilerinden iz bulduklarını kaydetti.

    Bu kitabında, şiirin dehlizlerinde Yörük yaşantısının izlerini süren Mustafa Güçlü, Akdeniz rüzgârları kokan zengin imgeleri, bilge bir şamanın sabrını sınayan kavgacı dizeleri ile yeni dünyanın kapılarına dayanıyor. Gittikçe kararan insanlığın kırgın ve umutsuz yüreğine, dizeleriyle ışıltılı kesikler bırakıyor. O; kesiklerde aşk, hüzün, ayrılık Toroslardan akan saklı çavlanlar gibi okurun ruhuna bir serinlik, bir umut sızdırıyor. O, derin çatlaktan sızan bir seslenişle bütün sadeliği ve « Sizden önce geçtim bu hizaları / Korkacak karanlığım yok, » dizelerindeki cesaretiyle yeni bir arayışın dip sesi oluyor.

    kaynak: torbaliguncel.com
    0 ...
  6. 2.
  7. Sizden Önce Geçtim

    Sizden önce geçtim bu hizaları
    korkacak karanlığım yok

    kovmuşlar içimdeki makamsızı
    güllere söyleyecek sözüm yok

    sizden önce biçtim bu elbiseyi
    soyunacak çıplaklığım yok.
    0 ...
  8. 1.
  9. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2066956/+

    Şiirin dehlizlerinde Yörük yaşantısının izlerini süren Mustafa Güçlü, Akdeniz rüzgârları kokan zengin imgeleri, bilge bir şamanın sabrını sınayan kavgacı dizeleri ile yeni dünyanın kapılarına dayanıyor. Gittikçe kararan insanlığın kırgın ve umutsuz yüreğine, dizeleriyle ışıltılı kesikler bırakıyor. O; kesiklerde aşk, hüzün, ayrılık Toroslardan akan saklı çavlanlar gibi okurun ruhuna bir serinlik, bir umut sızdırıyor.

    O, derin çatlaktan sızan bir seslenişle bütün sadeliği ve «Sizden önce geçtim bu hizaları / Korkacak karanlığım yok, » dizelerindeki cesaretiyle yeni bir arayışın dip sesi oluyor”

    "Sizden Önce Geçtim"e internet satış sitelerinde ve kitapçılarda ulaşılabilir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük