Aralarındaki az da olsa düşünmek isteyen ve sorgulayan insanlara karşı sistemin* düzgün çalışmasını ve kendi
ni korumasını sağlamak için islam peygamberi tarafından konulmuş bir nevi anti-virüstür. islam peygamberi de muhtemelen yazdığı kitaptaki bugların er ya da geç fark edileceğini ve insanların kontrolden çıkıp sistemin iflas edeceğini görecek kadar zekiydi, zekiydi ama malesef etraftakilere oranla bilgili de olsa cahildi. insan düşünmeden edemiyor, yahu o adam bile yazdıklarına bu kadar çok kişinin bu kadar uzun süre inanabieceğine ihtimal veriyor muydu acaba? Hala insanlığın çoğunluğunun aptal ve cahil kalabileceğinin farkında mıydı? Acaba gerçekten şimdiki gibi aptal ve cahil bir toplum mu, yoksa bilim yolunda ilerleyen, kendi değerlerini yaratabilen, devamlı gelişen bir toplum mu isterdi? Bence özünde insanlığın iyiliğini de isteyen biriydi, insanlığın gelişmesini, kendine özgü değerler yarataabilmesini, bilim üretmesini isterdi.
Normal şartlarda, baskısız yetişmiş 10 yaşında bir çocuğun dahi inanmayacağı derecede cehaletle ve mantıksızlıkarla dolu masallara yaşadığım toplumun çoğunluğunun inanması bana açıkçası tam anlamıyla "trajikomik" geliyor. inanamıyorum.
Olayın özüne geri dönecek olursak, isimleri değiştirip olayın mantık(!)sal işleyişi aynı kalırsa, şöyle bir durum ortaya çıkacaktır;
Yeni sistemimizin adı X olsun, X sistemimizin* diğerleri gibi ayinleri, tapınma şekilleri, belli günahları, belli sevapları olsun. Sonra da X sistemi de, aynı islam gibi, X'in tanrısı "Zatos" ü işaret ederek, "zatos sizin bilemediklerinizi bilir, sizin kafanız buna basmaz" deseydi, onların da inançları tutarlı ve mantıklı mı olacaktı?
kuran-ı kerim'in allah tarafından hazreti muhammed*e vahiy ile indirilmiş olduğunu kabul edenler için ve hatta etmeyenler için de doğruluğu şüphe götürmez bir hakikattir.
aynı zamanda kuran'ın pek çok yerinde "ne kadar az düşünüyorsunuz" şeklinde aklı kullanmayı teşvik eden ayetler bulunur. zaten kuran'ın ilk ayeti ikra*dur. allahın bilip bizim bilmediğimiz ise tamemen doğrudur yoksa allah'tan fazla bildiğinizi mi iddia ediyorsunuz.
30. (Ey Resûlüm!) Hani Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde (hükümlerimi yerine getirecek) bir halife (yetki ve yöneticiliğe elverişli insan)(1) yaratacağım." demişti. (Melekler de: "Yâ Rab!) Biz seni hamd (övgü) ile yüceltip ve seni bütün noksanlıklardan tenzih edip ulularken, orada (senin emirlerini tutmayıp) bozgunculuk çıkaracak ve kan akıtacak birisini mi yaratacaksın?" dediler.(2) (Allah da): "Şüphesiz ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim." dedi.
dipnotlar:
1-Derveze, V, 62-63 vd.
2-Meleklerin bu sorusu ne insanla ilgili geçmişten gelen bir bilgiden dolayı, ne de bir itiraz içindir. Ancak yüce Allah'ın, bir şeyin hikmetini, meleklerin bile akıl yoluyla bilemeyeceğini göstermesi ve onların cinlere bakıp da onları insanlarla kıyas yaparak soru sormalarına imkan verdiği içindir. Yüce Allah'ın kudretine kesin inananlar, Hz. Âdem'i ilk insan bilmekte ve böyle inanmaktadırlar. Bazılarının dayanaksız olarak, "Hz. Âdem'den önce insan vardı." demeleri asla doğru değildir. Çünkü, eğer Hz. Âdem'den önce insanlar olsaydı yüce Allah: "Ben bir halife yaratacağım." demez ve meleklerin sorusuna "Onlardan daha iyi/onlar gibi olmayacak bir halife -insan- yaratacağım." buyururdu.
****
kur'an bizzat insanların "anlaması" için indirilmiş bir kutsal kitaptır. içinde hiçbir mantıksızlık ve tutarsızlık bulamayacağınız eşsiz bir eserdir, bunun sebebi de eşsiz olan allah'ın kelamı olmasıdır.
hiçbir müslüman kur'an da okuduklarını anlamayan bir insana "sen bilmezsin allah bilir" demez. bunun yerine anlaşılmayan yerleri açıklar, söz konusu kişiyi aydınlatır.
özellikle lise döneminde din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine giren öğretmenler tarafından dile getirilir.* birçok örneği, ilgili başlıklardaki entrylerde geçen yaşanmış dialoglardır.
edebiyat hocasının biri kayık tutmuş ,karşıya geçecek. o esnada da kayıkçıyla muhabbet etmekte. "gramer bilir misin" diye soruyor. "yok" cevabı alınca da "senin hayatının yarısı gitmiş o zaman" diyor. biraz sonra tekne su almaya başlayınca kayıkçı "hocam yüzme bilir misin" diye soruyor. hayır cevabını alınca; "senin hayatının tamamı gitti o zaman" diyor.
içi boş başağın başının yukarda oluşuyla kibriniz ne kadar örtüşmekte.
öyle bir birikimin yok da varsayım üzerinden gidip diyelim ki deryaları yutmuş ol, hakikati bilmiyorsan, hiç bir şeye yaramayacak.
böyle diye diye iyice ezikleşmedi mi bu bünyeler!.sorgulamayı unutmadılar mı. hep kendinden üstün bir şeylere ihtiyaç duymadılar mı? cevabı: allah bilir olucaktır herhalde!
